"Hazret-i Allah kime ne kadar sermaye verirse, o sermaye kadar iş görür. Kime ne kadar verir? Kişi kendisini küçülttüğü nispette sermayesini büyütür. Kendisini büyüttüğü nispette sermayesini küçültür. Kendisine maledenin sermayesini çeker alır.
Bir insanın kendi yapması ile Hazret-i Allah'ın sermaye koyup yaptırması arasındaki farkı size şöyle arz edelim:
Sermayesiz yaparsa zorla yapar, töhmetle yapar, yaptım zanneder.
Sermaye koyulduğu zaman, yaptığı her şeyi severek yapar, Allah için yapar o sermayeyi Hazret-i Allah'ın râzı olduğu yerlere kullanır. En güç iş en kolay gelir, en acı şey en tatlı olur.
•
"Benlik girdiği zaman hakikat da çıkar. Bâtın ehli terakki ettikçe küçülür.
Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretlerimiz;
"Ben değersiz bir mahlûkum!" buyurarak;
Şeyh Es'ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretlerimiz ise;
"Aciz, fakir, hem de pür-taksir" diyerek kendilerini takdim etmişlerdir."
•
"Rabb'imiz bize tevazuyu sevdirdi. Gönül her zaman küçük olsun ister.
"En küçük bir mahlûk olduğumu bildir!" diye duâ ederiz, her türlü varlık nefisten gelir, kendimizi bütün mevcudatın en küçüğünden dahi aşağı görmekten zevk duyarız, en büyük korkumuz kişinin kendisini beğenmesidir. Bunlar yolun can noktalarıdır.
Biz size bunları Hakk'ı bulmanız için, nefsin ve şeytanın hile ve desiselerinden kurtulmanız için arz ediyoruz."
•
"Selâmet aşağıdadır, tevazudadır, ufalmak iyi şeydir..."
•
"Herkesi hoş, kendimizi boş bilmemiz bizim için faydalıdır.
Mânâsı; nefsine hiç değer vermemek... Belki herkes Hazret-i Allah'ıma benden yakındır.
İnsanın hiçbir günahı olmasa, nefsini beğenmesi ona helâk olması için kâfidir."
•
Allah'a varmak ne gece namazı ile olur, ne gündüz ibadeti ile, ne de zâhiri ilim tahsili ile olur. Hakk'a vuslat ancak kerem, tevazu ve gönül temizliği ile olur.
•
Aşıkların sohbetinden ayrılma, başka sözlere kulak verme, kalbini mâsiva ile doldururlar. Çünkü herkes sevdiği yere insanı çeker.
"Allah'ımız bizi bize bırakmasın. Çünkü tutmakla kurtuluruz. Bırakılırsak o anda helâk oluruz.
Bunun için yapacağımız işlerde muhakkak ki Hazret-i Allah'ın rızâsı olup olmadığını aramalı. Varsa yapmakta yoksa kaçmakta selâmet vardır, saadet vardır.
Gaye, maksat ve menfaatler bizi Allah'ımızdan koparır. Ve dünyada rezil ettiği gibi, ebediyatımızı öldürür de bunu hiçten sayıyoruz.
Zaten hayatımız muvakkat. Bir daha nasıl çalışabileceğiz, bunları nasıl elde edeceğiz?"
•
"Mümkün olduğu kadar muhafazaya çalışıyoruz, fakat bazı nokta geliyor, artık son nokta geldiği zaman atılmış oluyor.
Onlara güzel güzel izâh ediliyor. Bir basit hayalat için bir ebediyatı kaybetmek akıl işi değil. Bunun ucunda ne gibi kâr temin edilir?
Fakat demek ki bir insan Hazret-i Allah'ın hıfz-ı himayesinden kurtuldu mu, bırakıldı mı artık ona söz saz gibi gelir. Hiçbir şey fayda vermez. Çünkü kayanı tutmak imkânsızdır."
•
"Kulak sağır, göz kör olur hesabı.
Çünkü onlar merhamette maraz husule getirmek istiyorlar. İşte bırakılmış olanlar ancak böyle olur.
Bir kere tecrübe edilmiş bir kimseyi bir daha tecrübe etmek haddi zatında yersiz, müsamaha iyi bir şeydir. Sabır güzel bir şeydir. Biz de hepimiz rahmete merhamete muhtacız.
Fakat bunların kötü niyetleri kötülük getirir."
•
"İlham-ı ilâhi kalbe gelir. Mânevi lütuf suyudur ki akar gider. Çeşme aktıkça, birçok haller husule gelir. Güzel sözler söylenir. Kesildiği zaman bir damla akmaz.
Mühim olan bu ilham-ı ilâhi'nin içine aklı ve nefsi sokmamaktır. Bunlar girerse hemen ifsat etmeye kalkarlar. Akıl mahlûktur. Bu noktaya akıl ermez. Aklın vereceği zan ilimden Hazret-i Allah'a sığınmak lâzım.
Mürid demek; beşeriyete numune demektir."