Onun iç içe geçmesi “Elif”ten kaynaklanmıştır; onlar kendi hâli üzere açığa çıkan diğer “Bâ”yı terk ederler.
“Bâ”nın bilinmesi ancak “Elif”le gerçekleşmiş ve mîsâk günü için kalbin üzerine resmedilmiştir.
İşte onların, kendisine söylediğinde Rabb’lerine karşı cevapları “Belâ = Evet!” olmuştur.
“Âdem” ismi bana göre “Elif”i gösteren şeydir ve ibadet-taate delâlet eder. “Bâ” ismi ise ibadet değildir, beşerin verdiği cevaptan ibarettir.
Ona denilir ki:
“İsim ikidir; o iki isimden biri ‘Yaratılış’, diğer isim ise ‘Fiil’dir…”
Şu kadar var ki “Fiil”ismi, Ebû’l-Beşer (Âdem Aleyhisselâm)’la ilgilidir; “Elif” onun içindedir, “Bâ” ise ulûhiyyet demektir.
“Yaratılış” ismine gelince; o ise başında “Elif” bulunan “Âdem”dir ve ulûhiyyete delildir. Çünkü mîsâk gününde ondan herhangi bir mîsâk alınmış değildir, fakat onlar bunu idrak edememişlerdir. Avucunun içinde mâsiyet türünden şeyler bulunuyor olması nedeniyle onu affetmiştir.
Nitekim o, ilâhi yakınlığı müşâhede eder, Celâl nuru’na erişir ve bedel olarak seçilir.
Onun mîsâkı ise emanetin arz edilmesi şeklinde olur.
“Allah” ismine karşılık gelen “Elif” ismi, onun en baştaki ilk alâmeti kılınmıştır. Bu ise arz (yer) yüzünden yaratıldığı vakit, “yaratılış”ına bir alâmet oluşuna delâlet eder.
Allah onu, kendisini her yönüyle çok iyi bilmesi ve tanıması için ilâhi nur’dan, ilâhi altından veya ilâhi gümüşten yaratmıştır.
Sonra onu Rabb’inin yakınına kadar ulaştırmış, onu korkusundan tir tir titretip sarsmış, ilâhi nur’uyla, izzet ve azametiyle, yakınlığı ile ittifâk etmeye zorlamıştır.
O, onu istihlâka (yokluğa) düşürüp [nefsi] üzerine gâlibiyet kazandırmıştır.
İblis’in onun hilkat (yaratılış)ının aslına karşı nasıl zorlanıp da kibirlenmeye kalkıştığını görmez misin?
Kendisine secde etme hususunda Âdem’e karşı onu (iblisi) bir büyüklenme ve gurur ateşi sarmış, nihâyetinde ise küfre kadar varmıştır.
Nitekim onun hilkati (yatatılışı) hakkında:
“Ben ondan daha hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın!” (A‘râf: 12)
Diyerek nasıl da zemmi sahiplenmiştir?
Allah’ın biz Âdemoğulları’na lütf-u ihsânı çok fazladır. O, babamız Âdem’i topraktan yarattığı vakit, zamanın zorluklarına karşı onunla bize, nefsimize karşı doğruluk ve istikâmet de verdi. Onu üstün tutup helâkiyet ve tehlikelerden bizi kurtarıp hâlas eyledi.
Ne var ki, yaratılışla ilgili ilâhi isimler târif ettiğimiz bu yol üzerinde yürür değildir. Kuşkusuz bunun yolu daha başkadır, ilâhi isimlerin yürütüldüğü bir yoldur.
Yaratılışla ilgili ilâhi isimler bambaşka bir cihet üzerinden ona yerleştirilir. O ise onların fiillerinin, ahlâklarının, tabiatlarının ve halden hale dönüp duran tasarruflarının çıkarıldığı şeydir...