Gecenin bir vaktinde duvardaki saatin sesi Ayşe Hanım'ı uykusundan etmişti. Şehirden uzak bir yerdeki gecenin derin sessizliği içinde saatin sesi kulaklarını tırmalıyor ve onu rahatsız ediyordu.
İki saat önce gelmişti köyde yaşayan ailesinin yanına. Uzun ve yorucu bir yolculuk yapmış, geç vakit köyüne ulaşmıştı. Odasına dinlenmeye çekilmişti ve artık uyumak istiyordu. Ama saatin sesi onu uyutmuyordu.
Ayşe Hanım artık dayanamadı, yatağından kalktı, duvardaki saati aldı, oturma odasına gitti. Saati masaya koydu. Acaba oradan da sesi gelir mi diye şüphe etti ve saatin pilini çıkartmaya karar verdi. Artık saat susmuştu.
Ayşe Hanım kendi kendine derin bir "Oh!" çekti. Rahatlamış bir şekilde oturma odasının camını açtı, soğuk ve temiz havayı teneffüs ederek gökyüzüne baktı. İnanılmaz güzel bir manzara vardı gökyüzünde. Büyük şehirlerin ışık ve gürültü kirliliğinden bıkan bütün yıldızlar sanki hepsi bu küçük köyün gökyüzüne kaçmışlar diye düşündü. Sonra karşı bahçenin ağaçlarına dikti gözlerini, hepsi de yapraklarını dökmüştü. Dökülen yapraklar nedeniyle karşı sokak görülebiliyordu. Birden Hale Nine'nin eski ahşap evine takıldı gözü.
Hale Nine vefat edeli iki sene olmuştu. Yıllarca bu eski ahşap evde yalnız yaşamıştı. Şimdi ise evin kapısında kocaman bir kilit vardı. Bu eski ev, içinde kimse olmadığı için küsmüş müydü, yoksa yas mı tutuyordu? İki yılda ne kadar da çok yıpranmıştı? Sanki Hale Nine gidince, ruhun bedenden çıkması gibi koca ahşap ev de ölmüş gibi; sessiz ve soğuktu.
Ayşe Hanım'ın Hale Nine ile olan hatıraları canlandı gözünde. Hale Nine'nin çocuklar yanındaki adı "Kalem Teyze" idi. Cebinde rengârenk, meyve kokulu, arkası silgili kalemler bulundururdu. Bunları hediye etmek için sadece özel günleri beklemez, her fırsatta bir çocuk gördüğünde bir kalem hediye etmek isterdi. Bazen bastonuna dayanmış bir şekilde evinin önünde otururken sokaktan geçen bir çocuğu çağırır ve: "Senin en sevdiğin meyve hangisi?" diye sorar, meyve kokulu kalemden hediye ederdi. Bazen de o gün cebinde olan kalemlerin hepsini çıkartır ve "En sevdiğini seç." derdi.
Çocuklara kalemi hediye etmeden önce ise, kalemi ucundan öpüp, sonra da alnına koyar, öyle hediye ederdi.
Etraftaki komşuları kaleme gösterdiği hürmetin sebebini ve neden çocukları sevindirmek, ödüllendirmek için kalem tercih ettiğini sorduğunda:
"Efendim böyle söylemeyelim; "Kalem" mübarektir. Allah-u Teâlâ Kelâm-ı kadim'inde dört yerde anmıştır. Ve bir sûreye isim olmuştur: Kalem Sûresi. Bu ne bahtiyarlık!
İlâhî ilmin sonsuzluğunu ifade etmek için:
"Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa..." (Lokman: 27) buyurmuş Hazret-i Allah. Cebrail Aleyhisselâm'ın dilinden Resul'ün kalbine akmış ve yazılmış ayet ayet."
Diyen Hale Nine "Efendim, kıymetli şeyler adına yemin edildiğini biliyor musunuz?" diye sorar, sonra söyle devam ederdi:
"Kaleme andolsun ki…" (Kalem: 1) buyurulmuş Kuran-ı kerim'de.
Atalarımız, "Kalem, kılıçtan keskindir." demişler.
Yalnızca bu son zamanlarda kalemin biraz yalnız ve mahzun olduğunu görüyorum. Artık kaleme sarılmıyor çoğu kimse. Klavyelerin tuşlarına teslim oldu harfler. Kalem tutamayan çocuk sayısı arttı maalesef. Oysa kalemden akan her yazının bir karakteri, ruhu ve edası vardır."
Derdi ve iç çekerek devam ederdi:
"İnsanlar hayatlarını kolaylaştırdılar ama ruhlarındaki inceliği kaybettiler. Bir gün ben giderim, kalem sevgisi için tohum ekmek istiyorum, kalem çocukların gönlünde, insanların hayatlarında filizlensin, ruhlarındaki inceliği, zerafeti ve nezaketi canlandırsın istiyorum. Ve çocuklarımızın da her anının kalem ile yazıldığı bir özel amel deflerinin olduğunu unutmamalarını, böylece hayatta amel defterlerine her daim güzel hikayeler biriktirmelerini diliyorum. Ayrıca kalem en çok da çocukların ellerine yakışır ve çocuklar sadece boyama kitaplarını değil, âlemi renklendirirler." derdi.
Bir eğitmen olan Ayşe Hanım çocukların gün geçtikçe daha çok teknolojik aletlerle hemhal olmasının getirdiği zorluklarla uğraşıyor, her yeni sene bu zorlukların daha da artmasının verdiği bir yorgunlukla bu gidişten kendi kendine endişe ediyordu.
"Kalem Teyze"nin sözleri ışık hızı ile canlandı Ayşe Hanım'ın beyninde; duvardaki saatin tik-tak'ı, Hale Nine'nin taktikleri ile birleşti. Bir sevinçle tekrar, derin, soğuk bir nefes alıp camı kapattı. Masadaki saatin yanına gitti. Çıkarttığı pilleri geri taktı. Saati tekrar yerine astı, yatağına yattı.
"Tik-tak! Tik-tak!" sesleri odada yankılanırken Ayşe Hanım içinden: "Allah, Allah!" diye zikrediyor ve gönlünden de; her geçen saniye ile azalan ömründe kapanmaya yaklaşan amel defterine melâike-i kiramın kalemleri ile güzel ameller yazmasını nasip etmesini Allah-u Teâlâ'dan niyaz ediyordu.
Ayşe Hanım'ın köyünden döndükten sonraki ilk işi toptancılara gidip rengârenk kalemler almak oldu.
...
Mübarek "Kalem"in amel defterlerimize güzel notlar düşmesi duası ile…