Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyuruyorlar:
"Refik, sümme tarik."
"Önce arkadaş, sonra yol."
Arkadaşın iyi olursa yolunda iyi olur.
Arkadaşın güzel olursa yolun güzel olur, güzel yolun nihayeti de cennet olur.
Bir arkadaş... Çünkü o bir arkadaş seni iyiye götürmeye vesiledir.
Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Sâlih bir dosta sahip olmak, kişinin saadetindendir." (Münâvi)
Elli sene evvel bir kitapta şöyle bir ibare gördüm:
"Bir insanın birçok iyiliği olsa da kötülerle görüşürse kötülerle gider.
Bir insan çok günahkâr olsa da iyilerle olursa iyilerle beraber olur."
Bir insan çok kötü olabilir, fakat iyinin iyiliğinden istifade ederek tövbe eder, Hazret-i Allah'a yönelir, O'nunla arkadaş olur.
Fakat insan çok iyilik yapabilir. Kötüyle arkadaş olduğu zaman, ona uyar ve ebedi hayatı söner.
İhvanda gaye Allah olmalı. Mal, mülk, evlât, iyal tamam; ama bunların hepsi kalacak. Gönlünde Hakk olursa, Hakk'la gidersen, ebedi O'nunla berabersin. Bu içinize işlesin ve bu hali alalım.
İnsan daima mütevazı olmalı; yoluna bakmalı aleme bakmamalı. Sana ihsan ettiği nimetin şükrünü eda et ve yoluna bak.
Halimize şükredelim. Zenginlik onların olsun, Allah'ım bize iman ve huzur ihsan etsin, hayırlı lokma ikram etsin. Çünkü gidiyoruz işte. Düzce'de oturduğumuz odanın badanalı olmasını dahi istemezler; "Yarın kabirdesin değmez." buyururlardı.
Arkadaşınız az olsun, öz olsun. Fazla arkadaş zarar verir. Çünkü herkesin ayrı ayrı fikri vardır. Çok arkadaşın olurda ayrı ayrı fikirlerini sana empoze etmeye kalkarlarsa hangisini tatbik edeceksin? Ama onların içlerinden bir tane ihlâslı arkadaş seçersen; aklı az olsa da niyeti halis olur sana da yol gösterir. Aklı azdır ama niyeti halis olduğu için sana yol gösterir. Bu sebeple az arkadaş da fayda vardır.
Güzel arkadaş; Hazret-i Allah'a yakın, Resulullah'a yakın bir arkadaş. Çünkü çok arkadaşın fikri sizi bozabilir. Fakat az arkadaş ihlâslı olursa size yön verebilir. Hakk yolu gösterir, Hakk yolculuğuna vesile olur. Bugün en mühim şey imanı kurtarmak.
Haram lokma yenirse, fâiz girerse, zekât verilmez ise Allah-u Teâlâ bir kula huzur vermez. Bunları yapanlar çalışır çabalar. Ama bu çabalama kuyusunu derinleştirmeye vesile olur.
Bugün helâl lokma yok mesabesindedir. Bu bakımdan az yemekte kurtuluş vardır. İnsan helâl kazanmak için çok dikkat etmelidir. Bütün dikkatlerden sonra kazandığını yine de şüpheli kabul edip ölmeyecek kadar az yemeye gayret edecek ki artık o zaruret olsun ve helâl olmuş bulunsun.
Rızâya dikkat ederse, Hazret-i Allah'a yaklaşmaya çalışırsa, herkes uyurken o uyanık olup, Hakk'a ibadet ederse, herkes gülerken o ağlarsa Cenâb-ı Hakk o zaman kendi kereminden o kuluna huzur bahşeder. Kalbi müsterih, mutmain olur. Daha da çok sevilirse Hazret-i Allah huşu verir ki; bu bambaşka bir âlemdir. Huşudan sonra mahiyet verir kendi huzuruna alır. Kurbiyet verir kendisine yaklaştırır. Bu noktalara varmak için kul çalışacak ama bunlar ilâhi lütuftan başka bir şey değildir. Hayat budur.
İnsan kerih bir sudan yaratıldığını unutuyor da, Allah-u Teâlâ'nın kendisine verdiği nimetleri ve ziynetleri benimseyerek "Benim!" diyor. Hayır! Senin değil, biraz sonra çekecek.
Her şeyi bildiğini zannediyor, halbûki hiçbir şey bilmediğini bilmiyor. Biliyorum zannıyla kaybediyor da farkında değil.
"Benim!" demesi, "Biliyorum!" demesi onu o kadar kaplıyor ki hiçbir kimseyi beğenmiyor, eleştiriyor, küçümsüyor, halbuki senin nefis arzuna göre değil, Hakk için beğenilip, Hakk için beğenilmeyecek. Hakk için sevmek, Hakk için buğzetmek. Belki senin o sevmediğin, küçük gördüğün, eleştirdiğin Hakk katında senden daha makbul ve derecesi yüksek. Sen kendini yok edip hiç olmadıkça bu hareketler hep nefsanîdir, şeytanîdir. Aslın olan kerih suya inmedikçe onu da yok etmedikçe Var husule gelmez. Var husule gelmeyince O'nunla değil, kendi nefsinle, zannınla konuşursun ve yanılırsın. Her şeyi bildiğini, en doğrusunu söylediğini zanneder durursun...
İnsan O'nun ihsanıyla O'na tefahüre kalkıyor; "Ben şunu yapıyorum, ben bunu yapıyorum!" diyor. İşte bu cehaletin en koyusu, en büyüğüdür. Hâlbuki sen çık aradan kalsın Yaratan.
Allah ehli tevâzu ve mahviyete değer verir.
Şeytan ehli kibir ve varlığa değer verir.
Bu anahtar elinizde oldukça herkesi ölçersiniz.
Allah'ım ahirette karşılaştırsın. Allah-u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri ihsan ve ikramda bulunurken bana ruhsat verilirse samimi selâm verenden dahi asla geçmem. Sevdiklerimi Allah'a emanet eder, sevmediklerimi O'na havale ederim. Onun için itimat et, ben tanımasam da Rabb'im tanır. Dilerse onları bir bir...
Yaratılış o hal güzeldir. Yaşayış değil. Bize yaşayış ayıp olur.
Daha evvel şöyle bir söz var: "Ah! Keşke ilmim olmasaydı da resim olabilseydim."
Çünkü şeytan da ilim sahibiydi. İlim onu bu hale koydu. Onun için birçok âlimim zanneden insanlar İblis oluyor.
Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Kim ki ben âlimim derse bilin ki o cahildir." (Münâvi)