Allah-u Teâlâ sana ne nimetler verdi, bir bak!
Bir insanın üzerindeki nimetleri sayılamayacak kadar çoktur. Seni en güzel bir biçimde yarattı.
"Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tin: 4)
Sayılamayacak kadar nimetlerle de donattı. Kâinatta ne ki varsa insanda o var.
"Allah size zâhir ve bâtın her türlü nimetlerini bol bol vermiştir." (Lokman: 20)
Hem ne nimetler... Hem zâhir, hem bâtın...
Öyle nimetlerle süslemiş ve öyle ziynetlendirmiş ki, bütün dünya senin olsa da versen, bir beden elbisesini satın alabilir misin? Hayır... Üzerindeki âsâra bir bak! Yaradan'ın seni nimetlerle donatmış. Göz verdi onunla bakıyorsun, kulak verdi onunla işitiyorsun, konuşma hassası verdi onunla konuşuyorsun. Tutma, yürüme, hep O'nun ihsanı ile oluyor.
Her âzânı yerli yerine taktı ve koydu. Ve sonra da sana bir suret verdi. O suretle görünüyorsun.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Size suret verip, suretlerinizi de en güzel bir şekilde yapmıştır." (Teğabün: 3)
Resmin çekildiğinde yarattığı gibi görünüyorsun. Ve sen de ben böyleyim diyorsun. Oysa sen bir maskeden ibaretsin. O maskeyi ne güzel yaratmış ve şekillendirmiş, en güzel şekilde ziynetlendirmiş. Sana bir sıfat vermiş.
"Şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şânı ne yücedir!" (Müminun: 14)
Her imkânı da bahşetmiş, öyle ki sayılamayacak kadar çok olan bütün imkânları. Dünyayı da musahhar kılmış.
"Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur. (Bakara: 29)
Seni imtihan için dünya sahnesine çıkardı.
Allah-u Teâlâ bütün bunların hepsini sana verdi, sen O'nun için ne verdin? İşte bu bir imtihandır.
Sen diyorsun ki:
"Benim canım kıymetli, fedakârlık yapamam. Param da cebimde dursun, canım da cennete girsin."
İşte herkesin fikri budur.
Allah-u Teâlâ bu üç şeyle imtihana çektiği zaman; pirinç ile taş, nur ile leş belli olur.
Allah-u Teâlâ kullarını imanı nispetinde sabır ve imtihana tâbi tutar. İbtilâlara maruz bırakır. İman kemâlleştikçe imtihanlar da o nispette artar.
Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?" (Ankebut: 2)
Çünkü ihlâs ve sadakat imtihanda belli olur. Hep imtihandayız, Allah-u Teâlâ'nın bizi ne ile imtihan edeceğini biz bilemeyiz. İmtihandan sonra gösterilecek teslimiyete göre kişi derecesini alır. Kimin ne derece teslimiyet gösterdiğini ancak Hakk bilir.
Kur'an-ı kerim'de Musa Aleyhisselâm ile Hızır Aleyhisselâm'ın kıssası, sabır ve rızâyı ilgilendiren, beşeriyetin kıyamete kadar ibret alacağı derslerdendir.
İmtihan edilip de temize çıkarılmadan cennete girilmeyeceği, Uhud savaşı hakkında inen bir Âyet-i kerime'de beyan buyurulmaktadır:
"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenlerle etmeyenleri, sebat edenlerle etmeyenleri belli etmeden cennete girivereceğinizi mi sanıyorsunuz?" (Âl-i imran: 142)
Allah-u Teâlâ insanları kıyamet günü ile uyarıp, babanın oğluna, oğulun babasına hiçbir şey ödeyemeyeceği kıyamet gününden korkmalarını ve sakınmalarını, insanları yoldan çıkarmaya yemin eden şeytana aldanmamalarını Âyet-i kerime'sinde emir buyuruyor:
"Ey insanlar! Rabb'inize karşı gelmekten sakının. Babanın oğluna, oğulun babaya hiçbir şey ödeyemeyeceği günden çekinin.
Allah'ın vaadi şüphesiz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, aldatıcı şeytan Allah'ın affına güvendirerek sizi yoldan çıkarmasın." (Lokman: 33)
Şeytan insanlara vaadde bulunur ve onlara ümit verir. Oysa şeytanın vaadi aldatmaktan başka bir şey değildir...