Allah-u Teâlâ mülk ve melekûtun yegâne sahibi, mutlak hükümdârı olduğu gibi, O'nun mutlak hâkimiyet ve hükümranlığı ahirette de devam eder.
"O din gününün sâhibidir." (Fâtiha: 4)
"Din günü" her yapılanın karşılığının verileceği son gün demektir. O gün, kendi mülkünde tasarrufta bulunan mülk sahibi gibi tasarrufta bulunacak, tasarrufuna ortak olacak hiç kimse bulunmayacaktır. O vâdolunan gün mutlaka gelecek ve insanlar Allah-u Teâlâ'nın huzurunda hesaba çekilecekler, iyi ve kötü ne yapmışlarsa karşılığını mutlaka göreceklerdir.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Din gününün ne olduğunu bilir misiniz? Nedir acaba o din günü? O gün kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı gündür.
O gün emir yalnız Allah'a aittir." (İnfitar: 17-18-19)
Ne emir buyurursa o olacaktır.
"Bugün mülk kimindir? Tek ve kahhar olan Allah'ındır!" (Mümin: 16)
Soruyu soran da O, cevap veren de O...
Bir ortağı olmak şöyle dursun, her şey O'nun kahrına mahkûmdur. O gün bütün yetkiler O'nun elindedir.
Öyle bir hesap günü ki; inananla inanmayanı, itaatkârla isyankârı, şükredenle nankörü, zulmedenle zulme uğrayanı orada ayıracaktır. İyileri mükâfatlandırıp, kötüleri cezalandıracak, dilediğini bağışlayacaktır.
O gün hüküm günüdür, özür beyan etme günü değildir.
"O gün gerçek hükümranlık Rahman olan Allah'ındır." (Furkân: 26)
Dünyada geçici olarak emaneten mülk ve saltanat sahibi olanların hükümleri; ölümleri ile ellerinden alınır, yaptıklarının iyi ve kötü hesabı kalır. O gün O'ndan başka hiç kimse mülk sahibi değildir, dünyadaki gibi mülkleri de yoktur.
Hiç kimse itirazda bulunamaz. Beğenmeme, beğenip azımsama, kaçamaklı yollara başvurma, aldatmaya çalışma gibi haller çok gerilerde kalmıştır. O gün hüküm yalnız O'na aittir.
"Hüküm gününe! Hüküm gününün ne olduğunu bilir misin?" (Mürselât: 13-14)
"Şüphesiz ki (hakkı bâtıldan) ayıran o hüküm günü, herkesin bir araya toplanacağı gündür." (Duhan: 40)
"O gün yalanlayanların vay haline!" (Mürselât: 15)
O gün tek hâkim O'dur. Hükmünde O'na hiç kimse, hiçbir şekilde ortak olamaz. Affetmek veya cezalandırmak bütünüyle O'nun kudret elindedir. Cezâlandırmak istediği bir kişiyi, kimsenin affetmeye gücü olmadığı gibi, affetmek istediği bir kişiye de kimsenin cezâ verdirmeye gücü yetmez. Başkasının işlediği bir günah bir kimsenin hesap defterine yazılmadığı gibi, hiç kimse işlediği günahın cezâsından fazlasına çarptırılmaz. Hiç kimseye zulmetmemesi O'nun şânındandır. Verdiği bir kararı hiç kimse değiştirmeye güç getiremez. Her işi adaletlidir, her hükmü hakkâniyetlidir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"O gün hiç kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz ve ancak yaptığınızın karşılığını görürsünüz." (Yâsin: 54)
Zulmü hem zâtına hem de insanlar arasında haram kılmıştır. Şu kadar var ki insanlar hem birbirlerine hem de kendi nefislerine zulmederler...