Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (193) - Muînüddîn el-Buhârî -Kuddise Sırruh- (4) - Ömer Öngüt
Muînüddîn el-Buhârî -Kuddise Sırruh- (4)
Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (193)
Dizi Yazı - Hatm'ül Evliya Hakkında İzah ve Açıklamalar
1 Eylül 2022

 

Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (193)

Muînüddîn el-Buhârî -Kuddise Sırruh- (4)

 

Muînüddîn el-Buhârî -kuddise sırruh- Hazretleri “Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis an Ğavâmizi’l-Fusûs” adlı eserinde “Hâtemü’l-velâye”nin “Hâtemü’r-rüsûl” olan Muhammed Aleyhisselâm’da kapalı kaldığına işaret ederek, bu velâyetin ancak Hâtemü’l-evliyâ olan zâtın zuhûru ile açığa çıkacağını haber vermektedir.

Buyurur ki:

“Hâtemü’r-rüsul, aynı zamanda Hâtemü’l-evliyâ da olması nedeniyle onu kendi bâtınından elde eder. Lâkin risâlet vasfı kendisini ondan menettiği için onu açığa vurmaz. Onun bâtını Hâtemü’l-evliyâ sûretinde zuhur edince onu açığa çıkarır. Resullerin ve velilerin de hepsi onu Hâtemü’l-evliyâ kandilinden görüp tahsil ederler.” (“Meşâriku’n-Nusûs el-Bâhis an Ğavâmizi’l-Fusûs”; Es’ad Efendi, nr.: 1539, 33a -33b vr.)

Evliyâullah Hazerâtı bu noktaya temas etmişler, fakat bu zât kadar açmamışlar. Velâyetin ancak Hâtemü’l-evliyâ’nın zuhuru ile açığa çıkacağını bu zât ifşâ ediyor. Yani velâyet onunla zâhir olacak. Şu kadar var ki açığa çıkarmak O’nunla kaimdir. Çok mühim bir nokta!

Kemâleddîn Abdürrezzâk el-Kâşânî -kuddise sırruh- Hazretleri ise, “Şerhü’l-Kâşânî alâ Fusûsi’l-Hikem” adlı eserinde buyurur ki:

“Resullerin hepsi bu ilmi Hâtemü’r-rüsul’den elde etmiş; Hâtemü’r-rüsul de, aynı zamanda Hâtemü’l-evliyâ olması bakımından, onu kendi bâtınından elde etmiştir. Lâkin risâlet vasfı kendisini ondan menettiği için onu izhâr etmemiştir. O’nun bâtını Hâtemü’l-evliyâ sûretinde zuhûr edince onu izhâr eder. Velhâsıl, resullerin ve velilerin hepsi de onu ancak, Hâtemü’l-evliyâ mişkâtından görebilirler.” (“Şerhü’l-Kâşânî alâ Fusûsi’l-Hikem”; Ayasofya, nr.: 1901, 20b-21a yaprağı)

Allah-u Teâlâ öyle koymuş, oraya koymuş. Hem nasıl bir kandile koymuş? Hiçbir şey bilmeyen bir kandilin içine koymuş. Kimsenin ümit etmediği bir kandilin içine koymuş. Bunun bir sırrı da azamet-i ilâhîyi bilmeleri ve görmeleri içindir.

“Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf ve kerem sahibidir.” (Âl-i imrân: 74)

Nitekim İmam-ı Şârânî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin mürşidi, ümmî bir zât olan Ali Havâss -kuddise sırruh- Hazretleri de Hâtemü’l-enbiyâ ve onun kâmil vârisi Hâtemü’l-evliyâ’dan haber vererek şöyle buyurur:

“Bu ümmette iki hâtem vardır ki, bunlar kâffe-i rütbe ve makâm-ı cami’dirler (bütün rütbe ve makamları üzerlerinde bulundurmaktadırlar) ve her bir makamata (makamlara) vâristirler. Bunlar ehâdiyet cemiyeti (çoklukta birlik) ile ve gerekse vâhidiyette (vahdette) müstağrak kalmışlardır (gark olmuşlardır). Bunların imdat ve istimdatları (yardımları) ehâdi (tek) olsun, vâhidî (bir) olsun, avâlim-i mutlaka ve mukayyedeyi (mutlak ve kayıtlı âlemleri) ihata eder. Hatta ne kadar veli gelmiş ve gelecek ise bunların hepsi feyizlerini ve medetlerini bu iki zâttan almaktadırlar. Bunlardan biri Hâtem-i Enbiyâ, diğeri de Hâtem-i Evliyâ’dır.” (“Kitâbü’l-Cevâhir ve’d-Dürer”den naklen)

Allah-u Teâlâ Âdem Aleyhisselâm’ı halketmezden evvel bu iki hatemi halketmiş ve bu iki kandile nasiplerini koymuş, gelen bu iki kandilden alacak. O ikinci kandilin suyu da aslen oradan geliyor.


  Önceki Sonraki