Mekke-i mükerreme döneminin ilk yıllarında tamamı bir defada nâzil olmuştur. Yedi Âyet-i kerime, yirmi beş kelime ve yüz on üç harften müteşekkildir.
Bu Sûre-i şerif’in birçok isimleri vardır.
Kur’an-ı kerim’in ilk Sûre-i şerif’i ve bir bakıma hülâsası olduğu, namazda Rabb’i ile kulu arasında ilâhî bir şifre olduğu için “Açan”, “Açış yapan” mânâsına “Fâtiha” adını almıştır.
İlk Âyet-i kerime’si “Hamd” ile başladığı için “Hamd Sûre-i şerif’i” de denilmiştir. Halk dilinde “Elham” olarak anılmaktadır.
Kur’an-ı kerim’in özü olduğu için “Kitab’ın anası” mânâsında “Ümmü’l-kitab” adını alır.
“İki defa inen, daima tekrarlanan yedi âyet” mânâsında “Seb’u’l-mesâni” denilir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Resul’üm! Andolsun ki biz sana daima tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik.” (Hicr: 87)
Ayrıca: “Tam ve mükemmel” mânâsına gelen “Sûretü’l-vâfiye”, “Yeterli” mânâsına gelen “Sûretü’l-kâfiye”, insanlara şifâ verdiği için “Sûretü’ş-şâfiye”, Kur’an-ı kerim’in temeli olduğu için “Esâsü’l-kur’an”, her namazda okunduğu için “Sûretü’s-salât”, özlü duâları içine aldığı için “Sûretü’d-duâ” ve şükrün gereğini ifade ettiği için “Sûretü’ş-şükr” olarak da anılmaktadır.
“Fâtihatü’l-kitap”, “Kenz”, “Ta’lim-i mesele” gibi isimler de verilmiştir.
•
Ebu Saîd bin Muallâ -radiyallahu anh- buyurur ki:
“Mescidde namaz kılıyordum. Beni Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- çağırdı. Namazı bozup gidemedim. Sonra yanına vararak: ‘Namazda olduğum için geç kaldım yâ Resulellah!’ dedim.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhisselâm:
“Allah Kur’an-ı kerim’de:
‘Ey iman edenler! Allah ve Resul’ü size hayat verecek bir şey için sizi çağırdığında hemen icabet edin!’ (Enfâl: 24)
Buyurmadı mı?’ diye ikaz etti.
Sonra bana: ‘Ey Said! Ben mescidden çıkmadan sana bir sûre öğreteceğim ki, o Kur’an’ın en büyük sûresidir.’ buyurdu. Sonra elimi tuttu. Mescidden çıkmak istediği sırada: ‘Yâ Resulellah! Hani bana büyük bir sûre öğretecektiniz?’ dedim.
Buyurdu ki:
“O sûre ‘Elhamdü Lillâhi Rabbi’l-âlemin’ sûresidir. Seb’u’l-mesâni yani mükerreren nâzil olmuş yedi âyet ve bana verilmiş olan Kur’an-ı azim’dir.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1672)
Bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah Fâtiha’nın bir mislini ne Tevrat’ta, ne de İncil’de, ne Zebur’da, ne de Furkân’da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi âyet ve bana ihsan edilen Kur’an-ı azîm’dir.” (Tirmizî)