"Bugün herkes benim yolum diyor." diye başlayan mevzu okunmuştu.
Şu açıklamayı yaptılar.
"Aynen denildiği gibi bütün tasarruf Fail-i mutlak olan Hazret-i Allah'a aittir. Görünüşte mürşid var, fakat onu idare eden Mevlâ'dır. Çünkü O Mevlâ'da mahvolmuş, kendi varlığından zerre kalmamış, Mevlâ'nın varlığı tecelli etmiş ve onda tasarruf ediyor. Bu böyledir.
Yalnız burada ince bir nokta var. Nefis sünepeliğe kaçabilir. O hale ermediği halde kendisini onunla eşit tutmak ister. Bu gibi kimseler hem kendilerini hem de etrafını dalâlete götürürler. İdare nefsinin ve şeytanın elindedir. Aradaki fark çok büyüktür."
•
Mukallid çok olacak, hakikat ise yok kadar az olacak.
O ise "Hatem" deniliyor. Bundan sonra zaten bitti. Nefis, şeytan bir hava veriyor, tamam diyor o da, kayıp gidiyor. "Ben daha lâyıkım!" der. Daha lâyıkım deyince, nefis ve şeytan onu o havaya soktu ve meydana çıktı. "Ben daha lâyıkım!" der. Peki delili nedir? Döner, şeytan çoktan gitmiş. Çünkü onu küfür batağına soktu.
"Resul'üm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın? (Onu şirkten sen mi koruyacaksın?)" (Furkan: 43)
Âyet-i kerime'sine getiriyorum. O çoktan onu şirke soktu. Şeytanın artık onunla ne işi var! Bataklıkta yüzsün dursun artık. "Ben lâyıkım!" diyenlerin nereye lâyık olduğunu görsün ve şirke nasıl düştüğünü bilsin. Artık cehenneme lâyık. Şeytan oraya varıncaya kadar, onu itinceye kadar onunla beraberdir. İtti, artık onunla beraber değil.
Herkes yerine göre çalışacak, gideceği yere gidecek. Ben bunlara karışmıyorum, ilgilenmiyorum daha doğrusu. Lâfa da almıyorum. Mevzu hiç edinmiyorum. Herkes işini yerini anladı ama iş işten geçti. Şeytan çoktan gitti. Seni itti, gitti. Allah'ıma sığınırım."
•
"Bugün Sırât-ı müstakim üzerinde bulunmak Cenâb-ı Hakk'ın ikram ve ihsanından dolayıdır. Kendi lütfu ve keremi ile o ikram ve ihsan kapılarında bizi sabit ve daim tutarsa rızâsına nail olmuş oluruz. O rızâ ile de huzuruna varırız."
"Sen iyi amel işlemeye bak! İyi amel işlemek için de Hazret-i Allah'a münacaat et. Bunun için güzel bir çare var, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu duâları çok yapardı:
(Yâ mukallibel-kulûbi sebbit kalbî alâ dinike)
"Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" (Tirmizî)
(Allahümme ya musarrifel-kulûbi sarrif kulûbena alâ taatike)
"Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalplerimizi senin taatına çevir." (Buhâri)
(Allahümmec'al fî kalbî nûran ve fî basarî nûran ve fî sem'î nûran ve an yemînî nûran ve an yesârî nûran ve fevkî nûran ve tahtî nûran ve emâmî nûran ve halfî nûran vec'al lî nûran)
"Allah'ım! Kalbimde bir nûr kıl, gözümde bir nûr kıl, kulağımda bir nûr kıl, sağımda bir nûr, solumda bir nûr, üstümde bir nûr, altımda bir nûr, önümde bir nûr, arkamda bir nûr kıl. Beni nûr eyle!" (Buhâri, Tecrîd-i sârih: 2146)
Çare, böyle münâcât etmek."
"Hazret-i Allah konuşmayı murad ederse, O konuştuğu zaman böyle olur. Hakikati konuşurken herikûlâde bir halin husule gelmesi buradan doğuyor. "Sözler benim değil O'nun" diyorum. Bilinki o anda O'nunla konuşuyorum.
Hazret-i Allah bir insanı külliyen yok ederse böyle oluyor. Yok olmadıkça Hazret-i Allah onu var etmez. Küçültmedikçe büyültmez. Dilerse bir kulunu mahviyetin en son noktasına indirir."
•
"Eğer Hazret-i Allah ile fakirin arasındaki durumu size söylesem, hiç aklınız almaz. Birçok sırlar vardır ki, katiyetle ifşa etmeyiz."
•
"Biz Hakk Celle ve Alâ Hazretleri'nden kölelikten başka bir şey istemedik. Allah'ım fakiri kapında köle et demişizdir. Başka hiçbir isteğimiz olmamıştır.
Gelen Hakk'ın misafiridir, çünkü O'nun için geliyor. Hakk'ın misafirine gerekeni yapabildiğimiz kadar yapmaya gayret ederiz."
•
"Hakk ehli niçin ibadeti çok seviyor?
Niçin çok ibadet ediyor?
İbadet esnasında o, O'nun iledir de ondan. O hep ibadet yapmak ister. Ondan daha tatlı bir şey yok. O'nunla olmaktan, O'nunla muhatap olmaktan daha güzel bir şey yok."
•
"Huzur olması için helâl lokmaya dikkat edin, gece ibadetini artırın. Nefse, şeytana yol vermeyin."
•
"Söz dikenden beterdir, söz kalbi kırar. Onun için sen sus!"
•
"Dikkat edin düşmanı üzerinize çekmeyin, gayet temkinli ve tedbirli çalışın."
•
"Ezeli nasibe malik olanlara her taraftan hücumlar gelir. Çok iyi bakıldığı zaman o oradan tanınır."
•
"Biz hediye dahi kabul etmeyiz. Çünkü gelen Allah için geliyor, o bana en büyük hediyedir. İkinci bir hediye ağırlık verir. Her türlü külfet kaldırılmıştır."
•
"Bir tabir kullanılır:
"Hava çok sıcak. Mezar kazan adamın sırtında palto var. Buram buram terliyor. Diyorlar ki: 'Bu ne hal?'
'Buraya gelenlerin ekserisi soğuktan gitti. Soğukla gitmeyeyim, ecelle gideyim.' diyor."
Onun için bu meşhur bir sözdür. Korunmak lâzım."