Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EĞİTİM - Yanlış Ceza ve Ödül Çocuk Eğitimini Öldürür! - Ömer Öngüt
Yanlış Ceza ve Ödül Çocuk Eğitimini Öldürür!
EĞİTİM
Canan Büşra Kara
1 Şubat 2020

 

Yanlış Ceza ve Ödül Çocuk Eğitimini Öldürür!

Çocuğumuza gerekli uyarıları yapabilmek için ilk önce evde uyulması gereken kurallar net bir şekilde ailecek ortaya konulmalı ve anne-baba da bu kurallara uymalıdır.

 

"Ödül ve ceza içsel disiplin oluşması açısından önemlidir. Fakat yanlış ceza ve ödül çocuk eğitimini öldürür."

Bu sözlerle başladı seminerine eğitmen ve devam etti:

İlk önce ceza ve ödülü doğru ve güzel kavramamız gerekir. Zira günümüzde ödül "rüşvet"e, ceza ise bedel ödemekten öte "öç" almaya dönmüş durumda.

Örneğin: "Eğer dersini yaparsan tableti veririm."

Bu bir ödül cümlesi olamaz. Tam bir rüşvet cümlesidir.

"Ödevini yapmadığın için ceza olarak tablet vermeyeceğim."

Cümlesi de bir ceza olamaz. Bu da çocuğa sinirlendiğimiz için bir öç alma cümlesidir.

Her iki cümlenin de çocuk eğitimine olumlu yönde hiçbir katkısı olmadığı gibi tehdit ve rüşvet gibi olumsuz duyguları aşılamanın yanı sıra; bir öğrencinin öğrenme görevini araca, tableti de amaca dönüştürür. Böylece aynı zamanda hiç farkına varmadan kendi kendimize çocuğumuzun bilinçaltına teknoloji bağımlılığının tohumlarını atmış oluruz. Kısacası; ciğer kedi için ne ise, tablet de çocuk için ona dönüşür.

Evde kurallar ve kararlılık varsa sağlıklı her bir çocuk saatinde kendiliğinden sorumluluğunu içtenlikle yerine getirir. Yeni şeyler öğrenmenin, bir şeyleri keşfetmenin mutluluğu, sorumlulukları yerine getirmiş olmanın hazzı böyle bir çocuk için bütün ödüllerin üstündedir. Gelişim ihtiyacını karşılayarak mutlu olmayı öğrenemeyen bir çocuk bilgisayara yönelir ve oyunlarda seviye atlayarak mutlu olur. Ders yapmaktan kaçıyorsa bunun arkasındaki sebebi bulup çözmediğimiz zaman sorunu halletmiş sayılmayız. Aksine bir kısır döngü içerisinde sorunlar büyür, ilişkiler yıpranır. Burada alanında uzman birinden yardım alarak çocuğun sıkıntısını giderebilmek çok önemlidir.

"Peki, hocam" dedi yüksek sesli bir bayan ayağa kalkarak arka sıralardan. "Peki, sorumluluklarını yaptıramadığımız çocuğa nasıl bir yaptırım uygulamalıyız?" diye sordu.

Şöyle devam etti eğitmen:

Çocuğumuza gerekli uyarıları yapabilmek için ilk önce evde uyulması gereken kurallar net bir şekilde ailecek ortaya konulmalıdır. Yemek saati, ders saati, uyku saati, oyun saati ve tabi belli bir yaştan sonra ibadet saati… Oyuncakları toplama kuralı, tuvalet adabı, alışveriş kuralları vb. kuralların belirlenmesi gerekir. Unutmayalım! "Kural + Kararlılık = Disiplin" demektir.

Çocuk buna rağmen aynı olumsuz davranışta ısrar ediyor, sorumluluklarını yerine getirmiyor ise açıklama ve uyarılarınızı, davranış ile de desteklemeniz gerekir. Örneğin; öğrenci ders saatini kale almaz ve oyalanırsa ders çalışma konusunda çaba harcamaz, derslerini yapmamakta ısrar eder ise, akabinde gelen oyun saatinde arkadaşları dışarı çağırdığında; çocukla birlikte üzülerek "Ah keşke dersini vaktinde yapmış olsaydın şimdi oyun saatine geçebilecektin, üzgünüm." şeklinde bir yaklaşım göstermek gerekir.

Böylece; "Yapılacak olan eğlenceli bir etkinliği iptal etmek aksayan sürecin doğal bir sonucudur, yani bedel ödemektir." düşüncesi çocuklarımızın zihinlerine yerleşecektir.

Ceza kelimesi "bir suça karşılık ödenen bedel, tazminat" anlamına gelir.

Öfkeye kapılarak bir eşyayı kıran çocuğun, harçlığının bir bölümünün kesilerek kırılan eşyanın yenisinin alınması için ayrılması, veyahut tuvaletini bilerek altına yapan bir 6 yaş çocuğuna altını temizletmek, çamaşırını yıkatmak; yemek yemeyen çocuğa bir sonraki yemek saatine kadar yemek olmadığını söylemek cezaya birer örnektir.

Tüm bu cezaları verirken mutlaka suçla orantılı davranılmalıdır. Örneğin; oyuncaklarını oynadıktan sonra toplamayan çocuğa ceza olarak "Dondurma almayacağım" demek yerine "Toplamadığın oyuncakları artık bodruma kaldırmak durumundayım, üzgünüm." demek en etkili yöntemdir.

Orantısız cezalandırılan, ya da niye cezalandırıldığını anlamayan insanlar öfkelenir ve yanlış yapmakta ısrar ederler.

Yine yalnızca cezadan kaçındıkları için sorumluluklarını yerine getirenler, fırsatını buldukları zaman cezaya sebep olan hareketlerini tekrar yaparlar.

Dolayısı ile iç görü, belirli bir davranışı değiştirmek için bir ön koşuldur.

Seminer sonrası "Sözümüzü dinleyen çocuklara ödül, dinlemeyenlere ceza vermek yerine, 'Neden çocuklarımız sözümüzü dinlemiyor?' biraz da konunun bu tarafına bir pencere açalım!" diyen eğitmen bal tadında bir kıssa ile semineri bitirdi:

Çocuğun birisi bal hastası imiş. Anne-baba, çocuklarının bu bal tutkusunu önleyebilmek için her çareye başvurmuşlar, hekimlere gitmişler, ama nafile! En sonunda o devirde yaşayan bir Allah dostunun kapısına varmışlar. O zât onlara "40 gün sonra gelin!" demiş.

Bir anlam veremeseler de, çaresiz geri dönmüşler. 40 gün sonra tekrar gelmişler.

O zât iki eliyle çocuğun yanaklarını okşayıp, şöyle demiş: "Bundan sonra bal yeme evlâdım!"

Anne-baba şaşırmış. Ancak çocuğun hastalığı da geçmiş. Merak etmişler bunun sebebini. Tekrar gitmişler Allah dostunun huzuruna. Sormuşlar;

"Nedir bunun hikmeti?"

O büyük zât şöyle söylemiş:

"40 gün önce ben de bal yiyordum. 40 gün önce bal yemeyi kestim." .......

Sözü tesir eden ebeveynlerden olmak duası ile…


  Önceki Sonraki