Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Gündem - ABD, Çin, Türkiye - İki Buçuk Kutuplu Dünya - Ömer Öngüt
ABD, Çin, Türkiye - İki Buçuk Kutuplu Dünya
Gündem
Uğur Kara
1 Mayıs 2023

 

- ABD, Çin, Türkiye -

İki Buçuk Kutuplu Dünya

Önümüzdeki süreçte Türkiye ya küçülüp parçalanacak yahut gücünü artırarak ister istemez adeta bir üçüncü kutup haline gelecek.

Türkiye hayatta ve ayakta kalmak istiyorsa bu mücadeleyi vermek zorunda.

 

Ülkelerin ve milletlerin ayakta ve hayatta kalmaya çalıştığı, bazılarının "Çok kutuplu dünya" dedikleri küresel bir karmaşa ve kaos dönemi yaşıyoruz.

Son zamanlarda yaşanan gelişmeler irdelendiğinde, bu küresel karmaşa ve kaos ortamının başka bir aşamaya evrildiğini; hatta bir cihetten karmaşanın sona ermek üzere olduğunu; artık safların ayrışmaya başladığını ve yeni bir kutuplaşma dönemine doğru gittiğimizi söyleyebiliriz.

Soğuk Savaş yıllarında iki kutuplu bir dünya vardı. Ancak adı üstünde soğuk bir savaş dönemi idi. Dünyanın birçok yerinde çatışma eksik olmasa da büyük savaş yaşanmadı.

Oysa bu yeni dönem öyle değil. Bugüne kadar çatışmalar vekalet savaşları şeklinde yürüyordu. Ancak vekâlet savaşlarının da sonuna geldik. Maalesef savaş ve işgaller gün geçtikçe arttıyor ve büyük savaşlar, dünya savaşı kapıda. An meselesi. Bu devir sona erdiğinde, insanlar geçmişe dönüp geriye bakacaklar ve büyük ihtimalle bu günlere "Sıcak Savaş Yılları" ismini verecekler.

Ülkelerin, orduların ateş gücünün zirveye çıktığı, uzay komutanlıklarının ihdas edildiği bu çağda yaşanacak "Sıcak Savaş Yılları"nın nasıl bir yıkıma yol açacağını tahmin etmeye çalışmak bile insanı tedirgin etmeye yetiyor.

Peki; bu yeni kutuplaşma devrinin alâmetleri nedir? Bu kutuplar hangi ülkelerin liderliğinde oluşacak? Dünya ülkeleri hangi kutupta yer alacak? Savaş kimler arasında yaşanacak?

Ukrayna Savaşı iki önemli sonuç doğurdu. Birincisi Batı ülkeleri askerî olarak tamamen Amerikan kutbunun yörüngesine girdi. İkinci olarak çok kutuplu dünyanın önemli bir aktörü olan Rusya çekim gücünü ve kutup özelliğini kaybetti. Rusya'nın sonu yaklaştı.

Bu mühim gelişme Amerika ve Çin arasındaki rekabeti ve ayrışmayı keskinleştirdi. Artık Amerika yönünü Çin'e doğru dönmeye başladı. Çin de gardını alıyor.

Kısaca yeni dünyanın Amerika ve Çin merkezli iki kutuplu bir yapıya doğru evrildiğini görüyoruz. Bir de küresel bir güç seviyesine henüz gelemediği hâlde önemli bir çekim merkezi olan Türkiye var.

Şimdi tabii böyle kategorize edince; "Nüfusu, ekonomisi veya askerî gücü Türkiye'nin önünde olan; İngiltere, Fransa, Almanya, Japonya, Endonezya, Hindistan, Brezilya, Meksika, Pakistan gibi ülkelerin durumu ne olacak?" gibi sorular akla gelebilir.

Bu soruların cevaplarına geçmeden önce önemli bir hususa daha değinmemiz lâzım:

Bu sıcak savaş yıllarında Amerika Çin'le savaşacak, ancak Çin Amerika ile savaşmayacak.

Bu nasıl olabilir?

Şöyle ki; içine giren asalak yapıların etkisinde zombi bir varlığa dönüşen Amerika aptal politikalarının ve stratejik öngörüsüzlüklerinin bir sonucu olarak İslâm dünyasını ve Türkiye'yi hedef aldı. Dikkatini haksız ve adaletsiz bir düşmanlığa yoğunlaştırdığı için Çin aradan sıyrıldı ve artık kontrol edilemez büyük bir güç haline geldi. Şimdi Amerika Çin'i nasıl ekarte edebilirim diye düşünüyor. Doğrudan Çin'e saldıramadığı için Çin kutbunun yörüngesine giren ülkelere saldıracak. Kimine askerle, kimine başka yöntemlerle. Rusya ile zaten karşı karşıya geldi. İran ona keza. Arabistan da Çin'le iş tutup, Amerika'ya sırt çevirmekle potaya girmiş durumda. Amerika'nın Çin'in hamleleri karşısında zorbalığa başvurmaktan başka seçeneği yok. Üstelik bu seçenek İsrail'in isterleri ile çakışmış durumda. İsrail istediği için Ortadoğu'yu harebeye çeviren, Türkiye yerine PKK ile iş tutan Amerika, önümüzdeki günlerde dünyanın başına büyük belalar açacak. Ancak Çin ekonomik ve siyasi olarak Amerika karşısında pozisyonunu netleştirmeye ve dişini göstermeye başlasa da Tayvan hariç dünya üzerinde başka bir yerde askerî gücünü sahaya sürmüyor ve Amerika ile savaşmaya niyeti yok. Yani "Amerika Çin'e karşı savaşıyor, Çin savaşmıyor" dememiz bundan kaynaklanıyor.

Dikkat ederseniz Amerika (ve İngiltere) açıktan Çin'i düşman ilan etmiş durumda. Amerika bugün için sıcak bir savaşta Çin'le baş edebilecek kapasiteye sahip, ancak bu gidişata sessiz kalırsa yakın bir gelecekte bu üstünlüğünü de kaptıracak. Bu sebeple Amerika Çin'i hata yapmaya, hatta sıcak savaşa zorlamaya çalışıyor. Çin ise tamamen pragmatist hareket ediyor. Son zamanlarda attığı adımlarla karşı kutup olduğunun sinyallerini veriyor. Çin'in önderliğinde İran ve Arabistan'ın bir araya gelip anlaşma imzalaması, Arabistan'ın Yemen'deki Savaşı bitirmek için görüşmelere başlaması, bunun üzerine Amerika'nın bölgeye ateş gücü yüksek saldırı denizaltıları göndermesi; Rusya, Brezilya gibi nisbeten büyük ekonomilerin ikili ticarette Çin para birimini kullanması, Arabistan hatta Fransız Total'in bile Yuan ile petrol satması gibi bir dizi gelişme bu kutuplaşmanın çok hızlı bir şekilde ilerlemesine sebep oluyor. Ancak Çin Rusya'ya ekonomik destek vermiş olsa da Rusya'nın beklediği askerî desteği vermiyor. Çin diğer yandan Türkiye'yi Suriye'de işgalci ilan ederek, Türkiye'ye karşı da konum almış bulunuyor. (Çin'in Doğu Türkistan sorunu sebebiyle Türkiye'nin ilerlemesinden ve Türk Devletleri Teşkilatı'ndan rahatsız olduğunu tahmin edebiliriz.)

İşte bu noktada Çin'e karşı pozisyonunu sertleştiren Amerika'nın, dolar-yuan savaşının da sürüklemesi ile; öncelikle Çin'in yanında yer alan ülkelere karşı ekonomik, politik, hatta askerî saldırılar yapacağı yeni bir dönemin başlayacağını söyleyebiliriz.

Rusya'nın Ukrayna'da adeta yıkılması bu yeni konjenktürü hızlandıran bir sonuç doğurdu.

Ukrayna Savaşı sebebiyle Amerika bütün Avrupa'yı yanına çekti, Rusya ile büyük ekonomik çıkar ilişkisi içindeki Almanya bile bu pozisyonundan çark etmek zorunda kaldı. Bütün Doğu Avrupa'yı NATO çatısı altına aldı. Finlandiya NATO üyesi oldu. Kendi savaş sanayii, kendi uçağı olan, 1. ve 2. Dünya Savaşı'na katılmamış yılların İsveç'i bile NATO kapısına gelip beni alın diye yalvarmaya başladı. (İsveç'in üyeliğinin gecikmesi pek belli etmese de Amerika'yı çok rahatsız ediyor.)

Rusya ise Ukrayna'daki savaşı devam ettiremeyeceğini gördüğü için stratejik bir yenilgi durumunda nükleer silahlarını kullanacağını sürekli dile getiriyor. Ancak Amerika geri adım atmıyor. Gidişat bir nükleer savaşa işaret ediyor. Böyle bir savaşta Rus ordusu diye bir ordu kalmaz ve Rusya parçalanır.

Amerika askerî gücünü kullanarak Çin kutbuna meyleden ülkelere saldırırken, Çin büyük ihtimalle Amerika'ya karşı soğuk savaşla yetinecek.

Bu siyasal konjenktür içinde Türkiye'nin pozisyonu ne olacak, ya da ne olması gerekiyor?

Türkiye'nin buçuk kutup olarak ortaya çıkma ihtimalini üç parametreye dayandırabiliriz:

Birincisi; Türkiye, gerek coğrafi konumu, gerek imparatorluk tarihi, gerek medeniyet tarihi açısından eşsiz bir yere sahip. Bu sebeple Türkiye kendisi istese de istemese de gücüne nazaran çok daha büyük bir çekim merkezi oluşturuyor. Türkiye güçlendikçe bu çekim gücü artıyor ve ister istemez bir kutup haline geliyor. Önümüzdeki süreçte Türkiye ya küçülüp parçalanacak yahut gücünü artırarak ister istemez adeta bir üçüncü kutup haline gelecek. Türkiye hayatta ve ayakta kalmak istiyorsa bu mücadeleyi vermek zorunda. Yoksa zorbalık yapmaktan, nükleer silah kullanmaktan, soykırım yapmaktan çekinmeyen bu iki kutup Türkiye'nin gözünün yaşına bakacak değil. Ermeni'nin, Yunan'ın, PKK'nın yapmak istediğini, Sevr'i; kapımızda görme tehlikesi gerçek bir tehdittir. Unutulmasın ki Çin Amerika'dan daha zorba bir zihniyete sahiptir. Buna dair epeyce emare ortaya koymaktadır.

İkinci olarak; gerek Amerika gerek Çin Türkiye'yi itekliyor, yanına almak istemiyor. Her ikisi de güçlü bir Türkiye'nin doğuşunu engelleme çabasında. Özellikle Amerika açıktan üzerimize geliyor. Türkiye de buna karşı mecburen gardını almak zorunda kalıyor.

Üçüncü parametre ise Türkiye'nin savunma sanayiindeki ilerlemesidir. Eğer bir engel çıkartılmazsa nitelik olarak 5 yıla kadar Amerika ve Çin'in bir tık altına 10 yıla kadar neredeyse Amerika ve Çin seviyesine yükseleceğiz. Türk ve İslâm dünyasının destek vermesi durumunda hem nitelik hem nicelik olarak büyük bir askerî güç olabiliriz.

Yukarıda sıraladığımız Türkiye'den büyük orta seviye ülkelerden Hindistan gibi bir milyarlık, Endonezya gibi 300 milyonluk nüfusa sahip ülkeler de dahil bu ülkeler yanında yer aldıkları kutbu yükseltecek potansiyele sahipler. Bununla beraber Türkiye gibi bir çekim gücüne ve hızla ilerleyen bir savunma sanayiine sahip değiller. Önümüzdeki süreçte her biri bir kutba yanaşmak zorunda kalabilir. Hindistan'ın Avrupa gibi Amerikan kutbuna dahil olduğunu görebiliriz. Pasifikte Japonya, Güney Kore, Avustralya gibi ülkeler yükselen Çin tehdidi sebebiyle Amerika ile adeta pasifik NATO'su denilebilecek bir yakınlık içinde.

Endonezya, Malezya gibi müslüman ülkeler, Latin Amerika ülkeleri bu kutuplaşmada nasıl bir pozisyon içinde olacak? Bu gibi cevaplanması gereken başka sorular da var.

Çin bile Amerika'nın karşısına çıkmak istemez. Fakat burnumuzun dibinde bize PKK'yı dayatan, Yunan'ı üzerimize salan bir Amerika'ya karşı tamamen sessiz kalmamız da imkânsız görünüyor.

Dünyanın bu duruma gelmesinin bütün müsebbibi Amerika'dır, Amerika'yı zombiye dönüştüren sinsi yapılardır. Yahudiler ve Küresel çetelerdir.

Soğuk Savaş devrinin iki kutuplu dünyasından sonra eline büyük bir fırsat geçen Amerika ve Amerika'ya üslenmiş olan küresel güç odakları dünyayı adaletle yönetmek, zorba güçlere karşı önlem almak yerine, kendisi zorba bir güç olmayı tercih etti ve karşısına düşman olarak İslâm'ı aldı. Kara propaganda, algı operasyonları yaparak, "İslâm görünümlü terör aparatları" kullanarak İslâm'ı yıkmaya, İslâm algısını bozmaya, Batı dünyasında İslâm düşmanlığını yerleştirmeye çalıştı. Terör sayesinde Avrupa başta bütün dünyayı sürklase etti. İslâm dünyasını bölüp parçalamak için hem bu terörü hem şiî İran'ı kullanmaya çalıştı. İran'a epey yol verdi. (İran da bu emperyal tuzağa balıklama atladı. Bütün Ortadoğu'da terör ve iç savaş dahil her türlü alçaklığı kullanmaya çalıştı. Suriye'de Irak'ta her yerde Türkiye'ye karşı pozisyon aldı, Azerbaycan'a karşı Ermenistan'a sınırsız destek verdi.) Afganistan, Irak'ı işgal etti, Libya'ya askerî müdahalede bulundu.

Bunun sonucu olarak İslâm ülkeleri büyük trajediler yaşarken Çin ve Rusya gibi iki zorba güç oluşan boşlukta hızla zemin kazandılar, büyüdüler. Şimdi de Rusya'dan sonra Çin'e sarmaya niyet ediyor.

Bütün bu kutuplaşmanın içinde küresel çeteleri ve İsrail'in yerini de irdelemek gerekiyor. İsrail Kudüs merkezli bir büyük devlet peşinde ve Amerika'yı bu uğurda kullanıyor. CENTCOM'un tamamen Amerikan çıkarların aykırı bir şekilde Türkiye aleyhinde faaliyet göstermesinin sebebi bu arka plandır.

Bir de küresel şeytanî bir çete var. Bütün dünyayı dijital bir şeytani dikdatörlükle yönetebileceğini düşünen bu çete bir deneme yaptı. Metaverse gibi uygulamalarla level atlamaya çalıştı. Ancak bu denemesi başarısız oldu. Sosyal medya şirketleri onbinlerce çalışanını işten çıkarttı. Bu çeteler tekrar eski görünmez, amorf yapıya dönüş yapıyor. Yani devletleri devreden çıkartmaktan vazgeçip, gizli örgütlenmeler vasıtasıyla devletleri yönlendiren virütik yaşam tarzına devam etmeye karar vermiş gibiler.

Türkiye bu büyük hengamede ayakta kalmak için mücadele etmeye devam etmek zorunda. Özellikle harp sanayiinin gram sekteye uğramaması lâzım. Önümüzde büyük çalkantılar olabilir. Devlet olarak çok dikkatli olmamız, gereken adımları gereken zamanda atmaktan çekinmememiz lâzım. Türkiye'ye düşman bir pozisyon almış bulunan her iki kutba karşı her türlü tedbiri almamız lâzım.


  Önceki Sonraki