Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bir fırka müstesna diğerleri hep ateştedir."
– "Onlar kimlerdir yâ Resulellah!"
"Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır." (Ebu Dâvud)
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz halifeliği döneminde kargaşa ve fitneden hoşlanmadığı için, müslümanların küçük gruplar halinde bölünmelerini mahzurlu görürdü.
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre bir gün Kureyşliler'e şöyle demiştir:
"Siz ayrı ayrı gruplar meydana getirmişsiniz. Her grubun belli mensupları varmış. İki müslüman bir araya gelse 'Filân şu grubun adamı olmuş, filân da bu grubun adamı olmuş.' diye söylemeye başlamışsınız.
Allah'a yemin ederim ki bu durum, dinimizi, şerefimizi, dirlik ve düzenimizi kısa zamanda darmadağın eder.
Bana öyle geliyor ki, benden sonra müslümanlar hakkında 'Falanın fikirleri İslâmiyet'i yetmiş fırkaya ayırdı.' diye konuşulacak.
Derhal gruplaşmaya son verip bir araya gelin. Bir araya gelmeniz, aranızda sevgi ve saygıyı arttırır. Başkalarının gözünde de büyürsünüz."
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Ashâb-ı kiram'dan İbn-i Hudayr -radiyallahu anh-a;
"İslâm'ı yıkacak olan şeyleri biliyor musun?" diye sorunca, o da:
"Hayır" cevabını verdi.
Bunun üzerine Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-;
"İslâm'ı yıkacak olan şeyler, ilmin ortadan kalkması, münafıkların Kur'an üzerinde cedelleşmeleri ve saptırıcı imamların hükümleridir." buyurdular. (Darimi-Sünen, Katade: 22)
Allah-u Teâlâ bunların içyüzünü şöyle vasıflandırıyor:
"Hevâ ve hevesini ilâh edinen, Allah'ın bile bile saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?" (Câsiye: 23)
Görülüyor ki sapanların ve nefsine tapanların Allah-u Teâlâ gerçekten kalplerini mühürlemiştir ve onlar böylece gizli şirke sapmışlardır.
Bunlar müslümanlık için çok büyük tehlikedir.
Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:
"Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım." buyurmuştur. (Müslim)
Ashâb-ı kiram'dan Huzeyfe bin Yemân -radiyallahu anh- doğruluk, dürüstlük ve vefası ile tanınmıştı. Herkes sırrını ona açıklar, yayılacağından hiç şüphe etmezdi. Hazret-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisine en önemli işleri emanet etmişti. "Sâibü's-sır" unvanı idi.
Bir gün Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- sohbet esnasında Huzeyfe -radiyallahu anh-e sordu:
"Ey Huzeyfe, memurlar arasında münafık var mıdır?"
"Bir tane var ey halifem!"
"Kimdir?"
"İsim veremeyeceğim." dedi.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-, Huzeyfe -radiyallahu anh-i sıkıştırmadı. Gizli teşkilâtı vasıtasıyla o münafığı buldu ve adını Huzeyfe -radiyallahu anh-e söyledi.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz'in bu konudaki titizliği memurların başlarına buyruk olmasını önledi. Hiçbir memur Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-den izin almadan bir şey yapmaya cesaret edemedi. Bu, memurların yetkilerini ellerinden almak demek değildi. Aksine idarede aynı prensiplerin uygulanmasını sağlamaktı.