Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (21) - Ömer Öngüt
NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (21)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Şubat 2025

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

NÛR-Î MUHAMMEDÎ -sallallahu aleyhi ve sellem- (21)

Yüce Vasıflar

 

Cinlerin de Peygamberi:

Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm bütün insanlığa gönderilen bir peygamber olduğu gibi, cinlere de gönderilen bir peygamberdir.

"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zâriyat: 56)

Âyet-i kerime'sinde beyan buyurulduğuna göre cinler de büyük bir ümmettir. İnsanlar Kur'an-ı kerim'in hükmü ile mükellef oldukları gibi, cinler de mükelleftirler. Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in insanlardan olduğu gibi, cinlerden de ashâbı vardı.

Cinlerin mümin olanları müminlerle beraber cennette, kâfir olanları kâfirlerle beraber cehennemde olacaklardır.

Muhammed Aleyhisselâm'ın risaletinden önce; cinler semâya çıkarak meleklerden işitip duydukları haberleri kâhinlere vesvese yoluyla ilka etmekte, bu suretle de insanlar arasında fitne ve fesat çıkarmakta idiler. Nûr-i Muhammedî tulû edip, hidayet yolları açılmaya başlayınca cinler semâdan tardolundular. Gökyüzünden haber almaları engellendi. Üzerlerine kıvılcımlar atıldı.

Geri döndüklerinde bu durumu aralarında görüştüler. Sebebini araştırmak üzere doğuda batıda dolaşmaya başladılar. Bunlardan Tihame ve Hicaz taraflarına gelen bir grup cin, Nahle denilen mevkide Ashâb'ı ile birlikte sabah namazı kılmakta olan Resulullah Aleyhisselâm'ın yanına geldiler. Kur'an-ı kerim sesini duyunca;

"Vallâhi işte bizim semâdan tardolunmamızın sebebi budur." dediler.

Kemâl-i edeple, huşu içinde dinlediler ve iman ettiler.

Böylece Kur'an-ı azimüşşan ile müşerref oldular.

Gördüklerini, duyduklarını kavimlerine haber verdiler. Onlardan iman edenler olduğu gibi etmeyenler de oldu.

Kur'an-ı kerim'de hususiyetle Cin Sûre-i şerif'i mevcuttur.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e müteaddit defalar cin sefaret heyeti gelmiştir. Mekke'de, Medine haricinde, Bâki'de, Hacun'da gelenler bunların arasındadır. Bunlardan dördünde Abdullah İbn-i Mesud -radiyallahu anh- bizzat bulunmuştur.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:

"Resul'üm! Hani Kur'an dinlesinler diye sana cinlerden bir taife yöneltmiştik. Hazır olunca birbirlerine 'Susun!' demişlerdi. Kur'an'ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak kavimlerine dönmüşlerdi." (Ahkâf: 29)

"Ey kavmimiz! dediler. Biz Musa'dan sonra indirilen ve kendinden öncekileri doğrulayan, Hakk'a ve doğru yola hidayet eden bir kitap dinledik." (Ahkâf: 30)

"Ey kavmimiz! Allah'a çağıran Muhammed'e uyun ve ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi can yakıcı azaptan korusun." (Ahkâf: 31)

"Allah'a çağıran Muhammed'e uymayan kimse bilsin ki, Allah'ı yeryüzünde âciz bırakamaz. Kendisinin O'ndan başka dostları da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler." (Ahkâf: 32)

 

Yüce Vasıflar:

Allah-u Teâlâ sıkıntılı halleri, dünyaya ve âhirete dair gam ve hüzünleri, onun şefaati ve ilticası ile kullarından kaldırır.

Ayrıca derde mübtelâ kulları, onun yüce makamında el açtıkları zaman; düştükleri zorluktan dolayı onu vasıta yaptıkları zaman; duâ ve niyazları onun hürmetine kabul buyurur, sıkıntı ve üzüntülerden kurtarır.

Âyet-i kerime:

"Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit, sana gelip de Allah'tan tevbekâr olarak günahlarının bağışlanmasını isteselerdi, sen Peygamber de kendileri için af isteyiverseydin, elbette Allah'ı affedici ve merhametli bulurlardı." (Nisâ: 64)

Bir insan birçok hatalara, günahlara düşebilir. Fakat bunları idrak ettikten sonra Hazret-i Allah'ın en sevgilisine sığınırsa, onun sevgisinden ötürü o kimsenin duâsını Hazret-i Allah reddetmez. Böylece ebedi kurtuluşa erer. Ceza görmeden ebedi lütuf ve saadetine vesile olur.

İşte bu, hep Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini çok sevdiği ve ona sığınılması gerektiğinin ifadesi ve gerekçesidir.

 

"Senin aşkın kamu derde devâdır yâ Resulellah,

Senin katında hacetler revâdır yâ Resulellah!

Senin nûrun gören gözler, ne ay gözler ne yıldızlar,

Nûrundan gece gündüzler, ziyâdır yâ Resulellah!"

 

 

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz kıtlık baş gösterdiğinde, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in amcası Hazret-i Abbas -radiyallahu anh- ile tevessül ederek:

"Yâ Rabb'i! Kuraklık içinde kalınca Peygamber'imiz ile sana tevessül ederdik. Bize yağmur verirdin. Şimdi onun amcası ile tevessül ederek senden niyaz ediyoruz, bize yağmur ihsan et!" diye duâ ederdi ve yağmur yağardı. (Buhârî)

Hazret-i Allah Habib-i Ekrem'inin yüzü suyu hürmetine onun aslına da bu lütfu bahşetmiş. Ve onun yüzü suyu hürmetine bu aslına bahşettiği nimetten beşeriyet istifade ederdi. Allah-u Teâlâ'nın rahmetine nâil olurdu. Ve şükrünü, şükranını arttırırdı.

Gözü görmeyen bir kişi Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e gelerek;

"Yâ Resulellah! Beni iyileştirmesi için Allah'a duâ buyur!" dedi.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ona abdest almasını, iki rekât namaz kılmasını, sonra da şu duâ ile duâ etmesini emretti:

"Allah'ım! Peygamberin, Rahmet Peygamberi Muhammed ile sana yönelerek yalvarıyorum. Gözümün açılması için, ya Muhammed senin ile Rabb'ime yönelmiş bulunuyorum. Allah'ım! Onu bana şefaatçı kıl!"

Ve devamla "Bir ihtiyacın olduğunda hep aynısını yap." buyurdu. (Tirmizî)

O kimse bu duâ ile duâ edip kalktığı zaman görmeye başladı.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ümmet-i muhteremesi'ne Hazret-i Allah'ın lütuf, rahmet ve merhametine nail olmaları için Zât-ı şerif'ini vesile kılmalarını bizzat vasiyet ediyor. Çünkü Hazret-i Allah onun yüzü suyu hürmetine yapılan niyaz ve duâları reddetmez.

Bu hususta şöyle bir temsil getirelim:

Bir çocuk büyük bir suç işlediğinde babasının kendisini cezalandıracağından korkar. Fakat bu çocuk, babasının en sevdiği bir arkadaşına gidip "Ben gerçekten bir kabahat yaptım, eve gitmeye korkuyorum. Sen ise babamın en yakın dostusun. Ne olur babama rica ediver de beni affetsin." derse, o da babasına gidip aracı olursa, babası onu kırmaz, çocuğu affeder.

Bu bir insanın ricâsı, o ise Allah-u Teâlâ'nın en sevgili kulu. Allah-u Teâlâ Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ini vesile yapan kimseyi asla reddetmez.


  Önceki Sonraki