Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
-EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI  (290) - Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (94) - Ömer Öngüt
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (94)
-EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI (290)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Mart 2025

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (290)

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (94)

"ED-DÜRRİ'L-MEKNÛN FÎ-ES'İLE MÂ KÂNE VE MÂ YEKÛN" ADLI MECMÛADA YER ALAN ESERLER ve İFŞAATLAR (13)

 

Resulullah Aleyhisselâm'ın;
"Müminin Niyeti Amelinden Daha Hayırlıdır." (Suyûtî)
Buyruğu Hakkında Bir Mesele / 2

Onun kalbi diriltilip ayağa kaldırıldığı zaman, niyetiyle Allah-u Teâlâ'nın Azîz ve Kerîm vechine (yüzüne) yönelip O'nunla hemhâl olur ve O'ndan râzı olur.

İşte onun "Sâdık niyeti" budur.

Onu âzâlarının hareketleriyle de gerçekleştirip hakikatine erdiğinde ise ilâhi arz makâmında durur.

İlâhi arz makâmında âzâ ve organlarının hareketleriyle o gerçekleşip tahakkuk edince, O artık onu hıfz-u himâyesine yükseltip düzgünlüğe ve doğruluğa ulaştırır.

O'nun hıfz-u himâyesine yükseltildiğinde ise, onu bu sâdık niyetiyle kendisine mukâbele edeceği bu makâma kadar eriştirir.

O herhangi bir şeyle başka bir şeye mukâbele ettiği vakit de, bu ancak amelindeki hayrın kendisine mukâbele etmesi sayesinde meydana gelir.

Niyetiyle amelleri de kuvvet bulup kıvamına erince artık kendi niyetinin hayır olduğunu bilip öğrenir.

Diğerlerinin niyeti, O'nu tanımanın sırrı ve Allah katındaki amellerini peş peşe, sınıf sınıf dizip kendi hareketlerini ortaya koyarak, aklını ve amelini nurlandırıp parlatmaktır. Onun hıfz-u himâyeye yükselişi de gizli ve örtülü tabakalar üzerinde gerçekleşir.

Onun Allah'a arzı ise yücelere çıkıp hareketlerini ortadan kaldırarak, mânevi şifâya kavuşturan marifet-i ilâhi'nin en büyük sırrı sayesinde gerçekleşir.

İşte bu mânevi sır ile artık amelinin kabul edildiğini de görerek, ona nefsin hâinliklerinden hiçbir şeyi karıştırmaz.

Aynı şekilde, [64b] cezâ ve niyetlerin gününe (Mahşer'e) ulaşması da ancak, onun ortaya konulan mânevi hazineler içindeki amelleriyle olur.

O Allah-u Teâlâ'nın huzurundaki yakınlık makamında melekûta iltihak eder, niyeti ise hıfz-u himâye divânındaki ilâhi amelden gelir.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in:

"Melekler bir kulun amelini ortaya çıkarıp onu karşılıklı olarak kınar ve yererler.

Fakat Allah-u Teâlâ'ya arz olunduğunda şöyle buyurur:

'Siz benim kulum üzerinde sadece birer koruyucusunuz! Onun nefsindeki herhangi bir şeyi reddedip geri çevirmesi ve baskı altında tutması konusunda kontrolünü sağlayacak olan ise ancak benim! O benim vechime (yüzüme) karşı isteksiz değildi!..'

Melekler yine de o kulun amelini çıkarıp ortaya koyarlar.

O'nun emir buyurması üzerine o tekrar diriltilir, Allah Azze ve Celle [onlara hitaben] şöyle buyurur:

'Onu ziyade hale getirin ve İlliyyîn'in içine koyun! Çünkü o sadece beni ve benim vechimi (yüzümü) murâd edip istemişti!..'"

Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in:

"Müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır." (Suyûtî, Câmiu's-Sağîr, II, 194)

Buyruğunun tefsiri sana bildirilmişti. İşte bu "Sâdık niyet" nedeniyle kat kat ziyadeleşmiş olur ve onun duracağı yer de "İlliyyîn" olur.

Diğeri ise ortada niyet olmadığı için âtıl bir halde bulunup, aynı zamanda telâşlar içine düşürülmüş olur.

Niyet kalbin fiilidir, amel ise şartların getirdiği bir fiildir.

Kalp hakimiyet kurar, şartlar ise sadece tâbi kılar.

Şu halde hakimiyet kuranın fiilleri ile, tâbi olup kalanın fiileri birbirine denk midir?

Hakimiyet ilâhi marifet hazinelerinden infak edildiği için, bizzat Allah-u Teâlâ'nın ilâhi hazinelerinden infak edilmiştir.

Tâbi olanlar ise hayatın hazinelerinden, yalnızca bu hareketleri infak edebilmişlerdir.

Aynı şey niyet için de geçerlidir:

Seni Allah'a ulaştıran ancak kalbindeki terkîbdir ve ordunun başkumandanı odur.

Âzâ ve organlarını gayretle amel ettirerek Allah'a ulaşan da, yine ancak başkumandanın kuvveti ve ona devam ettirmesi sayesinde ulaşır.

Amel bitip kesilebilir; amelinden ferâgat eden her kul amel işlemeyi bitirip kesmiş olur.

Onun niyeti ise daimidir; o bütün ömründe amelini O'nunla işlemiş ve O'na ulaşmış olur.

Kul, Rabb'ine vâsıl olup kavuşunca ameli nedeniyle vuslat bulmaz, çünkü amel sadece Allah'a arz edilir ve bu hareketlerden de bazıları bazılarını iptal edip işe yaramaz hale getirir.

"Niyet"in ilâhi nuru ise onun yüzünü bizzat O'na çevirtip yöneltir.


  Önceki Sonraki