Oyun çağındaki çocukların arkadaş edinmesi, ördek yavrularının suya dalar dalmaz yüzmeleri gibi doğal bir iştir. Yeter ki çocuk, yaşıtlarıyla kaynaşabileceği ortamı bulsun. Çocuklar daha birbirinin adını öğrenmeden sıkı-fıkı bir ilişkiye girerler. Onları bir araya getiren çekici güç oyundur. Dışarıdan engellenmedikçe çocuklar arkadaşlığı başlattıkları gibi sürdürmesini de bilirler. Başlangıçta çekişme, itişme ve bozuşma olağandır. Ama bozuşmaları ile barışmaları bir olur. Anlaşmazlık ve küskünlükleri pek kısa sürer. Çocuk kavgaları yüzünden bozuşan komşular bunu çok iyi bilirler. Aileler küs dururken çocuklar ana ve babalarından gizli buluşup oyunlarını sürdürürler.
Arkadaş edinmek ve ilişkiyi sürdürmek belli bir olgunluk ister. Bu bakımdan bir kimsenin ruhsal olgunluğunu kurduğu arkadaşlıklara bakarak saptayabiliriz.
Kimi ana-baba çocuğuna hem anne-baba hem de arkadaş olabileceğini sanır. Çocuğu ile yer, içer, oynar, gezdirir. Çeşit çeşit oyuncaklar alınır. Çocuk bir süre sonra örneğin okul çağında, istese de arkadaşlığı nasıl başlatacağını bilemez. Evde oturmayı yeğler.
Bu ana-babalar ya kendileri içe dönük bir yaşam sürdürdüklerinden ya da çocuğun üstüne titrediklerinden bu yola giderler. Çocuğun düşüp-yaralanacağından, pisleneceğinden, üşüteceğinden korkarlar.
Kimi ana-baba da çocuğun arkadaşlık ilişkilerini engellemez. Ancak her adım başı karışır, sık sık öğütler verir. Arkadaşlardan gelecek tehlikeleri abartır. Onlara karşı güvenmemeyi aşılar.
Aşırı kollanan ve kısıtlanan çocuk hem arkadaşlık kurmakta güçlük çeker, hem de ilişkilerinde edilgen olur. Hep uyan, başkasını izleyen durumunda kalır. Böyle çocuklar kendi yaşıtlarına katılabilmek için hediyelerle, oyuncaklarla arkadaş satın almaya çalışırlar. Arkadaş kümelerine giremeyen ya da yaşıtlarıyla baş edemeyen çocuk, kendisinden küçüklerle oynar. Kimi güvensiz çocuk da tek bir arkadaş dışında kimseyle oynamaz. Kendi nazını çeken tek bir arkadaşa sıkı sıkı sarılır, tekeline alır. Bu arkadaşı da yitirince ortalıkta kalmış gibi olur.
Çocukların arkadaşlığa verdikleri önem çok büyüktür. İtilen ya da küme dışında tutulan çocuk çok mutsuzdur. Arkadaşlarca aranıp benimsenmek çoğu kez büyüklerce beğenilmek veya derslerde başarılı olmaktan önde tutulur. Gerçekten çocuklar arasında yürütülen soruşturmalar en beğenilen, en çok oy toplayan arkadaşların en uyumlu çocuklar olduğunu vurguluyor. En beğenilenler canlı, dışa dönük, atılgan, bağımsız, neşeli ve iyi huylu çocuklardır. Bu çocuklar zekâ ve başarı yönünden ortalamanın üstünde olmakla birlikte en zeki ve en yetenekliler arasında değillerdir. Övüngen, üstünlük taslayan, gürültücü, mızıkçı ve saldırgan olanların en az beğenilen arkadaşlar olduğunu söylemeye gerek yok. Bu nitelikleri gösteren çocukların da ruhsal uyum ve dengeleri yerinde sayılamaz.
Arkadaşlık çocuğa toplumsal yaşamında gerekli olan uyumlu ilişkileri ve işbirliğini öğrettiği gibi, ezmeden ve ezilmeden yarışma yeteneği de kazandırır. Önder olma, yöneltme, belli bir amaca yönelik takım çalışmasına katılabilme, sorumluluk alabilme gibi yetenekler genellikle arkadaş ilişkilerinde kazanılabilir.
Çocuğun terbiyesi için yaşı ilerledikçe hususiyetle kimlerle arkadaşlık yaptığı nerelere gidip geldiği inceden inceye takip edilmelidir. Çünkü bazı alışkanlıkları çevresinden ve kötü arkadaşlarından kazanır. Bu da ona iyi veya kötü yönde tesir eder.
Çünkü Peygamber (s.a.v) Efendimiz:
“Günahkâr ve isyankâr arkadaştan sakın. Zira senin de onlardan olduğun anlaşılır.” (C. Sağir)
“Kişi arkadaşının dini üzeredir. Öyleyse her biriniz kiminle arkadaşlık kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Dâvud) buyurmaktadır.
Her insanın sevincini, kederini ve sırlarını paylaşacağı, içini dökeceği, samimiyetle bağlanacağı arkadaşa ihtiyacı vardır. Hiçbir maksat ve menfaat düşüncesi olmadan, sırf Allah için kurulan dostluklar uzun ömürlüdür. Ahirette de devam eder. Âyet-i kerime’de: “Dostlar, o gün birbirine düşmandır; takvâ sahipleri müstesna.” (Zuhruf: 67) buyuruluyor.
Salih arkadaş edinmek, arkadaşlık haklarına azami riayet ederek bu dostluğu devam ettirmek dünya ve ahiret saâdeti bakımından son derece değerlidir.
İyi bir arkadaştan mahrum kalanlar Âyet-i kerime’ye göre ahirette bunun hasretini hayıflanarak şöyle dile getirecekler: “Şimdi artık bizim ne şefaatçımız var ne de sıcak bir dostumuz!” (Şuarâ: 100-101)
Arkadaş akarsu gibi, söğüt dalı gibi olmalıdır. Söğüt dalı gayet mütevazidir. Tevazu eteklerini yerlere kadar indirir. Akarsu da çok mütevazidir. Taştan taşa çarpar, yine yoluna devam eder. Arkadaşın hakikisi, yolda birçok gücenecek, incinecek haller görür, onlara hiç bakmaz ve yoluna devam eder. Böyle arkadaş çok az bulunur.
Rabbim cümlemize sayısı çok az bulunan bu arkadaşlardan bulmayı ve o arkadaşlardan olmayı nasip etsin. Amin.