Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8) - Ömer Öngüt
Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Nisan 2020

 

Fâtiha Sûre-i Şerif'inin Tefsiri (8)

Besmele-i Şerife'nin Önemi, Fazileti, Hikmeti ve Esrarı (5)

 

Besmelenin İçinde Geçen Esmaü’l-Hüsna:

Allah İsm-i şerif’i: Zâtından başka hiçbir ilâh bulunmayan Vâcibü’l-vücud’un zât ismi olup, ulûhiyete mahsus sıfatların hepsini kendisinde toplamıştır. İsimler içinde en büyüğü, en mübarek olanıdır.

Bir Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır:

“Hiç sen Allah’ın ismini taşıyan başka birini bilir misin?” (Meryem: 65)

Allah ism-i şerifi başka dillere çevrilemez. Farsça’da “Hüdâ”, Türkçe’de “Tanrı”, İngilizce’de “God”; Allah ism-i şerifinin karşılığı değil, “İlâh”ın karşılığıdır.

Allah ism-i şerif’i herhangi bir kelimeden türetilmiş veya başka bir dilden Arapça’ya nakledilmiş değildir. Başlangıçtan itibaren has bir isim olarak kullanılmıştır.

“İsm-i Âzam”; Allah-u Teâlâ’nın sıfatlarından herhangi birine değil, bilâkis o sıfatların melazı ve kaynağı olan Zât-ı İlâhi’ye mahsus bir isimdir ki; bu isim O’nun herhangi bir vasfını değil, bizzat Zât’ını temsil eder. Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri’nin “Hatmü’l-Evliyâ” kitabında: “Bütün ilâhi isimlerin kendisinden çıkartıldığı ‘Resü’l-esmâ’ yani ‘İsimlerin başı’ nedir?” sorusunu sorarak dikkati çektiği bu isim, O’nun isimlerinin en büyüğü olan “Allah” ism-i şerif’idir.

Bu ism-i şerif ulûhiyet vasfından değil, ulûhiyet mâbudiyet vasfı ondan alınmıştır.

Allah-u Teâlâ’nın Zât-ı akdes’i bütün isimler ve vasıflardan önce bulunduğu gibi, Allah İsm-i şerif’i de öyledir.

“Allah iman edenlerin dostudur.” (Bakara: 257)

Allah-u Teâlâ’nın dostluğu, yardımı, desteği, inayeti; iman edip, Hakk yolda yürüyenler ve Hakk’ı savunanların üzerinedir.

Allah-u Teâlâ hiçbir müminin kendi yolundan başka yollara gitmesine aslâ izin vermez.

“Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır.” (Bakara: 257)

Onları her türlü şek ve şüpheden, ihtilâf ve tefrikadan kurtarır, esenlik yoluna eriştirerek kurtuluşa kavuşturur.

İmanın nur ile ifade edilmesinden daha derin ve şümullü bir tabir bulunamaz.

Küfrün ise zulümat ile ifade edilişi de aynıdır. Hakk’ın nurundan başka bütün yollar hiç şüphe yok ki zulümatın tâ kendisidir.

“İnkâr edip kâfir olanların dostları ise Tağut’tur.” (Bakara: 257)

Küfrü tercih eden, küfür üzere hayatını devam ettiren, küfrün savunuculuğunu yapanların dostları ise şeytan ve şeytanlaşmış insanlardır.

“Onları nurdan alıp karanlıklara götürür.” (Bakara: 257)

Yedeklerine aldıkları bu kişileri nûrdan uzaklaştırıp nâra sürüklerler, hidayetten mahrum edip dalâlete sevkederler. Dünya hayatlarını da, ahiret hayatlarını da mahvederler, böylelikle de ebedî felâketlerle başbaşa bırakmış olurlar.

“İşte onlar cehennemliklerdir, orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara: 257)

Tepetakla cehenneme girecekleri ve hiç çıkmamak üzere orada kalacakları kesinleşmiştir.


  Önceki Sonraki