Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ - Has İlmullah (9) - Ömer Öngüt
Has İlmullah (9)
TASAVVUF'UN ASLI HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ
Dizi Yazı - Tasavvuf
1 Şubat 2024

 

TASAVVUF'UN ASLI
HAKİKAT VE MARİFETULLAH İNCİLERİ

Has İlmullah (9)

 

Gerek Saîdüddin-i Fergânî -kuddise sırruh- Hazretleri ve gerekse Dâvud-ı Kayserî -kuddise sırruh- Hazretleri:

"Hâtem-ül evliya hakikatte Hâtem-ül enbiya'dan başka birşey değildir." buyurmuşlardır.

Bu zâtlar çok gizli bir hususu tarif ediyorlar. Nedir bu? Allah-u Teâlâ öyle murad etmiş, öyle olmuş. Demek ki ondan ayrı-gayrı değil.

Şöyle deriz:

Vallâhi lâyık olmadığımı çok iyi duyurdun, biliyorum. Amma senin lütuf ihsanını da görüyorum.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"Biliniz ki Resulullah aranızdadır." (Hucurat: 7)

Bunun sırrını arzedeyim:

Farz-ı muhal ki bir vasıta var, amma o vasıtayı kullanacak şoföre ihtiyaç vardır.

Hâtem-i veli vasıtadır, kullanan ise Resulullah Aleyhisselâm'dır. O onda tasarruf ediyor. Onun idaresi onun elinde değil.

Benim bir gün bile tahsilim olmadığı halde, bu kadar icraatlar oluyor, bu olacak şey mi?

Demek ki onu vasıta olarak kullanıyorlar, aslında tasarruf onların elinde.

Bu zevât-ı kiram'ın:

"Aralarında hiç fark yok." dedikleri sır işte burasıdır.

O onun kademidir. O aynı zamanda onun musluğudur. Çünkü Resulullah Aleyhisselâm gitti amma musluğu duruyor.

Nitekim Mevlâna -kuddise sırruh- Hazretleri şöyle buyurmuşlardır:

"Açtılar kenz-i füyûzu olunuz hil'at-pûş,

Mustafa geldi yine cümleniz imân ediniz." (Fusûs'ül-Hikem şerhi, sh: 215)

"Yine geldi", musluk açıldı...

İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri "Mektûbat" adlı eserinin "260. Mektub"unda Hâtem-i veli'den bahsederken şöyle buyurmuştur:

"Nice uzun asırlardan ve çok uzun zamanlar geçtikten sonra böyle bir cevher dünyaya gelir.

Kararmış olan âlem onun zuhur nuru ile aydınlanır. Onun hidayet ve irşad nurları bütün âleme yayılır."

Allah-u Teâlâ onda öyle tecelli etmiş, Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizi "Nur saçan kandil" mânâsına gelen "Sirâc-ı münîr" yaptığı gibi, ona da Resulullah Aleyhisselâm'a verdiği nuru vermiş, verdiği için bütün âlemleri o nur ihâta etmiştir.

Çünkü o "Rahmeten Lil-âlemin"in musluğudur. Allah-u Teâlâ musluğu onun eline vermiş, açtığı zaman âlemler o rahmetten istifade ediyor.

İmam-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri devamla buyururlar ki:

"Tâ arşın çevresinden yerin zeminine kadar; kendisine irşad, hidayet, iman ve mârifet gelen herkes, elde edeceğini ancak onun yolu ile elde eder, ondan istifadesini yapar, herkes ondan feyz alır." (260. Mektup)

Allah-u Teâlâ böyle murad etmiş. İşte bu Resulullah Aleyhisselâm'ın nurudur. O nuru o taşıyor. Fakat bunu hep söylüyoruz, "İşi gören Kudsî ruhtur, işi gören Resulullah Aleyhisselâm'ın nurudur." diyoruz, bunu kimse anlamıyor...


  Önceki Sonraki