Fikir kaynağınızdan doğan parlak bir cümleyi şâmil bulunan allâmeliğe yakışır ihlâsta, iltifat dolu mektubunuza bu defa da nâil olup tekrar tekrar mütâlaa ederek gereken hayır duâlarımı yeniledim. Okudukça kendi kendimi suçlayarak ‘kuvvet ve kudretim varken niçin böyle bir mürid olamadığıma’ hayli üzüldüm. Gençlik devrinde böyle bir mürid olsaydım şüphesiz şimdi kâmil bir şeyh olurdum. Yani şeyh olduğuma kanaat hâsıl ederdim. Böyle yeis içinde bulunmazdım. Çünkü şimdiki halde müteşeyyihim; yani şeyh olduğumu sanıyorum. Hâlimiz, yalnız değerli ihvânın iyi zanları üzerine deverân ediyor. Ondan mahrum olursam ara yerde bir şey kalmayacağına emniyetim tamdır.
Mâneviyatta iyi yol alan kardeşim! Geceleri kalkıp gökyüzüne bakarken doğan yıldızları benim simâma benzetmek ve cehennemde bile olursam bendenizden ayrılmamak için Cenâb-ı Hakk’a yalvarmak ve benimle bulunduğunuz takdirde cehennem değil, gül ve gülistan olacağını muhakkak bilmek ve buna benzer birçok hakikatleri nereden buldunuz? Bu çiçekleri hangi İrem bağından derlediniz? Doğrusunu söyle, bu fikirlere Eren ve erenler köyünde ulaşmadınız mı? Burnunuzu oraların gülleriyle kokulamadınız mı? Ve bu demet gülü o bağın mahsûlünden Erbil’e göndermediniz mi? Hakk’ı söyleyiniz aleyhinizde olsa da. O bağın sahibine çok teşekkürler arzeder; hâmisine selâmlarımı sunarım. Ve yine o bağın ve o bağ sahibinin devamı için edilen duâları Cenâb-ı Hakk kabule lâyık buyursun, âmin.
Bâki esselâmu aleyküm ve rahmetüllahi ve berekâtüh.