Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 319.SAYI - Ömer Öngüt
319.SAYI, Nisan 2020
Hakikat 319. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

“Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri’ne; O’nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz’e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram’ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun.”

 

Muhterem Okuyucularımız;

Resulullah Aleyhisselâm’ın haber verdiği ahir son zamanda, seyyiat zamanındayız. Her türlü isyanın, her türlü ahlâksızlığın, her türlü zulmün işlendiği bir devirdeyiz. Bu isyan Gadabullah’a sebep oluyor ve cezasız kalmıyor; afatlar peşi sıra geliyor. Harpler, karışıklıklar, depremler, doğal afetler, salgın hastalıklar her türlü afat yaşanıyor. Daha da yaşanacak.

Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

“Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılıdır.” (İsrâ: 58)

Muhterem Ömer Öngüt -kuddise sırruh- Hazretleri sık sık bu Âyet-i kerime’yi hatırlatırlar, korkunç bir gidişat olduğunu, her memleketin başına bir afat yahut helâkiyet geleceğini, bu vahim günleri ve yaşanacak afatları sık sık haber verirler, “Bu isyan cezasız kalmaz.” buyururlardı. İkaz ve irşad etmeye gayret ederler, Allah-u Teâlâ’ya yönelmek gerektiğini nasihat ederler; aynı zamanda tedbirli hareket edilmesini tavsiye ederlerdi.

Bu felâketleri durdurtacak bir tek şey varsa, Allah-u Teâlâ’ya yönelmek ve nasuh bir tevbe ile tevbe etmektir.

“Allah sizin tevbenizi kabul etmek istiyor.” (Nisâ: 27)

Bu beyân-ı ilâhî Allah-u Teâlâ’nın günahkâr kulları üzerindeki rahmet, merhamet ve mağfiretinin ne kadar engin olduğunu apaçık göstermektedir.

Binaenaleyh bugün yaşanan bu salgın hastalığın Allah-u Teâlâ’nın bir âfatı olduğunu bilmemiz, O’na dönmemiz, O’na itaat etmemiz, O’na yönelip tevekkül etmemiz, tevbe istiğfarımızı çoğaltmamız lâzım.

Aynı zamanda üzerimize düşen tedbirleri almamız, devletin aldığı kararlara riayet etmemiz, doktorların ve bilim insanlarının tavsiyelerine uymamız icap etmektedir. Zira tedbir İslâm’ın bir emri ve düsturudur.

Tedbir, Allah-u Teâlâ’nın verdiği aklı yerinde kullanmaktır. Allah-u Teâlâ imtihan için çeşitli musibetler verir, ibtilâlara uğratır. Dilerse başımıza birçok insanları musallat eder. Bir müslümanın bu gibi durumlarda gönülden Allah-u Teâlâ’ya sığınması, bir taraftan da gücünün yettiği bütün tedbirleri alması gerekir.

Biz Sahib’imize sığınacağız, her iş ve hareketimizi O’nun rızâsına uygun olarak yapacağız ve bu arada tedbirlerimizi de hiç elden bırakmayacağız.

Hazret-i Allah, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şahsında müminlere şöyle emir buyuruyor:

“Ey iman edenler! Bütün tedbirlerinizi alın.” (Nisâ: 71)

Tedbir, ilâhi bir emirdir.

Allah-u Teâlâ’ya sığınmak, takdirine rızâ göstermek, sebeplere başvurmaya mâni değildir.

Hayrı takdir etmiş ve onu bir sebebe bağlamıştır, şerri de takdir eden O’dur, onu da defetmek için sebepler hazırlamıştır.

Bir müslüman önce tedbirini almakla sonra tevekkül etmekle mükelleftir.

Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyurulmaktadır:

“Deveni bağla, Cenâb-ı Hakk’a tevekkül et.” (Tirmizî)

Yani malı muhafaza tevekküle halel vermez.

Allah-u Teâlâ’ya tevekkül eden bir müslüman, büyük bir azimle işe sarılır, çalışır, çabalar, elinden gelen her şeyi yapar, sonucunu da Allah-u Teâlâ’dan bekler. Meselâ tarlasını sürer, tohumunu eker, zamanı gelince sular, sonra tarlanın ürün vermesini Allah-u Teâlâ’dan diler.

Fırtına gelince insan şaşırır. Bu gelmeden evvel kendimizi Allah’a takdim edelim. Geldikten sonra fayda yok. Boşta bulunursa, şaşırır ve orada imanı da kayar. Hazırlıklı olursa; “İlâhi takdir böyleymiş!” der. “Zaten gelecekti, ben bekliyordum!” der. Eğer yaşamak takdirse yaşar, ölüm takdirse o husule gelir.

Allah’ımız cümlemizi imanla alsın. Mühim olan O’nun rızasını kazanabilmektir.

Bu ay içerisinde idrak edilecek olan “Berat Kandili”nizi ve başlayacak olan “Ramazan-ı Şerif” ayınızı tebrik eder, tüm İslâm âlemi’ne hayırlara, belâ ve musibetlerin def’ine vesile olmasını Cenâb-ı Allah’tan niyaz ederiz.

Baki esselâmü aleyküm, ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Samimi İman, Nasuh Tevbe İle Beraber Tedbirli Ve Tevekkel Olmak Lâzım! - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Samimi İman, Nasuh Tevbe İle Beraber Tedbirli Ve Tevekkel Olmak Lâzım!