Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI 241) - Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (45) - Ömer Öngüt
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (45)
EVLİYÂ-İ KİRAM -Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN "HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ BEYAN ve İFŞAATLARI 241)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Şubat 2021

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (241)

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (45)

Âlemlerin Rabb’ine Sülûkun Keyfiyyeti Risâlesi
(Risâletü Keyfiyyeti’s-Sülûk ilâ Rabbi’l-âlemîn) / 5

 

Dâhil Olunması Gereken Edepler,
Esaslar ve Hakk’ın Huzûr-ı İlâhî’sinde Duruş:

Eğer sen bunlarla bir arada duramıyorsan, şer ve kötülükleri uçurup ortadan kaldıracak ilâhi nur senden kaldırılmışsa, artık sen onlardan örtünüp perdelenmeyi talep edersin. Sende artık korku diye bir şey kalmaz, ilâhi zikre devam edersin.

İşte sen ilâhi zikre devam ettiğin sürece, artık mânevi âfetlerden hiçbiri sana isabet etmez.

Bununla birlikte duramadığın taktirde, tâli ve uğurların nûru ve küllî terkibin sûreti senden kaldırılır; artık seni ilâhi Hazret’e ulaştıracak edep ve esaslara dâhil olmakla ilâhi yardım ve inâyete, Hakk’ın huzûr-u ilâhi’sinde durduracak kaidelere, O’nun katından çıkarak halka ulaştırabilecek düsturlara, muhtelif yüz ve cihetlerle devam edecek ilâhi müşâhedeye zâhiren de bâtınen de kavuşursun.

Kendisini idrak edip bilincini elde edemediğin mükellefiyetlerin ister zâhir yönünden kıyas olunsun, isterse bâtın cihetinden seni tutsun, hepsi de aslında birdir.

Kıyâs ve karşılaştırması ne şekilde olursa olsun, lezzetler de aslında birdir.

Şu halde ilâhi ululuk ve azâmetin ilâhi ilimleri sana ilkâ etmesi nasıl mümkün olmaz?

İlâhi Hazret’in sana verilen makam ve mertebesine göre sen artık ilâhi zuhura mazhar olur, O’nun Zât’ına aşık olursun…

Sen bununla da bir arada duramayınca, bu fen ne biçimde şekillenirse şekillensin; vakar, sekînet ve sebât âleminin perdesi ve ilâhi sırların örtülü gizlilikleri de senden kaldırılır.

Sen onunla da bir arada durmaz bir hâle gelince, hayret, şaşkınlık, kusur, acz ve amellerin gururundan yana senden perde kaldırılır ki; o yücelik ve ululuğun ta kendisidir.

Sen bununla bir arada duramaz olunca da artık cennetlerin, onun mertebe ve derecelerinin perdesi senden kaldırılır; onların kimilerinden kimilerine girip dâhil olur ve Naîm cennetinin üstünlüğüne erişir, O’nun sıdkiyyet yolunun üzerinde durursun.

Ayrıca cehennem tarafına, onun mertebe ve derekelerine karşı da seni şereflendirip yüceltir, onun bazısından bazısına girip dâhil olur ve onun azabına karşı da bir üstünlük elde etmiş olursun.

Öte yandan senden ilâhi vuslata eriştirecek amellerin perdesi kaldırılınca, artık her iki diyarın da senin için bir olacağı bir noktaya ulaşırsın.

Sen artık onunla da bir arada duramadığın zaman, birbirinden eşsiz ve farklı mânevi sarhoşluklar içindeki ilâhi müşâhedelerden herhangi bir müşâhede hakkında “İstihlâk” yani “Yok olmuş” ruhlardan yana senden perde kaldırılır. Nitekim “İlâhi vecd”in hâkimiyeti onlara galebe çalar, onların hâl ve durumları seni dâvet eder.

Onların dâvetleriyle duramadığında, içinde senden başkasının görünmediği ilâhi nûr da senden kaldırılır; artık sen orada çok büyük bir ilâhi vecde, baş döndüren ilâhi bir aşka tutulur; onun içinde ise Allah ile lezzetlenmeyi bulursun…

İşte buna mukâbil bir tarîf yapmaya imkân yoktur. Gördüğün her ne ki varsa senin gözlerinde küçülür ve artık sen “Nûr Saçan Kandil”in câzibesine kapılıp ona meyledersin.

Sen onunla da bir arada duramaz bir hâle erişirsen, Âdemoğlunun suretlerinden yana da senden perde kaldırılır; örtü ve engeller artık aradan kalkar, sarkacak olan şey sarkıtılır. Onların kendilerine mahsûs birer tesbihi vardır. O’nu işitince tanınır ve bilinirler; onların aralarında senin sûretin perdelenip onları dehşete düşürmez, ondan yana sadece senin onun içinde bulunduğun vakti bilirler.

Sen bununla dahi bir arada duramaz hâlde olunca, senden ruhâni seyirlerden yana da perde kaldırılır ve onunla ilgili her şey sana gösterilir. Artık sen kendisine muttali olacağın perde altındaki tüm şeylerden hangi şeye bakıp nazar etsen, bu hususta ziyâdesini dahi elde eder, kendisi hakkında müşâhedede bulunduğunun dışında sende bir ilim ve göz kalmaz, senin gözün her âleme tâlip olur. Üzerinde bulunduğun şeye vâkıf olunca, gâyen ve menzilin, rütbenin nihâyeti, sûretinin hangi isme tekabül ettiği ve marifet ve velâyetten nerede hissen bulunduğu hakkında bildiğin ne varsa üzerine yerleşir.

Sen artık onunla da bir arada duramadığın zaman her fiilin üstâdı ve muallimi olan Zât’tan yana da senden perde kaldırılır, onun izini ve eserini gözünle görür, onun haberini öğrenir, ona boyun eğilmesi gerektiğini müşâhede eder, onunla buluşur, en üstün nurun sahibine karşı dar olanı genişletmiş olursun.

Sen onunla da bir arada duramayınca, bu kez hareket ettirene karşı senden perde kalkar, artık kendi diriliğinle de bir arada duramazsın. Sonra kaybolursun ve daha sonra fenâ bulursun; sonra şahsiyet kazanır ve sonra da tekrar dirilmiş olursun.

Hatta mâsiyetin izleri sende nihayete erip son bulunca, O’nun gizli hazinelerini tespit eder, sonra ona hazırlanır, sonra bekâ bulur, sonra toplanır, sonra kaybolur, sonra da onun muktezâsı ve gereği olarak üzerinden tahliye edilmesi gereken şeyden çıkmış olursun.

Şüphesiz ki o da türlü türlü şekillerde gerçekleşir, daha sonra ise sana derç edilen şeye yönelirsin.

Sen öncelikle hevâ ve hevesin muhtelif olarak görülecek her şeyini görürsün, sonra tekrar yeryüzü ile ilgili şeylerin kayıtlandığı hissinle ilgili âleme dönersin, ya da seni yok edecek sebeplere tutunursun.


  Önceki Sonraki