Mürid “Seyr minallah”da yola çıkar, altı mektepten birincisi burada tamamlanır. Sonra “Seyr ilâllah”, “Seyr fillah”, “Seyr billâh”, “Seyr anillah” gibi Hakk’a tekarrubiyet seyirleri başlar.
Nefis kalpten, ruhtan, sırdan, hafâ ve ahfâdan çıkarıldığı gibi, murakabalar da tıpkı bunun gibidir, sıra ile gider. Murakabalardan geçtikçe iman tekâmül eder.
Tarikat ilmi tahsil edilmediği müddetçe, iç âlemine hiç kimse vâkıf olamaz. Nefsin ayrı duygulara, ruhun ayrı duygulara sahip olduğu anlaşılmaz. Kişi nefsin sefâsını ruhun sefâsı zanneder. Nefis onu istiyor, o da nefsinin arzusuna uygun iş ve icraat istiyor. Nefsin hoşuna giden şeyler Allah-u Teâlâ’nın hoşuna gitmez, nefsin hoşuna gitmeyen şeyler O’nun hoşuna gider. Ona hâkim olabilmek, dizginini tutabilmek için nefsin hoşlandığı şeyleri yapmayacaksın, hoşlanmadığı şeyleri yapacaksın. Esas budur.
Dolayısıyle şeriattan sonra tarikatı da bitirmeye muvaffak olunursa marifetullah mektebine girilir. Fenâfişşeyh tahsili bitmiş, bizzat Seyyid-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin taht-ı terbiyesine mânevî olarak alınmış olur. Bu noktada müride Kelime-i tevhid verilir. Lâfza-i celâl “Cezbe-i zâtiye”, Kelime-i tevhid ise “Cezbe-i kayyûmiye” husule getirir.
Lâfza-i celâl dersini çekerken Râbıta ile muhakkak meşgul olmak lâzımdır ki, şeyhin tasarrufu ile letâfâtı geçmiş olsun. Kelime-i tevhid dersine geçince de murakaba ile meşgul olmak lâzım ki, erişemediği yerlere eriştirilsin.
Kalbin vüs’at bulması için Kelime-i tevhid, nefesi hapsetmek suretiyle bir nefeste yirmibir defa çekilir. İç âleme o nisbette nüfuz etmeyi, birçok hakikatların doğmasını kolaylaştırır.