"Kün feyekûn", "Ol!" buyuruyor, her şey oluyor. O'nunla oluyor. Hepsi bir cesetten, bir elbiseden, bir perdeden ibarettir.
Bunu bilmek ancak Allah-u Teâlâ'nın duyurduklarına mahsustur. En üstün ilim sahiplerine verilmiştir. En bilgili âlim bile Cenâb-ı Hakk duyurmazsa kendi zannını söyler. Zan ise hükümsüzdür, kalp para geçmez paradır. Bu mevzu ilmel yakîn'de, aynel yakîn'de olanların işi değildir. Kör gözün işi de değildir. Ancak Hazret-i Allah'ı görüp kendisini görmeyenin işidir. "Ulül-elbâb"ın işidir.
Allah-u Teâlâ dilediği kulunun ruhâniyetinden lâtîfeler halkeder. Ne kadar halkettiğini O bilir ve o lâtîfeleri çalıştırır, bazen kişinin haberi bile olmaz. Bu gizli bir ilimdir. Bunlar Allah-u Teâlâ'nın ruhâniyetle desteklediği kullardır.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Onlar o kimselerdir ki, Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruhla takviye edip desteklemiştir." (Mücâdele: 22)
İşte bu kullardır ki Hazret-i Allah'ı görür, bilir. Zira Hazret-i Allah kâinâtı bir noktada toplar. O nokta ise "İnsan-ı kâmil"dir.
İnsan-ı kâmil olanlar gerçek âlimlerdir, hiç kimseden bir şey sormadıkları halde Hakk'tan ilim alanlardır.
"Allah'tan korkar, takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur." (Bakara: 282)
Muallimin Allah olursa, hem kendisini bildirir, hem de yarattıklarının esrarını bildirir.
Daha doğrusu bunun sırrını ancak Allah-u Teâlâ'nın talebeleri bilir. O'nun öğretmesi, O'nun göstermesi, O'nun bildirmesiyle kâimdir. Kendinin âlim olduğunu zannettiğin için, bu ilimden haberdar olmadığını sana bildirmem için, bu ilimlerde câhil olduğunu göstermem için önünüze seriyorum.
Zira Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:
"Kim ki ben âlimim derse bilin ki o câhildir." buyurmuşlardır. (Münâvî)
Aynaya bak, kendini gör, sonra da vicdanına dön, kararını ver. Sakın ve sakın tenkide kalkma, cehaletini ileriye sürme.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"İlim ikidir. Biri dilde olup (ki bu zâhiri ilimdir) Allah-u Teâlâ'nın kulları üzerine hüccetidir.
Bir de kalpte olan (mârifet ilmi) vardır. Asıl gayeye ulaşmak için faydalı olan da budur." (Tirmizî)
Sen bu faydalı ilimden nasibini almamışsan, ilmin zandan ibaretse, gözün körse güneşin suçu nedir?