Bu sırların sırrı nereden husule geliyor? Size bunu açıklayacağım.
Hâtem-ül enbiya ve Hâtem-ül evliya mevzusunun en gizli sırlarından birisi, Muhyiddin-i İbnül-Arabî -kuddise sırruh- Hazretlerinin; velilerin sonuncusu olan Hâtem'ül-evliyanın da Âdem toprak ile su arasında iken veli olduğu hakkındaki beyanlarıdır.
"Âdem çağından son Nebi'ye varıncaya kadar tıyneti bakımından olan varlığı gecikse de nebilerden hiçbir fert yoktur ki ilmini sonuncu Peygamber olan Muhammed Aleyhisselâm'ın ışığından almış olmasın. Çünkü o hakikatı ile mevcuttur ve bu da Peygamber Aleyhisselâm'ın:
"Âdem henüz su ile toprak arasında iken ben Peygamber idim."
Meâlindeki sözü ile sabittir. Başka peygamberler ancak ümmetlerine gönderildikleri zaman Nebi olmuşlardır. Keza velilerin sonuncusu Hâtem-i evliya da Âdem su ile toprak arasında iken veli idi. Diğer veliler, ancak ilâhî ahlâk cümlesinden olan velilik şartlarını kazandıktan, Allah'ın Veli ve Hamid isimlerinin feyzine mazhar olduktan sonra veli oldular.
Şu hale göre sonuncu Peygamber'in veliliği yönünden sonuncu veliye nisbeti Resul ve Nebilerin ona nisbeti gibidir. Bu itibarla Resullerin sonuncusu hem Veli, hem Nebi, hem de Resul'dür. Hâtem-i evliya ise irfanı aslından alan Vâris'tir. Mertebeleri müşahede eder. Ve o, şefaat kapısının fethinde Âdem oğlunun seyyidi ve cemâatin mukaddemi olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in hasenâtından bir hasenedir." (Fusûsu'l-Hikem Çeviren N. Gençosman. Sh: 46)
İşte bu esrar-ı ilâhî o zamandan geliyor. O zaman lütfedilmiş, o zaman ihsan edilmiş, o kaynaktan geliyor.
Hakim-i Tirmizi -kuddise sırruh- Hazretlerinin temas ettiği ve memleketinden sürüldüğü nokta da burasıdır. Halk anlamadı, ilmi de yetmedi, o büyük veliyi memleketinden dışarıya sürdü. Amma Allah-u Teâlâ ona duyurduğu için sözünden dönmedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu yüzden sürülmedi mi? Onun getirdiği ilme, cahiliye dönemi halkının aklı ermedi, hidayete mazhar olamadılar ve Mekke-i mükerreme'den hicret etmeye mecbur bıraktılar. Oysa nur yerini bulunca yayıldı.
Resulullah Aleyhisselâm Hicret'e mazhar oldu, o da oldu.
Hakîm-i Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri Allah-u Teâlâ'nın duyurduğunu buyuruyordu ve fakat halkın aklı ve ilmi yetmediğinden onu memleketinden sürdüler. Fakat onun nuru yayıldı, bugüne kadar devam etti. Bütün evliyâullah da onu tasdik etti, böyle olduğunu biz de anlamış olduk.
Allah-u Teâlâ'nın o zâtı ne kadar âli kıldığını bugün görmüş oluyoruz. O gün ona söylenmiş, bugün gösteriyor ve biz bugün onu tasdik ediyoruz ve takdir ediyoruz, ruhunu şâd ediyoruz. "Bin küsür sene sonra beni anlayan oldu" Kim anladı? O anladı ve açığa vurdu...