Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EĞİTİM - Vahşi Çocuklar - Ömer Öngüt
Vahşi Çocuklar
EĞİTİM
Canan Büşra Kara
1 Mart 2024

 

VAHŞİ ÇOCUKLAR

Sistem bilinçli bir şekilde dijitalleşmeyi teşvik ediyor, çocukları aileden uzaklaştırıyor ve kendine bağlamaya çalışıyor.

Gitgide daha da yabancılaşan, yalnızlaşan ve birbiri ile uyum içinde olmayan çocuk sayısı artıyor.

 

Bir öğretmen emeklisi olan Ahmet Bey eşini bir sene önce kaybetmişti. Yalnızlığını yakında oturan torunları ile ilgilenerek gidermeye çalışıyordu.

Her sabah kendi kahvaltısını hazırlar, kahvaltı yaparken haber izler, sonra da bir sokak arkada oturan oğlunun evine gider torunu Ayşe'yi alıp anaokuluna bırakırdı. Okul çıkışında da -kendi tabiri ile- "Ayşe Sultan"ı alır, annesine teslim eder ve evine gelirdi.

Bu sabah da kahvaltısını yaparken haberleri açtığında ilk duyduğu haber:

"Ailesinin oyun oynamasına izin vermediği 12 yaşındaki çocuk kendini vurdu." oldu.

Haber spikeri şöyle devam etti:

"Olay Samsun'un Vezirköprü ilçesinde dün akşam saat 21:00 sıralarında meydana geldi. İddiaya göre, 12 yaşındaki E.C., internette şiddet içeren PUBG (Papçi) adlı oyunu oynamasına ailesi izin vermeyince evlerinde yatak odasına geçip burada tabancayla kendini kafasından vurdu. Silah sesi üzerine yatak odasına koşan ailesi çocuklarını kanlar içinde buldu."

Ahmet Bey bu haberi duyunca dondu kaldı. Çok üzüldü. Zira kendisinin de kızından 12 yaşında Orhan adında bir torunu vardı. Her gidişinde torununu biraz daha büyümüş ve bir o kadar da yabancılaşmış, görgü kurallarından uzaklaşmış, annesine babasına ve kardeşine karşı daha kaba ve acımasız, hoyrat olarak gözlemliyor ve inanılmaz derecede üzülüyordu torununun hâline.

Bu üzüntü ile kahvaltı masasından kalktı, Ayşe Sultan'ı almak için montunu giydi, evden çıktı ve yola koyuldu.

Ahmet Bey sabahları yolda giderken birçok öğrenci görüyor ve dolayısı ile davranışlarına da şahit oluyordu. Bugün ise gördüğü manzara üç erkek çocuğunun küçük bir kediyi tekmeleme yarışıydı. Mesafe çok uzak olmamasına rağmen yanlarına yaklaşmaya tahammül edemeden bağırdı:

- "Çocuklar ne yapıyorsunuz siz orada?"

Ahmet Bey'in öfkeli ses tonu ile irkilen çocuklar hemen kaçmaya başladılar. Kedi de hemen uzaklaştı oradan.

Üzüntüsüne üzüntü katarak gelmişti torununun apartmanına. Balkondan dedesini gören Ayşe Sultan heyecan ve sevinç ile:

- "Dede! Hemen aşağı geliyorum!" diye bağırdı.

Dede ve torunun anaokulunun kapısına varması sadece dört dakika sürüyordu. Dört dakika sonra kapıda Ayşe Sultan dedesine el sallarken, arabadan inen başka bir kız öğrenci sevinç ile öğretmenine koşarak;

- "Bak öğretmenim ben bugün 'Vahşi' oldum!" dedi ve arkasını dönerek taktığı yarasa kanadını gösterdi.

Tecrübeli eğitmen ise:

"Hımm, öyle mi? Nurancığım gel bakalım 'Vahşi' ne demek bir konuşalım." diyerek öğrencisini içeri aldı ve kapıyı kapattı.

Ahmet Bey kapıda şu soru ile baş başa kaldı:

- "Sahi vahşi ne demekti?"

Bu soruyu düşüne düşüne yürümeye başladı:

Bu kelime ile ilk eşleşen çağrışım İsrail oldu beyninde. Oradaki vahşeti düşününce kalbi sıkıştı bir an. Daha sonra kelime anlamı olarak düşünmeye başladı:

"Vahşi; durdurulamamak, zapt edilememek, yabanileşmek, kaba, saygısız, uyum sağlayamayan" dedi kendi kendine. Tam da az önce kedinin tekmelendiği yerden geçiyordu:

"Çocuklar farkında değil, aslında onlar kediyi değil kendi ruhlarını cehenneme doğru tekmelediler" dedi gayrı ihtiyari sesli bir şekilde.

Düşünmeye devam etti:

Bir bireyi insan olarak nitelendiren iki şey vardı; empati kurma ve dili kullanma becerisi. Sahi günümüzde kaç çocuk anne ve babasının duygu ve düşünceleri ile empati kuruyor? Kaçı iletişim için dilini kullanıyor? Ahmet Bey'in aklına hemen son zamanlarda izlediği bir reklam geldi. "Ebeveyninden sözel bir şekilde para istemene gerek yok, onları rahatsız etmeden(*) dijital yolla halledebilirsin." mesajı veriyordu reklam filmi. (*Bilakis hiçbir ebeveyn çocuklarının ihtiyaçlarını dile getirmesinden rahatsız olmaz bilakis mutlu olur.)

Sistem bilinçli bir şekilde dijitalleşmeyi teşvik ederken, çocukları da aile içi sözel iletişimden uzaklaştırmaya, kendine bağlamaya teşvik ediyor diye düşündü. Ve gitgide daha da yabancılaşan, yalnızlaşan ve birbiri ile uyum içinde olmayan çocuk sayısı artıyordu.

Sahi yoksa vahşi çocuk sayısı mı artıyordu?

Ahmet Bey bu sorunun cevabını bilemiyordu. Ama bildiği bir şey vardı. Az önce "Ben 'Vahşi' oldum" diye sevinen ve "Vahşi" olmaya özenen bir kız çocuğu görmüştü.

Bugün sabahtan beri iki saat geçmişti ama Ahmet Bey'in üzüntüleri iki yüz saate bedeldi.

Gün geçtikçe insanoğlunun kaybettiği insanlığı bir çocuğun sözleri ile duyurmuştu Allah-u Teâlâ.

Ellerini açtı ve şöyle dua etti:

"Rabb'im! Bizleri razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve bizleri rahmetinle salih kullarının arasına kat!"


  Önceki Sonraki