Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (57) - Ömer Öngüt
HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (57)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
4 Haziran 2018

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm-
HAZERÂTI'NIN HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (57)

 

İran-Bizans Savaşı (2)

Rumlar'ın mağlubiyetine üzülenlerden birisi de Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- idi. Âyet-i kerime'ler nâzil olunca çok sevindi. Allah-u Teâlâ'nın gerçek vaadine inanmanın verdiği cesaretle müşriklere: "Allah sizin sevincinizi fazla sürdürmeyecek. Çünkü O, birkaç sene içinde Rumlar'ın tekrar galip geleceğini haber verdi." diyerek bu tebşiri teşhir etti. Onlar ise buna imkân tasavvur edemiyorlardı. Böyle bir şey olacağını havsalasına sığdıramayan Ubey bin Halef bahse girişmeyi teklif etti. Kumar henüz o yıllarda haram kılınmamıştı. Üç yıl içinde Rumlar'ın galip gelip gelemeyeceği hususunda on deve üzerine bahse girdiler. Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- durumu arzettiğinde Resulullah Aleyhisselâm; Âyet-i kerime'de geçen ve "Birkaç sene" mânâsına gelen "Bid'" sözünün üç ile dokuz sene arasındaki bir süreyi ifade ettiğini, bu sebeple süreyi de deve sayısını da üç katına çıkarmayı teklif etti. Bu sefer süreyi dokuz seneye, deve sayısını da yüze çıkararak bahsi yenilediler.

Nitekim mağlubiyetlerinden dokuz yıl sonra Bizanslılar beklenmedik bir şekilde kalkınarak 624 yılında İran'a girdiler ve düşmanlarını müthiş bir bozguna uğrattılar. Buna da müslümanlar sevindi, müşrikler ise son derece üzüldü.

Rumlar'ın İranlılar'ı kısa bir zaman içinde mağlup edeceklerine dair Kur'an-ı kerim'in haber verdiği mucizenin gerçekleştiğini gören birkaç Mekkeli müslüman oldular.

Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- de, Ubey'in vârislerinden bahiste kazandığı develeri aldı ve Resulullah Aleyhisselâm'ın tavsiyesi üzerine fakirlere dağıttı.

Bu hususta nâzil olan Âyet-i kerime'lerin devamında şöyle buyuruluyor:

"Eninde sonunda emir Allah'ındır." (Rûm: 4)

Hüküm her zaman için Allah-u Teâlâ'ya âittir. Rumlar galip gelecekler diye, ondan sonra emir ve irade Rumlar'da olacak zannedilmesin. Onlar galip gelmezden önce hakimiyet ne onların ne de İranlılar'ın olmayıp Hakk'ın olduğu gibi, onların galip gelmesinden sonra yine Hakk'ındır. O, önce onları mağlup ettiği gibi, sonra da eder. Galibiyet ve mağlubiyetten hiçbiri O'nun hükmünün dışında değildir. O'nun yücelttiği yücelir, alçalttığı alçalır. O'nun emir ve iradesini kayıt altına alacak, sınırlandıracak hiç kimse yoktur.

"O gün müminler de Allah'ın yardımı ile sevineceklerdir." (Rûm: 4-5)

Allah-u Teâlâ'nın Rumlar'ın galip geleceğine dâir ilâhî vaadi gerçekleştiğinde müminler sevindiler.

Ehl-i kitaptan olan Rumlar ateşperest İranlılar'a galip gelirken diğer taraftan da aynı yıl müslümanlar Allah-u Teâlâ'nın yardımıyla Bedir'de müşriklere karşı zafer elde ettiler. Hususiyetle kendilerini galip kılan bu ilâhî yardım karşısında daha çok sevindiler. Bu bakımdan Âyet-i kerime'nin bu sevinç gününü gösteren mucizesi, Rumlar'ın galibiyetini haber veren mucizesinden daha büyük bir şerefe hâizdir.

Böyle iken birçok kimseler bu hakikatten mahrumdurlar.

"Allah dilediğine yardım eder. O Azîz'dir, çok merhametlidir." (Rûm: 5)

O'nun yardımı sebeplere bağlı değil, sebepler O'nun iradesine bağlıdır. Her şey O'ndan gelmekte ve O'na gitmektedir.

Zafer insanların kendi zâtî güçlerinden doğan bir şey olsaydı, istenildiği zaman elde edilirdi. Aynı şekilde yenilgi de insanların zâtî bir zaaflarından dolayı husule gelen bir şey olsaydı, yine düşmanların istedikleri zamanda elde edilen bir şey olurdu. O kime dilerse ona yardım eder. O Azîz'dir, dostlarını da azîz kılar, güçlendirir, kuvvet ve kudretiyle onları takviye eder.

"Bu Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden aslâ caymaz. Amma insanların çoğu bilmezler." (Rûm: 6)

Cehâlet ve dalâletlerinden, tefekkürden mahrumiyetlerinden dolayı Allah-u Teâlâ'nın vaadinin kıymetini ve kesinliğini takdir edemezler. O'nun verdiği sağlam sözün bozulması mümkün değildir.


  Önceki Sonraki