Allah-u Teâlâ'nın bir kulunu sevmesi, muhakkak ki o kulun zikrullahı sevmesi ve iştigal etmesi ile kâimdir. Etmeyenlerin ise cezalandırılacakları vaad ve vaîdinin bir neticesidir.
"Allah-u Teâlâ'ya muhabbetin alâmeti zikrullahı sevmek, buğzunun alâmeti zikrullahı sevmemektir." (C. Sağir)
Hadis-i şerif'i ile Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz zikrullahı sevmeyenleri Allah-u Teâlâ'nın sevmediğini ve buğzettiğini beyan buyuruyor.
Cenâb-ı Hakk Hazretleri ise Kur'an-ı kerim'inde:
"Allah'ı unuttuklarından dolayı Allah'ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın, onlar fâsıkların ta kendileridir." (Haşr: 19)
Âyet-i kerime'si mucibince, zikir ve fikirden gâfil olan müminleri fâsık kelimesi ile tabir buyuruyor.
Musa Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ'ya hitaben; "Yâ Rabb'i! Ben istiyorum ki kullarından kimi sevdiğini bileyim de, ben de onu seveyim." dedi.
Allah-u Teâlâ buyurdu ki:
"Beni çok zikreden kulumu gördüğün zaman bil ki ben onu severim. Beni zikretmeyenleri de gördüğün zaman anla ki ben ona buğzederim." (Tirmizi)
Allah-u Teâlâ münâfıklar hakkında ise Âyet-i kerime'sinde:
"Onlar Allah'ı pek az zikrederler." buyurmuştur. (Nisâ: 142)
Allah-u Teâlâ:
"Onlar Allah'ı unuttu, Allah da onları unuttu." (Tevbe: 67)
Âyet-i kerimesi ile münâfıkları Allah'ın zikrinden gâfil oldukları için, onları lütuf ve ihsanlarından mahrum bıraktığını beyan buyurmaktadır.
Bir Hadis-i şerif'te ise şöyle buyuruluyor:
"Bir kimse Allah'ı çok zikretmezse imandan uzaklaşır."
•
Her ibadetin belli bir şartı olduğu halde, zikrullah için hiçbir şart yoktur. Ayakta, oturarak, yatarak bile zikretmek câizdir. Abdestli olmak efdâl olduğu halde, abdestsiz olarak da yapılabilir.
•
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz insan hayatının her safhası için müstesnâ bir numunedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"Andolsun ki Resulullah sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir numunedir." buyuruyor. (Ahzâb: 21)
O Resulullah Aleyhisselâm ki zikrullahın fazilet ve meziyetini Hadis-i şerif'lerinde şöyle beyan buyurmaktadır:
– "Amellerinizin en hayırlısını, Melik'iniz katında en temizini, derecelerinizde en yükseğini, altın ve gümüş infak etmenizden daha hayırlı, düşmanlarınızla karşılaşıp boyunlarını vurmanız ve onların da sizin boynunuzu vurup şehit etmelerinden daha hayırlı olan bir işi haber vereyim mi?"
– "Evet yâ Resulellah!"
– "Allah-u Teâlâ'yı zikretmektir." (Tirmizi)
– "Yâ Resulellah! Kıyamet günü Allah katında derece bakımından kulların hangisi daha üstündür?"
– "Allah'ı çok zikredenler!"
– "Yâ Resulellah! Allah yolundaki gaziden de mi?"
– "Kırılıncaya ve kana boyanıncaya kadar kılıcını kâfirlere ve müşriklere çalsa da, Allah'ı çok zikredenler derece bakımından ondan daha üstündür." (Tirmizi)
•
Bir kimse; "Yâ Resulellah! Hangi cihadın ecri daha büyüktür?" diye sordu,
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz; "Allah-u Teâlâ'yı en çok zikredenlerinki." buyurdu.
Bundan sonra namaz kılanlar, zekât verenler, hacca gidenler ve sadaka verenler için de aynı soruyu sordu. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de hepsine aynı cevabı verdi.
Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-e; "Hayırların hepsini Allah-u Teâlâ'yı zikrendenler alıp gitti." dedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de "Evet" buyurdu. (Ahmed bin Hanbel)