Onlara nazar edenler şöyle derler:
“Şüphesiz ki Allah’ın pek çok ilâhi isimleri vardır. Biz O’nun ilâhi isimleri arasından “Rabb” ismiyle karar kılıp, onu ikrâr eyleriz.”
“Rabb”; “Birr” yani “iyilik”ten gelir. “Bâ” ise; “Be” ve “Elif” olmak üzere iki harften meydana gelir. Rabb’imiz böylece onu “Berr” ism-i şerif’ine uygun ve muvafık bir hale getirmeyi murad ederek, onunla iyileştirip güzelleştirmiştir.
“Bâ” öyle bir harftir ki; ilkinde o bizzat izâfe edilmekle, ikinci olarak ise “Berr” ismiyle ilgilidir. “Elif” onu “Bârr” yaptığı taktirde, “Bârr”a nispetle de yine “Berr” şekline gelir.
İşte o ilâhi isimlerin başı ve evvelidir, O’nu onunla okurlar ve ilâhi isme de onunla icâbette bulunurlar.
Onun harfleri “Be” ve “Râ” olmak üzere iki harften müteşekkildir. “Elif” ise her ikisinin arasında, “Bâ” sıkıştırılıp baskılandığı vaktin haricinde açığa çıkarılmayıp gizli-saklı bir halde bulunur. Çünkü onlar onu ancak Allah’ın ismiyle ikrâr edebilirler.
Onlar muvafık öyle bir harfle O’na icâbet ederler ki, O’nun ilk kelâmı:
“Bi-Rabbiküm = Sizin Rabb’iniz” sözüne karşılık olarak başlar. (A’râf: 172)
Öyle ki, “Bâ” aslında “Râ”dan da öncedir; bu da onların vakti geldiğinde O’na “Bâ” ile icâbet etmelerini gerektirir.
İsimlerin en üstünü, en şereflisi ve en ilki de onun içine dahildir ki, o bizzat “Elif”tir.
Onlar başlangıç kapılarında onu karşıladıklarında, onlara vâkıf oldukları şeyle birlikte, “Rabb” sözüne göre:
“Bi-Rabbiküm = Sizin Rabb’iniz” şeklinde icâbet eder. (A’râf: 172)
Onlar ise:
“Belâ = Evet!” diye karşılık verirler. (A’râf: 172)
Böylece onlara üzerinde karar kıldıkları ilâhi ismin anahtar oluşuyla, kendileri için gerekli olan cevap yolu açılmış olur.
Yine onu:
“Bi-Rabbiküm = Sizin Rabb’iniz” (A’râf: 172)
Kavline göre, Kelâm’dan yana da tekrar “Bâ” ile birleştirmek suretiyle ancak idrak edip kavrayabilirler.
İşte buna karşılık olarak onların sözleri ise:
“Belâ = Evet!”tir. (A’râf: 172)
Zira onlar “Bâ”nın daha başında, iki “Be” ile cevap vermekte muvaffak kılınanlardır. O ise izâfe edilmek suretiyle değil, ancak “Birr” yani “İyilik”le gerçekleşir.
İşte onlar kendisine işaret edilen şey üzere bulunmanın dışında, “Elif” ismiyle tüm ilâhi isimleri bir araya toplayıp O’nunla denk hale getirmeyi murad eden mânâ konusunda da ona muvaffak kılınırlar.
Onların başlangıçlarının misâli böyledir.
“Bâ” burada “dönüşen” değil de, “dönüşmekte olan şey” mânâsında “Elif”e dönüşür. Buradaki “Bâ”; “Hâkim, sahip ve yapıcı” anlamına gelen “Elif-Be”dir. Lâkin onu “Bâ” şeklinde kılmış, “Bâ” ve “Elif”i onun içinde gizleyip saklamıştır.
Sen “Bâ” dediğinde aslında “Elif-Be” demiş olursun. Mânâsı: “Kalbin ve kendisine işaret edilenin içinde olan” demektir. Kullanılışı ise “kâlıb = dönüştüren” şeklindedir.
Görmez misin ana harflerin de başı “Elif”le başlar, sonrasında “Bâ” gelir?..
İşte bu nedenle “Elif”in aslına da “Elif-Be” derler; onun mânâsı bizzat “Allah” ismidir.
“Bâ”nın mânâsı ise, onların “Belâ = Evet!” kelâmıdır (A’râf: 172) ve “Elif”, “Bâ”, “Tâ”… şeklinde onun harflerinin yirmi sekizine dek ulaşır. Onlar da yine “Elif” ve “Bâ” arasında birleşip bütünleşirler.
Onlar “Elif” kilidini açmış ve “Bâ” ile de Ulûhiyet’i tanımışlardır.
Çünkü onlar kullanılış şekline göre umum için gizli ve saklı kılınan “Elif”le tek başına iktifâ edip yetinmezler.
Onların “Elif”le ilgili kelâmları da gizli ve saklı bir haldedir.
Asıl’da bizzat O olduğu gibi, “Bâ” ile de bizzat O’nun ulûhiyyet’ini benimserler.
Zira onların ilimleri hem “Elif”e, hem de kullanışlarına göre “Bâ”ya kadar erişir.
Saklı ve gizli olan şey onlara ibraz edilmiş ve O onu onların kelâmları için bir anahtar kılmıştır.
İşte “Elif, Bâ…” diyerek, “Bâ”yı tâkip etmekte karar kılanlar onlardır.
Açık olmayan şekliyle şayet onu bıraksaydı, ona: “Bâ = Birr (İyilik)” ve “Bâ = Belî (Evet)”tir diyebilir; “Elif”in de yine onların arasında, her ikisinin içinde saklı olduğunu belki söyleyebilirdi. Lâkin onlar “Elif” dediklerinde, her ilâhi ismin onun içine dâhil olduğunu bilen kimselerdir.
Sonra onlar iki “Bâ” dedikleri zaman, hâl-i hazırda tekrar ettikleri gibi; “Bâ”nın içine de yine “Elif”i dahil ederler.
İşte onlar bu iki “Bâ” ve ikisinin başındaki “Elif”i yükek bir sesle, iki “Bâ”nın başında da vurgulu bir şekilde dile getirirler.