Bir hayli fakirâne bekleyişten veyahut pederâne bir özleyişten sonra lütuf ve ihsan buyurulmuş olan, fâzıllara yakışır, inayetli mektubunuzu alıp âfiyet haberlerinizin müjdesini tam bir sevinçle okudum. Mevlâm Hazretleri, maddî ve mânevî âfiyetinizi daimi kılıp ebedî saadetinizi muhabbet ve ihlas kucağınıza düşürsün. Kalbinizi sevgi evi, dostluk yuvası yapsın.
Her sabah Câmi-i Kebir’de ihvan cemaatı ile cehrî zikir ve hatm-i hâceye devam ettiğinizi müjdeliyorsunuz. Son derece memnun oldum. Allah-u Teâlâ’nın:
“Şükrederseniz nimetimi artırırım.” (İbrahim: 7) emrindeki şükür, bildiğiniz gibi, “Yâ Rabbi şükrederim.” demek değildir. Belki Allah’ın kendisine lütfettiği nimetlerin hepsini yaratılış maksadına uygun olarak kullanıp sarfetmek mânâsınadır. Şükrün en makbulü ise sâri olan, yani ihvân-ı dininin faydalandığı ibadetten ibarettir. Nitekim Peygamber Aleyhisselâm:
“Hayra delâlet eden onu işleyen gibidir.” ve
“Kim hayırlı bir iş başlatırsa, o hayırlı iş devam ettikçe ona ecir vardır.” buyurmuştur.
Orada bulunan kıymetli ihvânımız ile her ne kadar görüşme imkânımız olmadıysa da cümlesine fakirâne selâmlarımın tebliğ buyurulmasını temenni ederim. Cenâb-i Hakk ve Feyyâz-i Mutlak cümlesini nefislerine hakim kılarak kendisinin gerçek cemâline âşık eylesin. Ve o sayede ahiret yolculuğunu, haşir ve hesaplarını kolay eylesin.
Şunu da ifade edelim ki, Cenâb-iı Hakk’ın gerçek cemâline aşk ve muhabbet iddiasında bulunmayan hemen yok gibiyse de bunu fiilen ispat zordur. Birçok kimseler bu hususta kendilerine aldatmış oluyorlar. Bir insan muhabbetin mânâsını öğrenmek isterse onu, mal ve evlâda karşı olan muamelesinden öğrenmelidir. İnsan nasıl vakitlerinin çoğunu onları düşünmeye sarfediyor, hatırından çıkarmıyor, onlara her türlü fedakârlıkta bulunuyor, her sebebe tevessül ediyor ve tahsili yolunda rahatını huzurunu terkediyorsa, işte mânevî muhabbet de böyle olmalıdır. Ve aslında vakitlerin büyük bölümü Halik-ı Azîm Hazretleri’ne ayrılmalıdır. Çünkü O Bâkidir, ikram edip vericidir; Rezzâk’tır, besleyip yetiştirendir. Nitekim:
“Allah’ın size olan nimetlerini saymaya kalkarsanız sayamazsınız.” (İbrahim: 34) buyurulmuştur.
Mâsivâya verilen emek zayidir. Bazan da zararlıdır. En azından fânidir, yok olup gidecektir.
Allah-u Teâlâ Hazretleri, Tâhâ ve Yâsin hürmetine bizi ve sizi muvaffak buyursun, âmin.