Cenâb-ı Hakk buyuruyor:
“Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynıyle mukabele edin.” (Nisâ: 86)
Vermek sünnet, almak ise Farz-ı kifâye olmasına rağmen; bir farzın işlenmesine sebep olduğu için selâm vermek almaktan daha hayırlıdır. Selâm veren kimse işlediği sünnetin ve işletmeye vesile olduğu farzın sevaplarını birlikte kazanmış olur.
Hadis-i şerif’te:
“İnsanların Allah yanında en makbul olanları, selâmı önce verenlerdir.” buyuruluyor. (Ebu Dâvud)
Selâm bir Sünnet-i seniyye olduğu gibi, diğer peygamberlerin de sünnetidir. Selâmlaşmanın ilk olarak Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’dan başladığı Hadis-i şerif’te haber verilmektedir.
Âyet-i kerime’de emredildiğine göre; daha güzel bir şekilde selâmı alabilmek için; “Esselâmu Aleykûm” diyene; “Ve Aleykûmüsselâm ve Rahmetullah” demeli; “Esselâmu Aleykûm ve Rahmetullah” diyene ise; “Ve Aleykümüsselâm ve Rahmetullah ve Berekâtühü” diye mukabelede bulunmalıdır.
Müslümanlıkta esas olan din kardeşliğidir. Selâm da bu kardeşliğin en güzel belirtisidir.
Müslümanlar arasında tanışma ve kaynaşmaya sebep olduğu için Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Medine-i Münevvere’ye gelir gelmez selâmlaşmayı tavsiye etmiştir.
Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Şüphesiz halkın ziyâde bahîl olanı, karşılaştığı din kardeşlerine selâm vermeyen kimsedir.” (Münâvî)
“A’mâya selâm vermemek hıyânettir.” (Münâvi)
“Müminlere selâm vermek ve iyi işlere dâir güzel söz söylemek, Cenâb-ı Hakk’ın afv ve mağfiretini mûcib olan şeylerdendir.” (Münâvî)
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de hakkıyla iman etmiş olamazsınız.”
“Ben size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi?
Aranızda selâmı yayınız.” (Müslim)
“İslâm’ın hangi işi daha hayırlıdır?” diye soran bir zâta:
“Yemek yedirmen, tanıdığına tanımadığına selâm vermendir.” buyurdular. (Buhârî)
Selâmlaşmaya son derece ehemmiyet veren Ashâb-ı kiram -radiyallahu anhüm- Efendilerimiz, yolda giderken aralarına bir ağaç girse yanyana geldiklerinde selâmı tekrarlarlardı.
Selâmı yaymanın ve bu sünneti yerine getirmenin faziletine dair pek çok Hadis-i şerif rivayet edilmiştir.
Ezcümle Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyorlar ki:
“Selâmı yayın, selâmet bulursunuz.” (Ahmed bin Hanbel)
“Selâm, Allah’ın isimlerinden bir isimdir. Allah onu (Selâmlaşmak için) yeryüzüne koymuştur.
O halde selâmı aranızda yayınız.” (Feyz-ül Kadir)
“Sizden biriniz bir topluluğa geldiği vakit selâm versin. Oturmayı uygun görürse otursun. Ayrılmak üzere kalktığı zaman yine selâm versin. Evvelki selâm, sonraki selâmdan daha lâyık değildir.” (Tirmizî)
Selâmlaşma âdâbına göre; az çoğa, küçük büyüğe, yaya olan oturana, binitli olan yaya olana, geçip gitmekte olan oturana, arkadan gelenler önde gidenlere selâm verir.
Yemek yiyen, Kur’an okuyan, abdest alan, namaz kılan, hutbe dinleyen kimseye selâm verilmemelidir.
Ezan okunurken selâm verilmez.Kumar masası başında oyun oynayanlara, içki içenlere de selâm verilmez.