Sevgi Hanım alışverişini yapmış eve dönüyordu. Tam apartmanın kapısını açacağı zaman binanın arka tarafından çok korkunç bir ses duydu ve gayriihtiyari apartmanın arka tarafına dolandı. Sevgi Hanım gözlerine inanamadı. Apartmana yeni taşınan 10 yaşındaki Eymen ve arkadaşları etraftaki boş arazilere saçılmış kaldırım taşlarını toplamışlar, her biri eline bir kaldırım taşı almış bahçede gezen küçük karıncaların üzerine vurarak öldürüyorlardı. Geçen hafta da yine aynı çocuklar aynı yerde birbirine girmiş kavga ediyorlardı.
Sevgi Hanım çocukların yanına yaklaşarak: “Ne yapıyorsunuz siz?” diye sordu.
“Öldürüyoruz!” diye cevap verdiler.
Sevgi Hanım: “Görüyorum! Neden öldürüyorsunuz diye soruyorum?” dedi.
“Hiiiç, öldürmek “güzel” ondan.” diye cevap verdi Eymen gülen arkadaşları eşliğinde.
Sevgi Hanım aldığı cevap karşısında dondu kaldı. Gönlüne ağır bir yük oturdu, içi sıkıldı. “Öldürmek güzel” cümlesini gayriihtiyari birkaç kez tekrarladı kendi kendine. Nasıl oldu da âlemlere “Rahmet” olarak gönderilen “Merhamet”in “Sevgi”nin kaynağı bir peygamberin ümmetinin en masum ve günahsız çocuklarının kalbi o nur menbaından uzaklaşıp, kin ve nefret ile kaplanmıştı. Sevgi Hanım düşündü, bunda sadece günümüz bilgisayar oyunlarının içeriğinin; öldürdükçe level atlayan, puan kazanan ve çocuklarımızın bilinç altına öldürmeyi olumlu, “güzel” bir duygu olarak yerleştiren oyun tasarlayıcıların suçu olmasa gerek diye düşündü. “Sevgiyi çocuklarımıza ne kadar verebildik? Ne kadar sevdirebildik?” diye sordu kendi kendine.
“İslâm sevgi dinidir.” denilmiştir. Nitekim “Allah dostları”, “Allah’ın sevgili kulları” tabirleri hepimizin belleklerinde, dilimizde yer etmiştir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde:
“Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler.” (Mâide: 54)
“İman edenlerin Allah'a sevgileri ise çok daha kuvvetlidir.” buyuruyor. (Bakara: 165)
Rahmet peygamberi peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm da şöyle buyurmuşlardır:
“Beni seven cennette benimle beraber olur.” (Tirmizî)
“Allah güzeldir, güzeli ve güzelliği sever.” (Müslim)
Öyle bir rahmet ve sevgi peygamberi ki; Mekke'ye fethe giderken yavrularını emziren köpeği görünce koca ordunun yolunu değiştirip başına da bir bekçi koyan, kuşu öldü diye bir çocuğa taziyeye giden bir peygamber.
Rivayete göre bir Allah dostu yolculuk esnasında mola verip ekmek çıkınını açtığında içinde bir karınca görmüş ve onun bir önceki mola yerinde çıkının içine girdiğini düşünerek o kadar yolu geri dönerek karıncayı oraya geri bırakmıştır.
“Böyle bir peygamberin, böyle bir ümmetinin çocukları nasıl bu hale gelebilir?”, “Bunları çocuklarımıza ne kadar anlatabildik?” diye düşündü Sevgi Hanım.
Sevgi hayattır ve kaynağı bizzat Allah ve Resul’ünden gelir. Bu nedenle bu kaynağı “Canlardan da cananlardan da aziz” tutmak gerekir. Bir çölde olduğumuzu hayal edelim; hayat kaynağı bir su kuyusunu nasıl korur nasıl muhafaza ederiz?
Biz sevgiyi muhafaza edebildik mi? Sevgiyi muhafaza edebilmek için, Yaradan’ın istediği gibi Habib’inin yaşadığı gibi yaşayıp çocuklarımıza örnek olabildik mi?
Her hayırlı ve güzel işin başı “sevgidir”. Yerinde ve dozunda “sevgidir”. Dikkat etmek gerekir; dozu aşmış ve geciken “sevgi” de öldürür. Dünyanın en gözde kulplu bardağı dahi olsa, “Sevgi” yoksa o bardağın bizim gözümüzde hiçbir hükmü ve değeri yoktur. Fakat “Sevgi” varsa, biz bu bardağı seviyor ve değer veriyorsak, bardağın kulpu yoksa bile, ona elimizi uzatır ve bütün parmaklarımızla “sevgi” ile kavrarız ve kendimize yaklaştırırız. O bizim için dünyanın en değerli gözde bardağı olur.
Maalesef günümüzde sevgisizlik, hakaret, zulüm ve vahşet, çok küçük yaşlara kadar inmiş her yerde. Sevgi, saygı yerlerde, ölmüş. Çocuklarımızda sevgi ve saygı, kanatları kırılmış uçamayan bir kuş ya da kulpu kırılmış bir bardak gibi.
Eymen ve arkadaşları küçücük bir karıncanın da Allah için atan bir kalbi olduğunu bilmediği gibi birçok çocuğumuz ve gencimiz maalesef tavır ve davranışları ile başta ebeveynlerinin ve etraftaki insanların da, bir kalp taşıdığını umursamaz halde yaşıyor ve davranıyorlar. Açıkçası; masalarımızın üzeri kulpsuz bardaklar ile dolu. Oysaki biz müslüman ebeveynler olarak; sevgimizi her bardağa kulp yapmalıyız. Ve asla hiçbir bardağımızdan vaz geçmemeliyiz.
Sevgi Hanım o gün bunları düşünmekle kalmadı, hemen eyleme geçti. İlk önce çocukların elindeki taşları aldı ve bahçeye her bir çocuk için bol renkli birbirinden güzel minderler dikti. Ve her bir çocuğun altına birer minder verdi. Ve her haftanın iki günü bahçede mahallenin çocuklarını toplayarak sevginin kaynağından hikâyeler anlattı.
Zaman akıp geçtikçe Sevgi Hanım’ın mahallesindeki saçılmış taşların yerinde rengarenk çiçekler açtı. Bu güzelliğe dayanamayan kelebekler ve kuşlar mahalleye ayrı bir güzellik ve huzur getirdi. Sevgi suya atılan bir taş gibi dalga dalga yayıldı. Her gittiği yere saadet getirdi.
Unutmayalım! Sevgi her şeye âmil, imanın en sağlam kulpu, onun için başta biz ebeveynler sevgimizi, saygımızı kaybetmememiz lâzım, önce Hazret-i Allah’a sonra Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e, sonra O’nun sevdikleri gibi yaşamaya gayret ederek sevginin kaynağına inerek hayat bulup, çocuklarımıza da hayat vermeliyiz.
Hadi Allah için, hep birlikte “Ya Allah Bismillah!” diyelim. Elif gibi dimdik ayağa kalkalım. Etrafımızdaki küçük-büyük bütün canlılara, mahyaları yanan minareler gibi; pırıl pırıl, ışıl ışıl, az ve öz ama çok güzel mesajlar verelim.
Unutmayalım! Sevgi ile, Allah için yapılan her iş ibadettir.