Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (111) - Bu Yol Allah Yolu - Ömer Öngüt
Bu Yol Allah Yolu
Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (111)
Dizi Yazı - İnciler ve Hatıralar
1 Temmuz 2020

 

Muhterem Ömer Öngüt
-kuddise sırruh- Efendi Hazretleri'nin
Hayat-ı Saadetlerinden İnciler ve Hatıralar (111)

 

Bu Yol Allah Yolu:

"Bu yol Allah yolu, benimle hiç ilgisi yok. Çok nazik, çok hassas bir yol.

Hatta öyle bir hâl zuhur etti ki, bir gün müridanın durumu arzedildi. Hazret-i Allah içinden aldı, attığını attı. Kimi attığını da bilmiyorum. Bu kadar nazik.

Kendim dahi her an için tehlikedeyim. Ancak O'nun rahmet ve merhametiyle ayakta dururum. Yol O'nun. İstediğini alıyor, istediğini atıyor. Ne gelsin demeye salâhiyetimiz var, ne de gitsin demeye.

Kimin atıldığını biz ne zaman anlarız?

Bakarsın ki birisi kopmuş, kurumuş, çürümüş. Mevlâ'nın ayıkladığı işte o zaman anlaşılır.

Yoksa kudret elinin uzandığını görürüz de, kimi aldığını kimi attığını görmeyiz. Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın gösterdiği gözle görülür, baş gözü ile değil."

 

Ekilmiş Bir Yerden Sökülürsen Kurumaya Mahkûmsun.

Ziyarete gelen bir misafir ile şu konuşmaları gerçekleşti:

– Efendim üç ay kadar önce derse başladım.

– "Allah'ım kabul buyursun."

– Derse başladıktan birkaç gün sonra idi. Sabah dersini yaparken oturduğum yerde uyuyakalmışım. Bir de gördüm ki büyük bir camide imişim. Bilâl-i Habeşî -radiyallahu anh- Hazretleri ezan okumuş, Cenâb-ı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de namaz kıldırıyordu. Arkasında dört halifesi ve sarıklı-cübbeli zâtlar saf olmuşlar namaz kılıyorlardı.

'Bunlar kim?' dedim.

'Bunlar evliyâullah.' dediler.

'Bu kadar az mı?' diye içimden geçerken, cami o kadar büyüdü o kadar büyüdü ki, arkaya doğru baktım, caminin uzunluğunu ve o zâtların çokluğunu göz almıyordu.

'Babamı da çağırayım, bu sahneyi babam da görsün.' derken uyandım.

– "Elhamdülillâh...

Hazret-i Allah ihsan ve ikramda bulunmuş, sizi o lütuf meclisine nâil ve dahil etmiş. Bunu saadetlerin en büyüğü olduğunu bilmeniz ve Hazret-i Allah'a şükürler etmeniz lâzımdır.

Nereye girdiğinizi, nerede bulunduğunuzu size ayn'el-yakîn göstermişler değil mi?

Artık bundan sonra herhangi bir tereddüt veya herhangi bir cepciye kulak vermeniz büyük bir hatadır ve sizi büyük kayıplara uğratır.

Ne demek bu?

Ekilmiş bir yerden sökülürsen kurumaya mahkûmsun.

Allah'ımız ihsan ettiği, ikram ettiği nimetin kıymetini bildirdiği kullarından etsin.

Ve size diyorlar ki:

'Yakınlarınıza ve sevdiklerinize duyurun, nasipleri varsa onlar da iştirak ederler.'"

 

Nurlu Sözler Hikmetli Beyanlar:

"Bir mürşid-i kâmil ahirete intikâl edecek. İki çuval var, birisi altın dolu, diğeri ibtilâ dolu.

"Hangisini alırsanız alın!" diye müridâna sorulsa, kim neyi alır?

Herkes altını alır.

Hepsi boşa sarıldı!

Derseniz ki:

"Siz hangisini alırsınız?"

Şunu alırım demem, hangisini verirse onu alırım."

"Bir zât ahirete intikal edeceği zaman Cennet-i alâ'yı, köşkleri ve hurileri görmüş.

'Eyvah! Ben hep Allah-u Teâlâ'yı istediğimi zannediyordum, meğer benim isteğim cennet ve huri imiş, ben kendimi aldatmışım.' demiş.

O böyle üzülünce o perde kalkmış, başka bir perde tecellî etmiş."

"Sevgililerinin yüzü suyu hürmetine, hiç affedilmeyecek kimseyi affediyor Hazret-i Allah."

"Mirasyedi kıymet bilmez. Bize âit olmadığı için, biz de anlayamıyoruz. Hazret-i Allah'ın lütuf hazinesinden saçılıp gidiyor. Bunu iyi bilin!"

"Fakat hamdolsun bu meyanda sizin elinize ne cevherler ne cevherler geçiyor."

"Haram lokma yendiği zaman gaflet, ağırlık, uyku husule gelir. O zaman Cenâb-ı Hakk'a sığının ve hemen yerinizi değiştirin."

"Burada olayım, burada öleyim, buna sadâkat denir. Burası benim iş yerim. Benim burada işlerim var. Burada olayım, burada öleyim, buna sadakât denir."

"Hazret-i Allah'ın varlığı apaçık meydanda, fakat Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-inin varlığı meydanda değil. Onun varlığından mükevvenâtı halkettiğini kimse bilmiyor. O olmasaydı, hiçbir varlık olmayacaktı."


  Önceki Sonraki