Bunlar kendilerini ölümsüz bir hayatın içinde zannedecekler. Hazret-i Allah'ı ve ahiret gününü hiç düşünmeyecekler. Oysa onlara verilmiş bir fırsat, bir ruhsat vardı. Hiç ummadıkları bir anda bu ruhsat geri alınacak ve Allah-u Teâlâ onların iplerini çekecektir. Orada ise ilk ziyafetleri kaynar sudur. Bunların azabını görür gibiyim.
"Kaynar su" mânâsına gelen "Hamîm" kelimesi Kur'an-ı kerim'de on iki Âyet-i kerime'de geçmekte olup, cehennemdeki azap çeşitlerinden birisidir. Cehennemdekilere içirileceği ve başlarından aşağı döküleceği belirtilmektedir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Amma yalancı sapıklardan ise; işte ona kaynar sudan bir ziyafet ve cehenneme atılma vardır. Kesin gerçek budur işte!" (Vâkıa: 92-93-94-95)
Ve bunun inkârı mümkün değildir, bu bir doğru haberdir.
Onlar cehenneme ilk geldiklerinde, kendilerine çekilecek ziyafet, karınları eritecek olan kaynar sudur.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. Bununla karınlarındaki şeyler ve derileri eritilir." (Hacc: 19-20)
"Onlar kazandıklarından ötürü helâka sürüklenmiş kimselerdir.
Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır." (En'am: 70)
•
Bunlar Allah'ın kitabı ile alay eden, dinlerini oyun ve eğlenceye alan sapıklardır. Azap boyunduruğu altında tutulmuşlar, hak ettikleri cezâlarına kavuşmuşlardır. Karınlarında gurultu edecek ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar sudan şaraplar, cezâlarının sadece bir bölümüdür.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyurulmaktadır:
"Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde kaynar suya sürükleneceklerdir. Sonra da ateşte yakılacaklardır." (Mümin: 71-72)
Önce Hamîm'e sürüklenirler, sonra Cahîm'e atılırlar.
"Onlar cehennem ateşi ile kaynar su arasında dolaşır dururlar." (Rahman: 44)
Allah-u Teâlâ zebânilere emreder:
"Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başının üzerine kaynar su azabından dökün!" (Duhan: 47-48)
Ve onları tahkir ederek şöyle buyurur:
"Tat bakalım! Hani sen kendince çok üstün, çok şerefli bir kimse idin." (Duhan: 49)
"Bu, işte o şüphe edip durduğunuz şeydir." (Duhan: 50)
Çünkü onlar dünyada iken kendilerinin çok büyük kimseler olduklarını, elde ettikleri mal ve mevkiye güvenerek halkın en şereflileri olduklarını zannediyorlardı. O derece refaha boğulmuşlardı ki; âhireti, muhasebeyi, cezayı hiç hesaba katmıyorlardı, kendilerini uyaran, bu günleri ile karşılaşacaklarını haber veren zâtları yalanlamaya ve karşı çıkmaya cüret ediyorlardı.
Şimdi ise o şüphe ettikleri şey gerçek oldu, tekzip ettikleri hakikat ayan-beyan karşılarına çıktı.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Biz zâlimler için öyle bir ateş hazırlamışızdır ki, onun kalın duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
Susuzluktan yardım istediklerinde, erimiş mâden gibi yüzleri kavuran bir su ile yardım edilir.
O ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir duraktır." (Kehf: 29)
Allah-u Teâlâ kâfirleri kuşatacak olan ateşi, kişiyi çepeçevre saran kapalı duvarlara benzetmiştir. Böyle bir kimse, kendisini kuşatan ateşten nasıl kurtulabilir?
Ne kadar yardım isterlerse istesinler, kendilerine yardım edilmez. Yardım edilmiş olsa bile, kendilerine öyle bir su verilir ki, içmek isteyip de ağızlarına doğru yaklaştırmış olsalar, hararetinin şiddetinden yüzleri kavrulur, yüzlerinin derileri soyulur.
•
Onlara ayrıca, tahammül edilmeyecek derecede kaynar ve fokurdayan bir çeşmeden içirilir.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Kızgın bir kaynaktan içirilirler." (Ğâşiye: 5)
Bu sular karınlarındaki bağırsakları paramparça eder. Bütün bu cezalara Hakk'tan yüz çevirmeleri ve inkârları sebep olmuştur.
"Küfredenlere gelince; onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır." (Yunus: 4)
Evvelce nâil oldukları nimetleri suistimal edip nankörlük yapmalarının cezasına kavuşmuş oldular.
Onların havaları, vücudun deliklerine işleyen ateşten sıcak bir rüzgar, suları ise çok sıcak kaynar bir sudur.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Amel defterleri soldan verilenler... Onlar ne uğursuzdurlar.
İnsanın içine işleyen ateşin alevi ve kaynar su içindedirler." (Vâkıa: 41-42)
"Allah'ın âyetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?
Onlar Kitap'ı (Kur'an'ı) ve peygamberlerimizle gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Pek yakında bilecekler!
Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
Kaynar suyun içinde. Sonra da ateşte yakılacaklardır.
Sonra da onlara denilecektir ki: Ortak koştuklarınız nerede?" (Mü'min: 69-73)
•
İşte bugün medeniyet adı altında kâfir ve münafıkların bu kadar ileri gitmelerine sebep kadınların çılgın, erkeklerin sarhoş, orta tabakanın şaşkın, zenginlerin azgın oluşundandır. Ve halkın da bölücülerin peşinden koşuşudur. Allah-u Teâlâ da azap üstüne azap indiriyor.
Bundan sonra zaman daha da güçleşecek. İyi ve kötü âmirler gelecek. Ve bu bozukluk, en sonuncu olan Deccal'e kadar devam edecek. O çıktığı zaman ortalık büsbütün bozulacak.
Şimdiki bu bölücüler gizliden gizliye Allah'lık dâvâsı güdüyor. O ise alenen Allah'lık dâvâsında bulunacak ve birçok kimseler ona tâbi olacak. Buna karşılık Allah-u Teâlâ da İsâ Aleyhisselâm ile Mehdi Resul Hazretleri'ni gönderecek.
Deccal ve ona uyanlarla çok büyük harpler olacak, nihayetinde Hazret-i Allah'ın murad ettiği olacak.
•
Üçüncü dünyâ harbi bir âfâttır, Allah-u âlem bu olacak.
Yahudiler Arabistan'ı istilâya hazırlanıyor. Ve fakat Mekke-i mükerreme ile Medine-i münevvere'ye giremeyecekler.
Çinliler ise dünyayı istilâ etmek için hazırlanıyor.
Âyet-i kerime'de:
"Biz o gün Yecüc ve Mecüc'ü bırakmışızdır, birbiri içinde dalgalanır." buyuruluyor. (Kehf: 99)
Dalga dalga dünyanın üzerine hücum ederler ve ülkeleri istilâ ederler.
Öyle harpler olacak ki, bu harplerde çok erkek zayi olacak. Sayı itibarı ile elli kadın bir erkeğin himayesine girecek. Önümüzdeki harpler Allah-u âlem bunu gösteriyor.
Üçüncü dünya harbi bir âfattır. Çinlilerin istilâsı ise bir helâkiyettir.
Bunu Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle tarif buyurmuşlardır:
Cahş kızı Zeynep -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz buyururlar ki:
"Birgün Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hâne-i saâdetlerine telâşlı bir hâl ile "Lâilâhe illâllah" diyerek girdi. Baş parmağıyla şehadet parmağını halka yaparak:
"Yaklaşan fitne ve belâdan vay Arapların hâline! Bugün Yecüc ve Mecüc seddinden bu kadar yer yıkıldı!" buyurdu." (Buhârî)
Çok şeyler olacak. Allah-u Teâlâ dünyayı doldurduğu gibi boşaltacak. Ne Yahudi ne de Çinliler kalacak. Dünya hakimiyetini müslümanlara verecek.
Ebu Hureyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Kahtan kabilesinden bütün insanları sopası ile sürecek, sevk edecek biri çıkmadan kıyamet kopmayacaktır." (Buhârî)
Bu zât-ı muhteremin ismi Cahcah'tır. Mehdi Resul Hazretleri'nden sonra çıkacak, çok büyük dirayet sahibi olacak ve bütün dünyayı koyun güder gibi güdecek, hükmünü yürütecek.
Nasıl ki Allah-u Teâlâ nûrunu dünyaya gönderdi ise o nûrunun nûrunu yine gönderecek ve bu zulumat içinde kalan dünyayı tekrar mânevi hayata erdirecek. İsâ Aleyhisselâm ile Mehdi Resul Hazretleri mutlaka gelecek.