Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EĞİTİM - Korona Çocuk Olmak İstemiyorum - Ömer Öngüt
Korona Çocuk Olmak İstemiyorum
EĞİTİM
Canan Büşra Kara
1 Aralık 2020

 

-Çocuklar İçin Şifalı Masallar-

KORONA ÇOCUK OLMAK İSTEMİYORUM

(Pandemi döneminden OLUMSUZ yönde etkilenen çocuklar için tasarlanmış bir masal.)

 

“Anne ve babası Hasan için kaygı duyarken yılların eğitmeni olan ninesi neler olduğunu gayet iyi hissedebiliyordu.”

 

Koronalı günlerin başlaması ile karantina, sokağa çıkma yasağı, uzaktan eğitim gibi kavramlarla karşılaşan Küçük Hasan, hayatını alt üst eden bu değişime ayak uydurmaya ve durumu anlamaya çalışıyordu.

Küçük Hasan ekranlardan gayri ihtiyari duyduğu ve gördüğü o uzaylıya benzeyen Korona’nın bir gün gelip kendi hayatını da yakından etkileyeceğini hiç hayal etmemişti. Demek ki olan olmuş o Korona kapılarına kadar gelmişti artık.

Küçük Hasan bu yaz annesinin kollarından ayrılıp anaokullu olmuş, arkadaşları ile cıvıl cıvıl oyun guruplarını doldurmuştu. Ancak okuluna gidemiyordu. Okulunu ve arkadaşlarını çok özlüyordu.

Koronalı günler birbirini kovaladıkça Hasan’ın her geçen gün anaokuluna olan hasreti büyüyor, hasret büyüdükçe Hasan daha sessizleşiyor ve iştahı her geçen gün daha da kayboluyordu. Hasan’ın kaygıları ve korkuları gün geçtikçe artıyordu. Hasan günlerdir hemen hemen hiçbir şey yemez içmez ve söylemez oldu. Anne ve babası Hasan için kaygı duyarken yılların eğitmeni olan ninesi neler olduğunu gayet iyi hissedebiliyordu. Her gün akşam sütünü hazırlayan ninesi, günlerdir içmediği sütünü pes etmeden tekrar hazırlayarak odasına gitti:

– “Hasancığım, bugün sana sadece sütünü getirmedim yanında bir de çok güzel bir masal getirdim. Sana bugün yatmadan önce bir masal anlatacağım” dedi ve başladı:

– “Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken şirin mi şirin bir küçük köy varmış. Köy sakinleri birbirine son derece saygılı, sevgili ve sağlıklıymışlar. Bu köydeki her gün cıvıl cıvıl bir coşku ve koşuşturma ile geçermiş. Herkes birbirinin yardımına koşar bu yüzden de her iş zamanında biter ve köyde düzen hiç bozulmazmış.

Ama maalesef bir gün Çin seddinin ötesinden dünyaya yayılan gözle görünmez, kulakla duyulmaz, elle tutulmaz, çok tehlikeli, bir o kadar da acımasız bir “Canyakan Ejderi” dünyaya yayılmaya başlamış. İnsanların ellerinden bulaşan, nefesleri ile insanların içine girebilen ve hasta yapıp yataklara yatıran bir Canyakan Ejderiymiş bu. Kendisi diyar diyar, serbest serbest havada gözle göremediğimiz mini minnacık damlacıklar halinde uçup uçup çoğalarak gezerken, onun etrafa yayıldığını duyanlar, evlere kapanırmış. Hatta bazı küçük çocuklar bu Ejderi hayallerinde daha çok büyüterek kaygı duyar ve korkudan sadece eve değil, kendi içlerine kapanırlarmış. Bu durum ise kötü ruhlu Ejderin çok hoşuna gider, bu hoşnutluk ile daha da güçlenirmiş ve daha çok yayılırmış. Her geçen gün köyün güzel çocuklarının sesi duyulmaz, boğazlarından da lokma geçmez olmuş. Bazısı eski günlerin özlemi ile sessizliğe bürünüyor, bazısı ağzımızı açınca Canyakan ağzımızdan giriverir diye düşünüyor, bu nedenle de aş yemiyor, söz söylemiyorlarmış. Bazı çocuklar gündüzleri altına kaçırmaya başlamış. Çünkü; tuvalette mikrop çok olur, Canyakan da mikroplu yerleri sever, bu nedenle orada olabilir diye düşünür, tuvalete gitmekten korkarlarmış. Güzel köydekiler bu tehlike ile baş etmeye çalışırken, köydeki hayat her geçen gün daha da zorlaşıyormuş.

Günler böyle geçerken, bir gece köyde olağanüstü bir şey olmuş. Köyün durumuna üzülen bir iyilik perisi köydeki her çocuğun rüyasına bir bir misafir olmuş ve her birine bir sır vermiş. Canyakan Ejderinden korunmak için kullanacakları TMM adlı üç korumalı zırhtan bahsetmiş. Temizlik, mesafe ve maske zırhını giyenlere Canyakan Ejderinin yaklaşamayacağından bahsetmiş. Ayrıca bu ejderin kaygı, korku ve vesvese fısıltılarını içinde barındıran görünmez düşünce balonları olduğunu ve özellikle bu uçan balonları çocuklara doğru uçurmayı çok sevdiğini söylemiş. Çocukların bu balonları patlatıp yok edebilmeleri için görünmez sihirli bir iğne vermiş. Ertesi sabah güneş doğunca köydeki çocuklar güne Ejder ile baş etmenin yeni bir anlayışı ile uyanmışlar.

O günden sonra köyde hiçbir şey eskisi gibi olmamış. Tedirgin ve korkuları olan çocuklar hemen görünmez iğneleri ile derin nefes alıp tedirginliklerini ve korkularını birer birer “pat”, “pat”, “pat” diye patlatmaya başlamışlar. Üç korumalı zırhı giyinmeyi normal hayatın bir parçası olarak gören çocuklar Ejder ile baş etmekte kurallara sadık kalmış ve herkese güzel örnek olmuşlar. Böylece her geçen gün köyde çocuk sesleri artıyor neşe ve mutluluk bir bulut olup güzel köyün güzelliğine güzellik katıyormuş. Hiçbir şekilde güzelliğe dayanamayan Canyakan Ejderinin köylerinden kaçıp gitmesini sağlamışlar. Bu masal da burada bitmiş. Gökten üç elma düşmüş birincisi tedbir zırhını giyen herkese gelmiş, ikincisi hayatlarındaki kaygı ve vesvese balonlarını “Pat! Pat!” diye patlatmasını bilenlere gelmiş, üçüncüsü ise bu masalı dinleyen cennet kokulu çocukların hepsine gelmiş.”

Hasan gülümseyerek: “Nineciğim, karnım çok acıktı ballı sütümü içebilir miyim? Ondan sonra da hemen banyoya gidip dişimi fırçalayıp yatıp uyumam lâzım.” dedi. Küçük Hasan günler sonra ilk defa gülümsüyordu.

Ninesi bu masalın Hasan’ın üzerinde olumlu etki bıraktığını, “şifa” gibi geldiğini görünce kendi kendine şöyle dedi: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, ama masalların yeri ve etkisi hep eskisi gibi kalacak.”


  Önceki Sonraki