Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (36) - Ömer Öngüt
Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (36)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Ağustos 2022

 

Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (36)

Besmele-i Şerife'nin Önemi, Fazileti, Hikmeti ve Esrarı (33)

 

Zerre Olduğunu Bilmek (4)

Ruh alındı hani sen vardın? Çöp haline döndün, çöp bile değil. Şu halde senin varlığın Allah-u Teâlâ’nın varlığı ile kâim. Bunu bilmemiz lâzım.

O öyle bir Allah ki, Allah’tan başka ne bir Allah vardır, ne de bir mevcud vardır. Her şeye hayat veren O’dur, her şey O’nunla kâimdir.

Şimdi siz bunu okurken anlarsınız. “O’ndan başka ilâh yoktur.” deyince, sanki O’ndan başka bir Allah varmış sanırsınız. “Allah yok” deyince O’ndan başka bir mevcud yok diye anlayacaksınız. “Lâ”lar perdedir, O’nu örten bir perde. Bütün kâinat da böyledir, kendisini örten perde.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:

“Allah o Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur.” (Bakara: 255 - Âl-i imrân: 2)

Allah-u Teâlâ “Hu”yu yarattı, bütün yarattığı mevcudat “Hu” Esma-i şerif’inden ibarettir. “Hu” İsm-i azam’dır aynı zamanda.

“O Hayy ve Kayyûm’dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O’nunla kâimdir).” (Bakara: 255 - Âl-i imrân: 2)

“Ben yaratıyorum, yaratılmışlar benimle kâim” diyor. Bunu kavrarsanız ilmin özünü kavramış olursunuz. Bu anahtarla her kapıyı açarsınız.

Kâinat O’nunla kâim, sen de O’nunla kâimsin. Âlemleri O’nun nurundan yarattığı için sen aynı zamanda Muhammed Aleyhisselâm ile kâimsin. Hatem-i veli’de de tecelli ettiği için âlem onunla kâim. O var, yarattığı şeyler O’nunla kâimdir. O’nunla kâim olan zerreyi de attığın zaman O var.

“Hu” dediğimiz bütün kâinat “Hu” İsm-i şerif’inin tecelliyatıdır, mazharıdır, maskesidir. Kâinat maskedir.

Bunun için demişizdir ki; “Büyük arş, büyük Allah’ın maskesidir.”

Her fırsatta şunu söylerim. İnanın ve inanın, hükümsüz ve değersiz bir mahlûk olduğumu gözümle görüyorum. Gözümle gördüğüm için o kadar rahat konuşuyorum ki... Ve Sahibim’den, Habib-i Ekrem’inin yüzü suyu hürmetine beni burada tutmasını niyaz ediyorum, secdeye de öylece varıyorum.

“Allah’ım! Azabından affına, gadabından rahmetine, rızâna, Zât’ından Zât’ına sığınıyorum. Öyle bir Allah’sın ki, yalnız kendi kendini bilir ve kendi kendini methedersin.”

Secdede tekrar tekrar bu münâcaatı yaparım, hiçliğimi ortaya koyarım, kendimde bir pul kadar varlık görmem. Bazen pula indirirler ve itimad edin o pulu da görüyorum.

Hiçbir varlığa sahip değilim. Hüküm Hazret-i Allah’a aittir, hükmü verecek de O’dur. Mahlûkun hiçbir hükmü olmadığına göre, bu söylediğim beyanlara dikkat edin, varlık taslayanlardan şiddetle kaçının, kurtulmak için.

Allah-u Teâlâ bir kulu desteklemeyi murad ederse, ilk lütuf olarak o kuldaki varlığı çeker. Hazret-i Allah’ı gören elbet ki kendini göremez. Fakat kendini gören hiçbir zaman Hazret-i Allah’ı göremez. Çünkü onun varlığı Var’ı görmeye mânidir.


  Önceki Sonraki