Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (155) - Hakk'ın Yolu - Ömer Öngüt
Hakk'ın Yolu
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (155)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Mart 2024

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (155)

 

Hakk'ın Yolu:

Bizim yolumuz Hakk yoludur, gelgit yolu değildir. Makam, rütbe, madde yolu değildir. Allah-u Teâlâ bizi her şeyden korumuş, tek gaye rızâdır.

Şâh-ı Nakşibend -kuddise sırruh- Hazretlerimiz; "Bizi fazilet kapısından iki şeyle aldılar; mahviyet ve niyaz." buyurur.

Bizim yolumuzda müride gereken ancak mahviyet ve niyazdır. Herkes kutbiyet peşinde koşarken biz kulluk peşinde koşalım. Bu yolda keramet istikamettir. Bir mürid istikamette ise başka keramet bu devirde aranmasın. Hıfz-ı himaye edilmeyenler istikamette gidemez. Allah yolunda olalım, heva-i nefs peşinde koşmayalım, koşanlarla da bulunmayalım.

Hiçbir zaman sevap üzerinde durmayalım. Sevaplar insana perdedir, Hazret-i Allah'a ulaşmaya mani olur, büyüklük doğurur.

En kalın perdelerden bir tanesi kendi varlığındır. Varlık ile Var'ı bulmak mümkün değil, ama şimdi herkes varlık içinde yüzüyor. İhvanların içinde bile Var'ı arayan zaten yok. İhvan dört türlüdür:

1. Daima dinler hiç konuşmaz, o kârdadır.

Aşısı tutan susar, emir alır, mucibince hareket eder.

2. Söyleyicidir hep konuşur, o zarardadır.

O konuşanlar boş tenekeye benziyor. Takur tukur yapar, ama içi bomboş.

3. Emir alıcıdır, o tasarruftadır.

Bunlar; aşısı tutmuş, sessiz sedasız hizmet peşinde koşar. Hazret-i Allah'tan korkar, yolda tutunmaya çalışır. İçeri alırsa onu tekâmül ettirmeye gayret edilir. Terakkiyat kısmına inerse hiçliğe doğru iner, iner, iner. Bir gün varlığını ifna ederse Var'a kavuşur.

4. Emir vericidir, o boşluktadır.

Emir vericilerin içinde nefis var, hükmediyor. O, kendisinin bildiğini zannediyor, başka kimse bir şey bilmiyor. Hep emir verir, bir şey alamaz. Yolda bulunmuş, yolun zâhiri kısmına tutunmuş. Hizmet ediyor; "Yolun içindeyim, yolun önderiyim." diyor ama boş, aşı tutmamış.

Emir vericiler çok tehlikelidir. Onlar yolda değil! Onlar yoldan çıkmış, kendilerini büyük zannederler. Onlar emir veriyor. Nefsi ona emir veriyor, o da başkasına emir veriyor. Onlar boşluktadır. Onlar doğru yolda değildir.

Orduda disiplin ne ise, mânevi mektepte de edep odur. Bu yolda herkes kendi kafasına göre yol tutamaz. Serbest hareket edemez. Bu kadar müridan içinde seçkin kaç tane var? Düşünüyoruz, kaç hakiki ihvan var? Hacı Bayram Veli Hazretleri gibi imtihana çekilsek hâlimiz ne olacak?

Onun için fakir der ki; "Allah'ım, hesaba çekme, geç kulum de ve beni geçir."

Mürid üç kısımdır;

Kimisi hoştur, kimisi boştur.

Kimisi ayıktır, kimisi sarhoştur.

Kimisi velidir, kimisi delidir.

Siz bunlardan hangisisiniz? Bunu size soruyorum. Herkes kendisine aynada baksın, bilsin nerede olduğunu. Ancak o şekilde bilinir.

Kimisi hakikat üzerindedir, bu hoşluk Allah'tan gelir. Hazret-i Allah'ın lütfu ile doldurduğu, Hazret-i Allah'a yöneldiği, daima O'nunla beraber olduğu kuldur. O hoştur. Hep güzel işlerde yer alır. Râbıtası Mevlâ'sıyla olduğu için, O'nun taht-ı tasarrufunda olduğu için hayatı da ona göre olur.

Kimisi boştur, nasipsizdir. "Ben gidiyorum!" diyor, ama nereye gittiği belli değil. Ruhla mı gidiyor, şeytanla mı gidiyor, nefisle mi gidiyor; çözememiş!

Kimisi ayıktır, sırat köprüsünün dünyada olduğunu hesap eder. Atacağı adıma, yiyeceği lokmaya, söyleyeceği söze dikkat eder. "Belki boşluğa düşerim. Ola ki benim bir hareketim hayat-ı ebedime mal olur." der.

Kimisi sarhoştur, gidiyor. O günah ile dolmuştur. Varlık ile şişmiştir. "Dem bu dem!" diyor. Bu sarhoşluk içinde yürüyor. Kendine gelemiyor. Meğer ki Allah-u Teâlâ'nın bir lütfu olacak, ona hakiki bir arkadaş verecek, onu Rabb'isine çekecek, tövbe edecek, kurtaracak.

Kimisi velidir, hıfz-u himayesine almıştır.

Kimisi delidir, O'na karşı gelir.

Bu altı noktanın içinde hepsini arayın; "Ben neredeyim acaba?"

En büyük nimet, Hazret-i Allah'ın bizi lütuf yoluna kabul buyurmasıdır. Yeter ki bizi bu yoldan atmasınlar. "Ben girdim... Ben çalıştım..." gibi şeyler ne kadar tuhaftır...

En kıymetli amel, en büyük şeref Allah yolunda hizmetçi olabilmektir.

Biz O'na muhtacız, O bizim hiçbir şeyimize muhtaç değil.

Eğer sana bir sermaye koyduysa o sermaye bir lütuftur, bir feyizdir, bir berekettir, bir ilhamdır, onunla çalışırsın.

O'nun çalıştırdığı kul ile nefsin, şeytanın çalıştırdığı kul nasıl ayrılır?

Hazret-i Allah'ın çalıştırdığı kul, her şeyin Hakk'tan olduğunu bilir, hiçbir şeyi kendine mâletmez.

Onun için mihnetle çalışmamalı, çalışmayı nimet bilmelidir. Çalışmayı nimet bilene, lütfunu bereketini artırır. Mihnetle çalışanlar, eğer niyetleri hâlis ise bir nebze yol alırlar, niyetlerini de bozarlarsa bir gün bırakılırlar ve sırtüstü düşerler.

Edep üzerine, mânevi hâl üzerine yetişen bâtınî yoldadır. Gaye O'nu bilmek, O'ndan bilmektir. O'nu bilmek için O'na yakın olmak lâzım. O'na yakın oldukça O bize yakın olur. Vakta ki varlığı atarsak O çıkar altından. İnsan varlıktan soyunursa, gönülden var olanları atarsa; Var'ı bulduğu zaman meğer O imiş. İyilik de O'ndan, ihsan da O'ndan, ikram da O'ndan, hepsi O'ndan.

Nefse paye vermemek lâzım. Kitapları yutmuşsun ama nefis ayakta. Onun için iki kanatlı kuş olmak lâzım. Bâtın ile zâhirin, ruh ile cismaniyetin, sadır ile satır'ın beraber olması lâzım. Cihat da böyle; hem nefisle cihat etmek, hem din ve vatan bölücüleri ile cihat etmek lâzım.

Yol bu işte. Yol böyle alınır.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayetle bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır.

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in ashâbından bir kişi, içinde tatlı su gözesi bulunan bir dağ yolundan geçerken orası çok hoşuna gider ve;

"Keşke insanlardan ayrılıp şu vâdide otursam!

Ama Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'den izin almadan bunu aslâ yapamam!" der.

Sonra arzusunu Resulullah Aleyhisselâm'a anlatır.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

"Sakın böyle bir şey yapma! Çünkü sizden birinin Allah yolunda çalışıp gayret sarf etmesi, evinde oturup yetmiş sene namaz kılmasından daha faziletlidir.

Allah'ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misin? O halde Allah yolunda cihada çıkınız. Kim devenin sağılacağı kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer." buyurdu." (Tirmizi)


  Önceki Sonraki