"Ne var, ne yok efendim?"
"Hamdolsun! Çok özledik efendim."
"Allah râzı olsun. Allah'ım lütfu ile bizi ahirette rızâsında birleştirsin, kaynaştırsın. Amma oraya varıncaya kadar çok hızlı adımlarla, sık adımlarla, sert adımlarla yürümemiz lâzım. Çünkü hava fırtınalı, bir rüzgâr bizi sallayabilir, koparabilir. Bunun tek çaresi Hazret-i Allah'a ve Resul'üne sığınmak, çekinmeden yürümek, çekinerek değil. Çekinenin ayağının kabuğu çabuk kayar. Fakat Hazret-i Allah'a sığınmış, istimdat etmiş kimsenin kabuğu olmaz. Onu O yürütür.
İtimat edin ben kendimi çok iyi görüyorum ki, bir resimden ibaretim. Beni Allah-u Teâlâ öne sürmüş. Ben de diyorum ki:
"Ben bir hayâlâttan ibaretim!" Aslı O. O da diyor ki O. Fakat Mürşid-i hakiki gerçekten Allah-u Teâlâ'dır. Amma O fakiri resim gibi sürmüş ve herkese fakiri tanıtmaya çalışıyor. Halbuki hep O.
Geçen gün buyurdular ki:
"Biz seni tanıtıyoruz."
Benim zaten neyim var? İster tanıtır, ister tanıtmaz. Bana âit bir şey yok. Nihayet bir resim, evirsen çevirsen resim. İster kaldır, ister indir.
Size içimi konuşuyorum, amma sizden de bunu bekliyorum. Bunun ötesinde söylenen sözlerden hoşlanmıyorum. Allah'ım beni burada tutsun ve beni bundan ayırmasın."
"Biz Hakk'ı tercih edersek, halkı tercih etmemiş oluruz. Halkı tercih edersek, Hakk bizi tercih etmemiş olur.
Halkı niçin tercih ederiz?
Benim varlığımı onlar beğensin, göstersin, benim büyüklüğümü söylesin. Bu kişi, Allah-u Teâlâ'nın yanında en değersiz insandır.
Allah-u Teâlâ'nın varlığını ortaya koyan kimse Allah-u Teâlâ'nın katında en değerli insandır. Hakikatin özü budur, gerçek budur.
Gerçek övünme, ancak Hazret-i Allah ile övünmedir. Benim beğenilecek neyim var? Çünkü zerre bir hakirim. Neresi methedilir, neresi zemmedilir?"
"Önümüzde ebedî bir hayat var, bu ebedî hayat ne ile temin edilir, ne yüzle gidilir!
Eyvah! Çalışmam lâzım, çalışacak kudrette, güçte değilim. Onun için size tavsiye ediyorum. Siz gençsiniz, çalışın!
Bu yolun Allah ve Resul'ünün yolu olduğunu bilin!
Allah-u Teâlâ size lütfederse gizli maksatlarımızı anlarsınız.
Gizli maksatlar şu ki;
Biz gerek kendimizi, gerek sizi daima mahviyete çekiyoruz. Allah ve Resul'ünü tarif etmeye çalışıyoruz. Bu Allah-u Teâlâ'nın bize bahşettiği bir lütuftur.
Diğer bölümler böyle değil. Onlar oldum havasında. Onun içindir ki boşlukta kalıyor, şeytanın hedefine girmiş oluyor.
Bütün hakikatler mahviyetin içindedir, âlem onu varlıkta arıyor, hakikat ise mahviyettedir.
Çünkü bu mahviyet fenâya, fenâ ise Fenâfillâh'a kadar gider. Bizim bütün çekmemiz fenâyadır, ben sizi fenâya çekiyorum. Hiçbir zaman Allah'ım varlığa çektirmesin, çekmiş değilim. Hep fenâya, hep fenâya...
Bu ise bir lütf-u ihsandır. Zaman gelecek ne demek istediğimizi, ne olduğumuzu bilmiş olacaksınız."
•
"'Hiç kimseden ümidim yok.'
Allah-u Teâlâ benim dünya ile işimi bitirmiştir. Ne dünyadan, ne şurdan ne burdan, hiç kimseden benim ilgim, arzum, özüm, beklediğim bir şey yok. Allah-u Teâlâ benim işimi bitirmiştir.
'Rahman'dan ümit kesmiş değilim.'
Ümidim yalnız O'ndadır. Çünkü bizdeki gaye; iradeyi Allah-u Teâlâ'nın iradesine bağlamak. Artık arzu yaşamaz. O'ndan tecelli edeni kabul etmek lâzım. Hüküm O'nun hükmüdür, hüküm ne ise odur. Kişinin artık hükmü yaşamaz. O nasıl lütfederse o güzeldir. Benim seçtiğim güzel değil, Sahibim'in seçtiği güzel.
'Mâlik'in mülkünde hiçten başka bir şey değilim.'
Bu mülk O'nun, bu mülkte hiçbir şey değilim. Ve hakikaten öyledir.
Elhamdülillâh, ben de bunu sevdim."
"Onun içinde O var, O yürütüyor. Sen dışarıdan bakıyorsun; ister inan, ister inanma."
•
"Sanmayın ki her konuşulanı anlamış oluyorsunuz. Tecelliyât başka, işitmek başka."
•
"İman kemâlleştikçe imtihanlar da o nispette artar."
•
"Kitapların üstünde benim ismim var, içinde O var."
•
"Her şey ceset, ruh O'dur. Allah budur."