Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz birgün etrafında toplananlara şöyle dedi:
"Ey insanlar!
"Ey iman edenler! Siz kendi nefislerinizi ıslah etmeye bakın.
Siz doğru yolda bulundukça yoldan sapanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yaptıklarınızı size haber verecektir." (Mâide: 105)
Âyet-i kerime'sini okuyorsunuz (Fakat onu yanlış anlıyorsunuz.) Oysa ben Allah Resul'ünü şöyle buyururken işittim:
"Şüphesiz ki insanlar zâlimi görüp de onun zulmüne engel olmazlarsa, Allah'ın kendi katından göndereceği bir azâbı hepsine umumileştirmesi yakındır." (Ebû Dâvud. Tirmizi)"
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ashâb-ı kiram ile birlikte oturuyorlardı, bir adam geldi. Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-in yanına oturdu. Hemen çirkin sözlerle Ebu Bekir -radiyallahu anh-e saldırmaya başladı. Hakaret ederek küçümsemeye çalıştı ve tacizde bulunarak onu üzdü. Ancak Ebu Bekir -radiyallahu anh- sükût etti, adama cevap vermedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu saygısız insanın haddi aşan sözlerinden rahatsız olsa da bir an için orada sustu.
Adam ikinci sefer aynı şekilde hakaret ederek eziyet verdi. Ebu Bekir -radiyallahu anh- yine sükût etti. Adam üçüncü sefer de hakaret edince Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- adama hak ettiği cevabı verdi.
Bunun üzerine Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz yerinden kalkıp orayı terk etti.
Ebu Bekir -radiyallahu anh- hemen arkasından yetişerek:
"Ey Allah'ın Resul'ü, sizi rahatsız edecek bir şey mi yaptım?" diye sordu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz çok sevdiği dostuna:
"Hayır!" buyurdu ve şöyle devam etti:
"Lâkin semâdan bir melek inmiş, o adamın sana söylediklerini yalanlıyor, senin adına ona cevap veriyordu. Sen karşılık verip intikamını alınca melek gitti, onun yerine şeytan geldi. Bir yere şeytan gelince ben orada durmam!" (Ebu Dâvud)
İtbân bin Mâlik -radiyallahu anh- şöyle anlatıyor:
"Kendi kabilem olan Sâlim oğulları'na imamlık yapıyordum. Benim evimle onlar arasında bir vâdi bulunuyordu. Yağmur yağdığı zaman o vâdiyi geçip mescidlerine gitmek benim için çok zor oluyordu. Bu sebeple Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e geldim ve şöyle dedim:
'Ey Allah'ın Resul'ü! Gözlerim iyi görmüyor. Yağmur yağdığı zaman vâdi taşıyor, benim için onu geçmek çok zor oluyor. Evime teşrif edip bir yerinde namaz kılsanız, ben sizin namaz kıldığınız yeri namazgâh edinmek istiyorum.'
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"İnşallah bu isteğini yerine getiririm." buyurdu.
Ertesi sabah, güneş yükseldiği bir vakitte Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ebu Bekir -radiyallahu anh- ile birlikte bana geldi. İçeri girmek için izin istedi, verdim. İçeri girdi, daha oturmadan:
"Evinin neresinde namaz kılmamı istersin?" buyurdu.
Namaz kılmasını istediğim yeri gösterdim. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz orada tekbir alıp namaza durdu. Biz de arkasında saf bağladık. İki rekât namaz kıldırdı, sonra selâm verdi, biz de selâm verdik. Namazı bitince Allah Resul'üne, kendisi için hazırlanmış olan "Hazîre" isimli yemeği ikram ettik.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bizde olduğunu duyan mahalle halkının erkeklerinden bir grup geldi. Evde kalabalık bir şekilde insanlar toplandı." (Buhârî - Müslim)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz nerede ise Ebu Bekir -radiyallahu anh- de oradaydı.