Allah-u Teâlâ’nın her türlü hükmüne râzı olmak, hoşnutluk göstermektir. En son makamdır. Bu makama ulaşan Hakk’a kavuşur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah’ın rızâsı ise daha büyüktür.” (Tevbe: 72)
Rızâ-i Bâri, nezih ruhlar için bütün nimetlerin ve saâdetlerin üstündedir. Bütün ruhânî saâdetler o sayede tecelli eder. Çünkü her iyiliğin ve her mutluluğun, her yüceliğin kaynağı O’dur.
“Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” (Mâide: 54)
O’nun râzı olmasını her şeyden üstün tutarlar. O’nun sevgisini elde edebilecek yolları izlerler, hoşlanmayacağı yollardan uzak kalırlar.
Kendi akıl ve tedbirinden ziyâde kim ki Allah-u Teâlâ’nın kaza ve kaderine râzı olursa, ona mükâfat olarak kendi rızâsını ihsan eder.
Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“İyiliğin mükâfatı iyilikten başka mıdır?” (Rahman: 60)
İyiliğin en büyüğü, Hâlik-ı Azimüşan’ın kulundan râzı olmasıdır.
O kullarını:
“Allah onlardan râzı olmuştur, onlar da Allah’tan hoşnud olmuşlardır. Onlar Allah’tan yana olanlardır.” Âyet-i kerime’sinin tecellisine mazhar eder. (Mücadele: 22)