Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Büyük Harplere Hazır mıyız? - Ömer Öngüt
Büyük Harplere Hazır mıyız?
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Nisan 2017

 

Büyük Harplere Hazır mıyız?

Almanya, Amerika gibi ülkeler FETÖ ve PKK hakkında Türkiye'yi kendi çizgilerine çekebileceklerini düşünüyorlarsa büyük bir akıl tutulması yaşadıklarını söyleyebiliriz. Devletlerinin, ekonomilerinin, küresel iddialarının büyüklüğü ile uyumsuz bu tavırlarına yapılabilecek tek yorum; "Artık bunların eceli yaklaştı" olabilir.

 

FETÖ kalkışması ve devamında yaşanan mücadele süreci yerel ve küresel boyutuyla devam ediyor. Sadece FETÖ'nün değil, bu ajan-taşeron güruhun arkasındaki "Batı" denilen sahte medeniyetin de bütün maskeleri yırtılıyor. Yalan ve sahtekârlık üzerine kurulmuş küfür binası çatır çatır yıkılıyor.

"Yavru paralel" FETÖ'nün çöküşü, bunların babası "Büyük paralel"in bütün ayarını ve planlarını bozdu. Trump'ın seçilmesi, İngiltere'nin tavır alması bu bozguna tüy dikti. Büyük bir öfke ile, kudurmuş gibi sağa sola saldırıyorlar. Almanya, Hollanda gibi güdümlerindeki devletleri kontrolsüz, irrasyonel harekete zorluyorlar. Bu durum gerçek yüzlerini iyice ortaya çıkartıyor, büyük maske büyük gürültülerle yırtılıyor.

"Yavru paralel"in babası "büyük paralelciler", diğer bir ifade ile "Siyonist Küreselci Paraleller" büyük bir plan çeviriyordu. Devletleri hükümsüz hale getirecekler, yeni bir din icat edecekler, insanları koyun güder gibi kendi amaçlarına hizmet ettireceklerdi. 19 ve 20. yüzyıllarda gizlenerek sinsice inşa ettikleri hakimiyetlerini bu yüzyılda "Küresel Kraliyet" ile taçlandırmayı planlıyorlardı. Dikkat ederseniz 19 ve 20. yüzyılda dünyayı büyük bir kargaşa ve kaosa sürükleyen ve temelde dinsizlikten yola çıkan marksizm, komünizm, darwinizm, faşizm, kapitalizm, amerikanizm gibi hemen bütün ideolojileri icat edenlerin yahut yayılmasına hizmet edenlerin yahudiler olması; yine bugün Avrupa'daki faşist partilerin hemen tamamına yakınının -Hollandalı Geert Wilders'te olduğu gibi- kökeninde Yahudi ve İsrail bağlantılarının bulunması bir tesadüf değildir.

Siyonist zihniyet, hıristiyanlık adı altında dünyaperestliğe ve sömürgeciliğe bir din gibi sarılan Batı insanının arasında kendisine rahat bir yer buldu. Birlikte bir taraftan dünyaya ahlak ve medeniyet adı altında akıl dağıtırken, diğer taraftan savaş, soykırım, zulüm, katliam, dinsizlik, ahlaksızlık yaydılar. Çok mazlum ahı aldılar. Milyonlarca insanın kanına girdiler. Yetmedi; 1. ve 2. dünya savaşlarında birbirlerini yediler. Ancak iki savaşın sonunda dünya hakimiyeti Amerika'nın eline geçti ve İsrail devleti kuruldu.

21. Yüzyılda ise "Küresel Kraliyet" ütopyasının gerçekleşeceğine inanıyorlardı. (Bugün yaşanan birçok hadise bu ütopya temelinde değerlendirilmelidir. Israrla ve inatla PKK'nın güneyimizde devlet haline getirilmeye çalışılmasının arkasında bu ütopya peşinde koşan Siyonistler ve İsrail'in olduğu unutulmamalıdır.)

Hıristiyan Batı'nın içine sızan "Siyonist Küreselci Paraleller" o kadar palazlandılar ki, dünyayı alenen ele geçirip yönetmek istediler. Türkiye'deki "Yavru paralel"in Türkiye'yi ele geçirme teşebbüsü bu planın ilk aşaması idi. Zira bu küresel paralelcilerin planlarının, sapkın ideolojilerinin önündeki en büyük engel İslâm dini ve İslâm dünyası idi. Yavru paralel başarılı olmuş olsaydı, hem İslâm dünyasının kalbini, Türkiye'yi ele geçirmiş olacaklardı, hem de İslâm dini'nin yerine yavru paralelin "Küfrü Hoşgörü Dini"ni ikame edeceklerdi. Ancak beklemedikleri bir şey oldu. Yavru paralelin yıkılışı bunların da yıkılışını başlattı. Hazret-i Allah Türk milletinin eliyle onlara büyük bir tokat vurdu.

Dikkat ederseniz bunların karıştırmaya çalıştıklarını -iman ile küfrü- Hazret-i Allah ayırıyor. Sahnenin bir tarafında ahmet-mehmet, diğer tarafında corc-hans var. Hepsinin üstünde Hazret-i Allah'ın planı var. Hazret-i Allah bu küffarın düzenini, planını yıkıyor, parçalıyor.

Binaenaleyh bu küffar olsun, onların uzantıları olsun, boşuna çırpınıyorlar, kiminle mücadele ettiklerini bilmiyorlar. Aslında biliyorlar ama hazmedemiyorlar. Bu yüzden ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar. Büyük hadiseler, büyük savaşlar çıkartabilirler.

Çarpışma bugünden başladı.

Bu çarpışma sahnesi bugün sözle, siyasetle, ekonomi ile, asimetrik savaşlarla yürüyor. Yakın zamanda savaşla, nükleer harple devam edecek. Nihayeti Hazret-i Mehdi ve Deccal'in çıkışı ile zirveye varacak.

Binaenaleyh bizim en büyük derdimiz ve gündemimiz bu olmalıdır: Bu büyük savaşlara hazır mıyız? Teknolojimiz yeterli mi? Silahımızı kendimiz yapabiliyor muyuz? Bu hak-batıl, hakikat-dalalet mücadelesinde hak ve hakikatin safında elimizden geleni yapacak mıyız? Yapıyor muyuz?

Dikkat ederseniz biraz aramız bozulunca Avusturya'sı olsun, Almanya'sı olsun hemen "Silah ambargosu" uygulamaktan bahsediyor. En son Alman hükümeti IŞİD savaşında hasar gören tanklarımızı onarmak için istediğimiz parçaların verilmesini veto etti.

Atalarımız "Kötü komşu insanı mal sahibi yapar" demişler. Onun için bu gibi haberlere üzülmemek lâzım. Sadece gayret edip bir an önce bu silahları kendimiz yapmamız lâzım. Kıbrıs harbinden sonra uygulanan ambargo olmasaydı bugün ASELSAN olmazdı. PKK ile yapılan savaş olmasıydı, ordumuz bugünkü hazırlık seviyesi ve teknolojik kabiliyetine ulaşamazdı.

Çok şükür bu millet, bu devlet bugün uyandı, her şeyini kendisi yapmak için harekete geçti, niyetini kurdu. Ancak zaman çok daraldı. Prosedürleri azaltmamız, çalışmaları hızlandırmamız, kimseye muhtaç olmamak için gecemizi gündüzümüze katmamız lâzım. Kritik motor teknolojileri, uzun menzilli hava savunma sistemleri, nükleer başlıklar, savaş uçağı, stratejik füzeler ... diye sıralanan, hepsinde bir yola girdiğimiz ancak neticelendirmek için zamana ihtiyacımız olan bir süreç yaşıyoruz. Bu süreci kısaltmak için ne gerekiyorsa yapılması lâzım.

İslâm ülkelerinde, Afrika'da, Latin Amerika'da neler yaptıklarını görüyorsunuz. Koskoca Almanya, Hollanda gibi ülkeler bunların güdümünde hareket ediyor.

Bizim bunlara karşı elde ettiğimiz muvaffakiyet iyi bilinmelidir ki Hazret-i Allah'ın bir lütfudur. Zira burası İslâm'ın son kalesidir. Bu kale yıkıldığı zaman İslâm ve İslâm dünyası da yıkılır. Bunun kıymetini bilelim, şükrünü eda edelim. Şükrünü eda etmek, bu nimetin, bu ihsanın Hazret-i Allah'tan geldiğini bilmek ve itiraf etmekle başlar. Kendimize maledersek büyük nankörlük etmiş oluruz.

Hazret-i Allah bu küfür çetesinin ayağını dolandırıp duruyor. Türkiye malum. Amerika'da Trump diye bir adam çıktı, bunların canını sıkıp duruyor. Rusya zaten öteden beri bu çeteyi kızdırıyor, İsrail'i huzursuz ediyor. (Geçtiğimiz ay Suriye İsrail uçağı düşürdüğünü açıkladı.) İngiltere de devletini teslim etmek istemediği için ayak diremeye başladı, ancak Rusya ile İngiltere'nin de arası bozuk.

Çin'e nüfuz edemiyorlar, ancak Çin menfaatini bu çetenin yanında görüyor. Almanya ise bu çetenin güdümünde. Kazan kaynıyor.

Trump FETÖ konusunda olsun, Suriye konusunda olsun bu çetenin fikirlerine zıt bir görüşe sahipti. Ancak ilk olarak FETÖ düşmanı Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn'ı kurban verdi. İkinci olarak Suriye'de Trump'ın politika değiştirmesine izin vermediler. CENTCOM yığınak yapıp duruyor, PKK-YPG'yi desteklemek için her türlü girişimde bulunuyor. Rusya'ya da Afrin, Münbiç PKK'sı senin olsun dediler. Yeterki Türkiye girmesin diye PKK'yı Rusya ile pay ettiler.

Avrupa'nın FETÖ aşkı ise akıl alır gibi değil. Avrupa kendisine malettiği, dünyaya ve Türkiye'ye dayattığı; demokrasi, basın özgürlüğü, toplanma ve ifade hürriyeti ... ne kadar değeri varsa bir anda hepsini çiğnedi, çiğnemeye devam ediyor. Bunlara şunu demek lâzım: "İster faşist olursunuz, ister despot. Ancak hem 'Biz demokrasinin beşiğiyiz' deyip, hem de bunları yapamazsınız. Bu iddianızdan vazgeçtiğinizi söyleyin, biz de bilelim, dünya da bilsin."

Batı öteden beri Türkiye'yi kuşatmaya çalışmıştır. Gerek askerî, gerek siyasî, gerek ekonomik, gerek psikolojik, gerek sosyolojik olarak. Bu uğurda her türlü melaneti işlemekten; her türlü fitneyi başımıza sarmaktan geri kalmamışlardır: Terör, ekonomik kriz, ambargo, askerî tehdit, sosyolojik-psikolojik manipülasyon-karışıklık… Artık kuşatmakta zorlanıyor, eskisi gibi nüfuz edemiyor. Bu durum ayarlarını bozuyor. Bütün maskeleri çıkartıyorlar. Küresel çete de bunların Türk ve İslâm korkusunu alabildiğine istismar ediyor, böylece kendi yanına çekmeye çalışıyor. Bunlar da her türlü rasyonaliteden uzaklaşıyorlar, yalana, dolana sarılarak baskı kurmaya çalışıyorlar. (En son bütün AB liderleri AB'nin kuruluşunun 60. yılında hep beraber Papa'nın huzuruna çıktılar, gerçek hüviyetlerini ilan ettiler.)

Batı bütün dünyaya aynı zamanda bir medeniyet iddiası ile ortaya çıktığı için bu melanetlerini daima bir maske ile gizlemeye, maşa kullanarak yapmaya özen göstermiştir. Bir taraftan ekonomik ve idari sorunların çoğalması için el altından ortalığı karıştırırken, diğer taraftan da medeniyetin, adalet ve hakkaniyetin temsilcisi edasıyla gelip akıl vermeye, baskı kurmaya çalışmıştır.

Ancak devir değişti, artık maske filan kalmadı, aleni olarak üzerimize geliyorlar. Netice alamayacaklarını bile bile geliyorlar.

Almanya, Amerika gibi ülkeler FETÖ ve PKK hakkında Türkiye'yi kendi çizgilerine çekebileceklerini düşünüyorlarsa büyük bir akıl tutulması yaşadıklarını söyleyebiliriz. Devletlerinin, ekonomilerinin, küresel iddialarının büyüklüğü ile uyumsuz bu tavırlarına yapılabilecek tek yorum; "Artık bunların eceli yaklaştı" olabilir.

 

TF-X Projesi ve İngiltere:

Dikkat ederseniz İngilizler hem batan AB gemisinden kaçtılar, hem de FETÖ ile yan yana görünmekten imtina ediyorlar. Amerika, Almanya gibi FETÖ'nün peşinden yuvarlanmayacak bir devlet aklı var. Halbuki FETÖ'nün en büyük patronlarından birisi Amerika ise diğeri İngiltere idi. Diğer taraftan da Türkiye ile Muharip Uçak Projesi başta olmak üzere savunma sanayiinde işbirliği yapmaya çalışıyorlar. Zira hem Amerika'ya güvenmiyorlar, hem de Türkiye'yi kendi yanlarında tutmak istiyorlar. Bu durum bizim için bir fırsat olabilir.

Binaenaleyh İngiltere'nin durumunu iyi takip etmek gerekiyor. Karşılıklı çıkar ilişkilerine râzı olacak mı, dikkat etmek lâzım. Bunlar tüccar millettir, sömürgeci millettir. Fırsatını bulduğu an, karşısındakini saf yakaladığı an; hemen bir parça koparmaya, menfaatlenmeye, mümkünse hiçbir şey vermeden her şeyi almaya çalışırlar. Bu yüzden savaş uçağı projesini bunlarla yapacaksak karşılarına muhatap olarak mühendisleri değil, uyanık, tüccar zihniyetli bir ekip çıkartmamız lâzım. Aksi halde fayda göreyim derken zarar görebiliriz.

Binaenaleyh, büyük harplere büyük hazırlıklar yapmamız, fırsatları değerlendirmeye çalışmamız lâzım.

Silah sanayi, enerji, tarım-gıda, ulaşım-haberleşme, eğitim sektörlerini harbe hazırlık zihniyeti ile yeniden ele alarak mükemmelleştirmek için seferber olmamız lâzım.


  Önceki Sonraki