Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (39) - Ömer Öngüt
Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (39)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Kasım 2022

 

Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (39)

 

Sûre-i Şerif’in Takdimi (3)

Enes -radiyallahu anh-den rivâyet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Uyku için yatağa yatarken evvelâ Fâtiha, ikinci olarak İhlâs sûresini okuduğun halde ölümden başka her şeyden emîn olursun.” (Câmiu’s-sağîr)

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Fâtiha Sûre-i şerif’i ile ilgili olarak Hazret-i Cabir -radiyallahu anh-e şöyle buyurdular:

“Dikkat et! Sana Kur’an’da nazil olan en büyük sûreyi bildiriyorum. O Fâtiha sûresidir. Zira onda her derde karşı bir şifa vardır.” (Ramuz’ul-ehadis: 6167)

 

Muhtevâsı:

Bu Sûre-i celîle Kur’an-ı kerim’in mukaddimesi mesabesinde olup mânâ itibarı ile Kur’an-ı kerim’e denk bir sûre olarak kabul edilir.

İnsanlara dünya saâdetlerini ahiret selâmetlerini kazandırmak, hidayet yollarını göstermek için gönderilmiş olan Kur’an-ı Azîmüşşân’ın gayesini, ihtiva ettiği esasları öz olarak içine almıştır.

Allah-u Teâlâ’nın her türlü hamd ve senâya, övgüye ve tâzime lâyık olduğu, vahdaniyeti, azameti, O’ndan başka sığınılacak, kulluk edilecek mâbûd-u bil-hak olmadığı, her türlü destek ve yardımın yalnızca O’ndan geldiği, hidayete ermenin de, hidayetten sapmanın da O’nun kudret elinde olduğu beyan buyurulmaktadır.

 

Eûzü Besmele:

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı kerim okumak isteyen kimseye, ilk önce şeytanın şerrinden Zât-ı akdes’ine sığınmasını emretmektedir:

“Kur’an okuyacağın zaman kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl: 98)

Bu sığınma da: “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım!” demektir.

Kur’an-ı kerim tilâvetinden faydalanmak isteyenler “Besmele”den önce bu “İstiâze”yi okumak suretiyle bu tavsiye emrini yerine getirmektedirler.

Allah ile kulları arasındaki derûnî münasebeti ifade eden ve her hayrın anahtarı, İslâm’ın bir sembolü olan Besmele-i şerife’ye gelince;

“Rahman ve rahîm olan Allah’ın adıyla.” beyanının Kur’an-ı kerim’den bir Âyet-i kerime olup olmaması ihtilâflıdır.

Şöyle ki; Neml Sûre-i şerif’inin 30. Âyet-i kerime’sinde geçen “Besmele”nin Âyet-i kerime olduğu kesindir. Tevbe Sûre-i şerif’inin başında bulunmaması istisnâ edilirse, Sûre-i şerif’lerin başlarındaki 113 Besmele’nin her birinin müstakil birer Âyet-i kerime olup olmadığında ihtilâf vardı.

İmâm-ı Şâfi -rahmetullahi aleyh- Hazretleri, her birinin başında bulunduğu Sûre-i şerif’ten bir Âyet-i kerime olduğunu söylemiş, böyle olunca da Fâtiha Sûre-i şerif’inin başındaki Besmele’yi birinci Âyet-i kerime olarak kabul etmiştir.

İmâm-ı Âzam -rahmetullahi aleyh- Hazretleri ise her birinin müstakil bir Âyet-i kerime olduğunu, fakat başında bulunduğu Sûre-i şerif’in bir cüz’ü olmadığını, sadece Sûre-i şerif’lerin arasını ayırmak ve teberrük olunması için nâzil olduğunu söylemiştir.

Besmele-i şerif’in hülâsa olarak mânâsı:

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile, O’nun izni ve emri ile, O’nun rızâsı için yapıyorum. Her türlü yardım, kuvvet ve kudret O’ndandır. O yardım etmezse, bu kuvvet ve kudreti vermezse hiçbir şey yapamam, hiçbir işte muvaffak olamam.” diyerek acziyetini ortaya koymak ve her işi Yaratıcı’ya havale etmektedir.


  Önceki Sonraki