Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm - Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (20) - Ömer Öngüt
Allah-u Teâlâ’nın Nur’u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (20)
HAZRET-İ MUHAMMED Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Kasım 2022

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

Allah-u Teâlâ'nın Nur'u, Âlemlerin Gurur ve Sürûru Muhammed Aleyhisselâm (20)

“Kim Allah’a ve Peygamber’ine karşı koyarsa, bilsin ki Allah’ın cezâsı çok şiddetlidir.” (Enfâl: 13)

 

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse; işte onlar Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle, sâlihlerle beraberdirler. Onlar ne güzel birer arkadaştırlar!” (Nisâ: 69)

Bundan daha büyük saâdet olabilir mi? Siz kimlerle beraber olacaksınız ey Vehhâbîler? Siz şeytanlarla, nefsini ilâh edinen ilâhlarınızla, din kurucularla, Firavunlar’la cehennemde beraber olacaksınız. Böyle değil midir? Buna bir itirazınız var mı? İtiraza dair bir deliliniz var mı?

Allah-u Teâlâ itaatkârların faziletini beyan ettiği gibi mütebâki Âyet-i kerime’de onlara olan ihsan ve ikramlarını da açıklıyor:

“İşte itaatkârlara yapılan bu ihsan Allah’tandır. Her şeyi bilici olarak Allah yeter.” (Nisâ: 70)

Allah-u Teâlâ’ya ve Resulullah Aleyhisselâm’a itaat edenler Allah katında derece ve şerefli bir makam kazanır.

Sırf dili ile “Allah’a ve Peygamber’e inandım.” demek, mümin olmak için yeterli ve geçerli değildir.

Müminler dilleri ile söylediklerine kalpleri ile inanırlar.

Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“‘Allah’a ve Peygamber’e inandık ve itaat ettik.’ derler. Sonra da içlerinden bir kısmı yüz çevirirler. İşte bunlar inanmış değillerdir.” (Nûr: 47)

Bunlar da “Lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resulullah” diyorlar, amma isimde kaldılar. Bu bir perdedir, icraatları ayrıdır. Onlar kendi dinlerini yürütmeye ve yaymaya çalışıyorlar, İslâm dinini değil. Resulullah Aleyhisselâm’a Salât-ü selâm getirmeyi, Sünnet-i seniyye’sini tatbik etmeyi bid’at ve şirk kabul ediyorlar. Allah-u Teâlâ ona itaat edilmesini emir buyurduğu halde, onlar bu emr-i ilâhî’yi reddediyorlar. Bunun için de müşrik oluyorlar.

Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime’sinde: “İşte bunlar inanmış değillerdir.” buyurarak, onların gerçekten de inanmış olmadıklarını duyurmakta ve hakikat ehline haber vermektedir. Biz de bu ilâhî hükümlere baka baka hem onları biliyoruz, hem de içyüzlerini ortaya koyuyoruz.

Resulullah Aleyhisselâm’a itaat Allah-u Teâlâ’ya itaat olduğu gibi, ona biât da Allah-u Teâlâ’ya biât demektir.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Resul’üm! Sana biât edenler, ancak Allah’a biât etmiş olurlar. Allah’ın eli onların elleri üstündedir.” (Fetih: 10)

Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı’nın, Resulullah Aleyhisselâm’ın elini musafaha etmek suretiyle biât yapıldığından; Âyet-i kerime’de Resulullah Aleyhisselâm’ın elinin Allah-u Teâlâ’nın eli makamında olduğu beyan buyurulmaktadır. Bu mertebe hiçbir beşerin ulaşamayacağı bir mertebedir. Ona biât etmeyen Allah-u Teâlâ’ya biât etmemiş olur.

İşte içyüzünüzü ortaya sermek için bütün Âyet-i kerime’leri önünüze sürüyoruz, hakikati söylüyoruz. İster kabul edin, ister küfr-ü inatta kalın.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde Zât-ı akdes’i ile Resulullah Aleyhisselâm’ı bir tutmuş, ona yapılan muhalefeti kendisine yapılan muhalefet gibi saymıştır.

Buyurur ki:

“Allah’a ve Peygamber’e muhalefet edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar.” (Mücâdele: 20)

Ey Vehhâbîler!

Siz ise hem Allah-u Teâlâ’ya, hem de Resulullah Aleyhisselâm’a muhalefet ediyorsunuz. Eğer Allah-u Teâlâ’ya imanınız varsa bu böyledir. Bunu inkâr ettiğiniz zaman apâşikâr küfre düştüğünüzü biz görüyoruz, siz de görüyor musunuz? Ben size “Kâfir!” diyorum, siz de tasdik edin!

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde Resulullah Aleyhisselâm’a itaat etmeyenlere en çetin bir azapla azap edeceğini beyan buyurmaktadır:

“İnkâr edenler ve Peygamber’e başkaldırmış olanlar, kıyamet günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve Allah’tan hiçbir söz gizleyemezler.” (Nisâ: 42)

Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime’de Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin Hadis-i şerif’lerini inkâr edenlerin, onları inkâr etmekle kâfir olunmaz diyenlerin, onun emr-i şerif’ine muhalefet edenlerin, Fermân-ı ilâhî’yi hafife alanların âkıbetlerini açık açık beyan buyuruyor.

“Allah’a, Peygamber’ine muhalefette bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.” (Mücâdele: 5)

Kendilerinden önce Allah’a ve Peygamberlere muhalefet ettikleri için zillete düşürülüp alçaltılan kâfir ve münâfıkların yardımsız bırakıldıkları gibi, Muhammed Aleyhisselâm’a muhalefet edenler de yardımsız bırakılıp alçaltılacaklardır.

“Onlar bilmezler ki, kim Allah ve Resul’üne karşı koyarsa, onun için içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır.

Bu ise büyük bir rezilliktir.” (Tevbe: 63)

Bu ihtâr-ı ilâhî’ye bir bakın ve nasıl rezil edileceğinize dâir âkıbetinizi görün. Cehennemde kendileri için ne bir umut ışığı vardır, ne de azaplarında bir gevşeme ve hafifleme bahis mevzuudur.

Bunun da sebeb-i hikmeti şudur:

Eğer herkes arzusuna göre hareket etseydi, ne din ne de dinin esasları kalırdı.

Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Hazerâtı’na hitap ederek Resulullah Aleyhisselâm’ın birçok işlerinde onlara uyması halinde sıkıntıya düşeceklerini haber vermekte, zanla hareket etmenin mahzurlarını şöyle ikaz etmektedir:

“Şayet o birçok işlerde size uysaydı, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz.” (Hucûrât: 7)

Kelâmullah’ı Resulullah Aleyhisselâm’a indirdi. Onun emir ve hükümlerine boyun eğen müslümandır, eğmeyenler kâfirdir. Nitekim Allah-u Teâlâ yoldan sapanların durumlarını bize böyle buyuruyor ve duyuruyor.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Kim Allah’a ve Peygamber’ine karşı koyarsa, bilsin ki Allah’ın cezâsı çok şiddetlidir.” (Enfâl: 13)

Bu korkunç azap, onların Allah ve Resul’ünün emirlerine muhalefet ve isyan etmeleri sebebiyle başlarına gelmektedir.

Ey kâfirler! Eğer dayanabilirseniz artık bu ateşe dayanın. Size o ateş şimdiden haber veriliyor.

“Kim Allah’a ve Peygamber’ine isyan ederse, ona içinde sonsuz ve temelli kalacakları cehennem ateşi vardır.” (Cin: 23)

Bu ilâhî beyan size yetmez mi? Bu O’nun sözüdür, bizim sözümüz değil. Böyle buyuruyor ve hükmünü böyle veriyor.

Resulullah Aleyhisselâm’a düşmanlık eden Rabb’ine düşmanlık etmiş, onu seven ve itaat eden de Rabb’ini sevmiş ve itaat etmiş olur. Bundan dolayı da Resulullah Aleyhisselâm’a isyan etmenin Allah-u Teâlâ’ya isyan etmek demek olduğu anlaşılmış oluyor.

“Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, karşı gelmekten çekinin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Peygamber’imizin vazifesi sadece açıkça duyurmak ve bildirmektir.” (Mâide: 92)

O şerefli peygamber bu tebliğ vazifesini en güzel bir şekilde yerine getirmiştir. Sizlerin ise herhangi bir itirazda bulunma hakkınız kalmamıştır.

Ey Vehhâbî bozmaları!

Kulaklarınıza kurşun mu döküldü, gözlerinize perde mi çekildi ki; hiçbir hakikati işitmiyorsunuz, hiçbir hakikati görmüyorsunuz?


  Önceki Sonraki