Yeryüzünde Allah-u Teâlâ'nın çeşmeleri vardır. Her nasiplinin nasibi, ezeli takdir ve taksimât nispetinde o çeşmenin yanında durur. Çeşme O'nun... Çeşme dahi o deryâdan bir şey alamaz. Bin sene dursa, su gelmedikçe akıtamaz.
Allah-u Teâlâ'nın hoparlörleri de vardır, tecelli eder söyletir. Yerinde binlerce sene dursa bir hoparlör kendiliğinden konuşabilir mi? Ancak Allah-u Teâlâ'nın tecelli edip konuşturduğu kimseler hoparlörlük vazifesini görür. Ne akıtmış, ne söyletmiş ise...
Böyle olmasına rağmen bir kimse Allah-u Teâlâ'nın bu tecelliyatını kendine mâlederse, "Ben çeşmeyim" veya "Ben hoparlörüm" derse; veyahut ki hiç tecelli etmediği halde tecelli etmiş gibi, kendisinde varmış gibi göstermeye çalışırsa, bu sırları benimserse, o dalâlettedir. Hem kendisini hem etrafını zehirlemiş olur.
Bu gibi esrâr-ı ilâhiye ne zaman tecelli eder?
Bir insan pislik yuvarlayan Cubullâ adlı pislik böceğinin pisliği yuvarladığı gibi, kendisine ait tüm varlığının pislik şeklinde yuvarlandığını gözü ile görmedikçe hiçbir zaman bu hâl husule gelmez. Ve o kimse Vahdet-i vücud'dan bahsetmeye de sahib-i selâhiyet değildir.
Bunun da sırrı şudur:
Asliyetinin bir damla pislik olduğunu insan kendisi göremez. Onu göstermek için başka göz lâzım. O göz de Hazret-i Allah'ın lütuf nurudur. O nur ışığı ile ona kendi asliyetini gösterir. O zaman o göz onun değildir. Fakat bu sırlara gözü ile görebilecek kadar vâkıf olanlar dünya yüzünde nâdir kimselerdir.
Şeyh-ül Ekber Muhyiddin İbn-ül Arabî -kuddise sırruh- Hazretleri;
"Her şey O'dur."
İmam-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri ise:
"Her şey O'ndandır." buyurmuşlar.
Tecelliyâtları ayrı ayrı olduğu için, bu iki zât-ı muhteremin ayrı beyanlarda bulunmaları ile İslâm'da büyük bir çelişme husule gelmiştir. Ve bu çelişme günümüze kadar devam etmiştir.
Her iki söz de doğru. Fakir her ikisinin beyanlarını bir cümlede birleştiriyoruz ve diyoruz ki:
"Her şeyi Hazret-i Allah var etti, her şey O'nun varlığı ile kâimdir."
Böylece bu ihtilâfı ortadan kaldırıyoruz, Elhamdülillâh.
Birincisi; İmam-ı Rabbâni -kuddise sırruh- Hazretleri'nin beyanı, ikincisi; Muhyiddin İbn-ül Arabi -kuddise sırruh- Hazretleri'nin beyanı...
Binaenaleyh; hem O'dur, hem O'ndandır.