Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e iman etmek için heyetler geliyordu. Bu heyetler arasında hıristiyan ve musevî olanlar da vardı. Necrân oğulları ile Hanif oğulları hıristiyan kabilelerinin meşhurlarıydı. Yemame kabileleri'nden Hanif oğulları da müslümanlığı kabul etmişti. Meşhur Müseyleme bunlardandı. Kabilesiyle birlikte Medine-i münevvere'ye gelen Müseyleme, dönüşünde müslümanlıktan ayrılarak irtidat etti. Peygamberlik dâvâsına kalktı.
Esed oğulları kabilesinin başkanı Tuleyha, Yemen kabileleri'nden Ans kabilesi'nin başkanı Esved-i Ansî de iman ederek müslüman olmuşlardı. Dönüşlerinde Müseyleme gibi her ikisi de irtidat ederek peygamberlik dâvâsında bulundular.
Fakat Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'in halifeliği zamanında bütün mürtedler gibi bu yalancı peygamberler de cezalarını bularak ortadan kaldırılmışlardı. Halife, bunların içerisinde en azılılarından olan yalancı peygamber Müseyleme'tül-kezzab'ın öldürülmesi için Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- kumandasında bir orduyu göndermişti.
Bu ordunun içerisinde Vahşi -radiyallahu anh- vardı. Hazret-i Hamza -radiyallahu anh-i şehit ettiği harbesi ile yalancı peygamber Müseyleme'tül-kezzab'ı göğsünden vurarak öldürdü.
"Câhiliyede insanların en hayırlısını öldürdüysem de, Allah'a hamdederim ki müslümanlığımda da insanların en şerlisini öldürdüm." diyerek kendisini teselli etmiştir.
Ebu Bekir -radiyallahu anh-, Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- komutasındaki bu orduyu hemen Irak'ın fethi için görevlendirmişti.
Fakat ordunun bir kısmı geri döndüğünden Hâlid bin Velid -radiyallahu anh-, Ebu Bekir -radiyallahu anh'den yardım talep etmiş ve bu talebe karşılık Ka'ka bin Amr -radiyallahu anh-ı göndermiş ve "Onun gibi birinin olduğu ordu yenilmez!" buyurmuşlardı.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'in Sasani Devleti üzerine gönderdiği İslâm ordusunun kumandanı olan Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- önce askerlerini üçe böldü aynı yollardan geçirmedi.
Öncü kuvvetlerinin başında Müsennâ bin Harise -radiyallahu anh- vardı. Ondan sonra Adiy bin Hâtim -radiyallahu anh- arkasından da Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- gidiyordu. Düşmanlarla çarpışmak üzere "Hafir" (Basra yakınlarındaki Hufeyr) denilen yerde buluşacaklarını söylemişti. Bu bölgenin komutanı Hürmüz idi.
Hürmüz, İslâm ordusunu Hafir denilen yerde buluşmak üzere sözleştiklerini haber alınca, onlardan daha önce oraya varıp konakladı.
Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- onların bu durumunu haber alınca askerlerle birlikte Kâzıme üzerine yürüdü. Fakat Hürmüz buraya da onlardan önce geldi ve oradaki su kuyularını ele geçirdi.
Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- ise yoluna devam edip bir başka suyun kenarında konakladı.
Arkadaşları ona; "Ne yapacaksın?" diye sorunca, onlara; "Yemin olsun ki bu su iki gruptan kim daha sabırlıysa onun olacaktır." dedi ve ağırlıklarını indirdiler.
Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- Farslılar üzerine gitti ve onlarla karşılaştı. Allah-u Teâlâ bir bulut gönderip müslüman saflarının arka tarafına yağmur yağdırdı. Böylelikle müslümanların mânevî güçleri artmış oldu.
Sasani ordusunun askerleri kaçmamak için birbirleriyle zincirlerle bağlıydılar. Bu olaya aynı zamanda "Zâtü's-Selâsil" adı da verilmişti.
Hürmüz, ortaya çıkıp teke tek dövüşmek üzere Hâlid bin Velid -radiyallahu anh-i istedi. Hürmüz, Hâlid bin Velid -radiyallahu anh-i arkadan vurup öldürmek üzere bir plân hazırladı. Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- yaya olarak önüne çıktı. Hürmüz de atından indi, çarpışmaya başladılar. Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- onu kucağına alınca, Hürmüz'ün adamları hamle yaptıkları esnada Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- Hürmüz'ü öldürdü. Ka'ka bin Amr -radiyallahu anh- de onların bu plânlarına karşı hamle yaparak Hürmüz'ün arkadaşlarını püskürttü. Hâlid bin Velid -radiyallahu anh-i korudu ve nihayet Farslılar bozguna uğradı. Böylelikle Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'in "Onun gibi birinin olduğu ordu yenilmez!" beyanı tecelli etmiş oldu.
Hâlid bin Velid -radiyallahu anh- zafer müjdesini ve ganimetleri Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz'e gönderdi.