Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm - Hükümdarları İslâm'a Dâvet (2) - Ömer Öngüt
Hükümdarları İslâm'a Dâvet (2)
HAZRET-İ MUHAMMED  Aleyhisselâm
Dizi Yazı - Resulullah Aleyhisselâm'ın Hayat-ı Saâdetleri
1 Mart 2016

 

HAZRET-İ MUHAMMED
Aleyhisselâm

-Hicretin Yedinci Yılı-

Hükümdarları İslâm'a Dâvet (2)

 

İran Hükümdarı'na Gönderilen Mektup:

İran'ın merkezi Medâyin şehri idi. İran hükümdarlarını İslâm'a dâvet için Resulullah Aleyhisselâm mektubunu üstün bir temsil kabiliyetine sahip olan Abdullah bin Huzâfe -radiyallahu anh-in başkanlığındaki bir heyetle gönderdi. Abdullah bin Huzâfe -radiyallahu anh- mektubu Medâyin'de Kisra'ya bizzat verdi. Besmele ile başlanan mektupta Resulullah Aleyhisselâm:

"Allah'ın Resul'ü Muhammed'den İran'ın ulusu Kisrâ'ya.

Doğru yolda gidenlere, Allah'a ve Peygamber'ine iman edenlere, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın kulu ve elçisi bulunduğuna şehâdet edenlere selâm olsun. Seni Allah'ın dinine dâvet ederim. Hayatta olanları korkutarak menetmek için bütün insanlara gönderilen Allah'ın peygamberiyim. Ey Kisrâ! Müslüman ol ki kurtuluş ve saâdeti bulasın. Eğer kabul etmezsen, mecûsî kavminin günahı hep senin boynuna olsun." buyurmuştu.

Mektupta Resulullah Aleyhisselâm'ın adı Kisrâ'nın adından önce yazılmıştı. İran hükümdarlarına gönderilen mektuplarda, kisrâların isimleriyle başlanması bir âdetti, Kisrâ Hüsrev Perviz buna çok kızdı. Resulullah Aleyhisselâm'ın mektubu okunduğu zaman dayanamadı ve hiddetle mektubu parça parça etti. İran'ın Yemen valisi Bâzân'a da haber yollayıp: "Hicaz'da peygamberlik dâvâsında bulunan adamı veya başını hemen bana gönder!" diye emir verdi. Bu suretle Bizans imparatoru'na karşı uğradığı mağlubiyetin acısını çıkarmak istiyordu.

Vali Medine'ye iki memur gönderdi. Bunlar Kisrâ'nın emrini yerine getireceklerdi. Halbuki Kisrâ tam o sırada oğlu Şireveyh tarafından sarayında öldürülmüştü.

Resulullah Aleyhisselâm, Hüsrev Perviz'in öldürüldüğünü vahiy yoluyla öğrendi ve Yemen'den gelenlere haber verdi. Müslümanlığı kabul ettiği takdirde Bâzân'ın Yemen'de yerinde bırakılacağını ilâve etti. İran'dan da Yemen'e Hüsrev'in ölüm haberi gelmişti. Esasen İran'ın Bizans'a yenildiğini, Kureyş'in Resulullah Aleyhisselâm'la barış yoluna girdiğini Yemen biliyordu. Bu sebepten, Bâzân hemen müslümanlığı kabul etti, Yemen'de Resulullah Aleyhisselâm'ın ilk valisi olarak kalmış oldu.

 

Habeş Hükümdarı'na Gönderilen Mektup:

Habeş hükümdarı'na Resulullah Aleyhisselâm'ın mektubunu ve bazı hediyeleri, eskiden beri elçilik hizmetleriyle tanınan Amr bin Ümeyye -radiyallahu anh- götürmüştü. Elçiyi en iyi karşılayan Habeş hükümdârı Necâşi oldu.

Resulullah Aleyhisselâm Necâşi'ye yazdığı mektubunda:

"Allah'ın elçisi Muhammed'den Habeş meliki Necâşi'ye.

Allah'a hamdederim. O'ndan başka hakiki mâbud yoktur. Ben şehâdet ederim ki Meryem'in oğlu İsa, Allah'ın rûhu ve kelimesidir. Seni ve maiyyetini İslâm'a dâvet ediyorum. Allah birdir, şeriki yoktur. Allah'tan gelen şeylere inanınız. Ben Allah'ın elçisiyim. Size tebliğ ettim ve nasihat eyledim, nasihatimi kabul ediniz. Hidayete tâbi olanlara selâm olsun." buyurmuştu.

Mektup okunduğu zaman Necâşi'nin yanında Hazret-i Ali -radiyallahu anh-ın ağabeyi Hazret-i Câfer -radiyallahu anh- vardı. Habeş hükümdarı müslümanlığı kabul etti.

Ebu Musa -radiyallahu anh- der ki:

"Habeşistan kralı Necâşî merhumu işittim, demişti ki:

'Ben şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın resul'üdür. O İsa Aleyhisselâm'ın, geleceğini müjdelediği zâttır. Eğer ben, şu saltanatın başında olmasaydım ve üzerimde insanlarla ilgili yük bulunmasaydı onun ayakkabılarını taşımak üzere yanına giderdim.'" (Ebu Dâvud)

Necâşi, Resulullah Aleyhisselâm'ın isteği üzerine Habeşistan'da bulunan Mekke'li muhâcirlerin son kafilesini de iki gemiye bindirerek gönderdi. Kafilenin başında Hazret-i Câfer -radiyallahu anh- vardı. Muhâcirler'in Medine-i münevvere'ye dönüşleri, Hayber'in fetholunması zamanına rastladığı için Resulullah Aleyhisselâm bu iki hâdiseden son derece sevinç duymuştu.

 

Mısır Hükümdarı'na Gönderilen Mektup:

Mısır'a elçi olarak gönderilen Hâtıb bin Ebî Belteâ -radiyallahu anh- mektubu İskenderiye'de Mukavkıs'a verdi.

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz mektubunda:

"Esirgeyip bağışlayan Allah adıyla. Allah'ın kulu ve Resul'ü Muhammed'den Kıbt kavmi'nin büyüğü Mukavkıs'a. Seni İslâm'a dâvet ediyorum. Müslüman olursan selâmet bulursun. Allah sana iki kat mükâfat verir. Bu dâveti kabul etmezsen, bütün Kıbtlar'ın günahı sana yüklenecektir." buyurmuş ve Bizans'ın mektubuna konulan Âyet-i kerime bu mektuba da ilâve edilmişti.

Mukavkıs müslümanlığı kabul etmedi. Fakat İran Kisrâ'sı gibi Resulullah Aleyhisselâm'ın mektubunu yırtacak derecede çirkin harekette de bulunmadı. Hattâ İmparator Herakliyüs'den bile daha iyi davrandı. "Bugün için bizim bir dinimiz var. Biz bu dinimizi bundan daha hayırlı bir din olmadıkça bırakmayız." dedi. Elçi Hâtıb -radiyallahu anh-'ı saygı ile karşıladıktan başka Resulullah Aleyhisselâm için kıymetli hediyeler gönderdi. Bu hediyeler arasında, o devrin geleneğine göre iki câriye ile bir de binek hayvanı vardı. Aynı zamanda da Resulullah Aleyhisselâm'a cevap olarak gönderdiği mektubunda:

"Besmeleden sonra, Abdullah'ın oğlu Muhammed'e, Kıbt kavmi'nin büyüğü Mukavkıs'dan. Sana selâm olsun! Mektubunu okudum. Dâvetini anladım. Bir peygamber daha kaldığını biliyordum. Fakat onun Şam'dan çıkacağını zannediyordum. Elçine ikram ettim. Sana Kıbtlar arasında yüksek mevkisi bulunan iki kız ile bir elbise, bir de ester gönderiyorum." demiştir.

 

Yemâme Hükümdarı'na Gönderilen Mektup:

Arap beyliklerinden Yemâme hâkimi Hevze bin Ali hıristiyandı. Resulullah Aleyhisselâm'ın mektubunu, elçisi Salît bin Amr -radiyallahu anh-'ın elinden aldı. Resulullah Aleyhisselâm bu mektubunda:

"Allah'ın adı ile. Allah'ın Resul'ü Muhammed'den Ali oğlu Hevze'ye. Selâm doğru yolda gidenlere. Bil ki dinim yakında mâmur memleketlere yayılacaktır. İslâm'a gel ki kurtulasın, memleketini de elinde tutasın." buyurmuştur.

Yemâme hâkimi Resulullah Aleyhisselâm'a:

"Beni veliaht gösterirsen, hükümetinden bana bir hisse ayırırsan, ben de müslüman olur, sana yardıma koşarım! Aksi takdirde seninle savaşırım!" diyecek kadar cür'et gösterdi.

Fakat Resulullah Aleyhisselâm:

"Elimde bir karış yer olsa, sana ondan bile bir şey veremem." cevabını verdi. Kendisine bedduâ etti. Yemâme hâkimi de çok yaşamadan öldü.

 

Gassan Hükümdarı'na Gönderilen Mektup:

Suriye'de Gassânî Arapları'nın başkanı Hâris'e elçi olarak Şuca' bin Vehb -radiyallahu anh- gitti, mektubu verdi. Resulullah Aleyhisselâm bu mektupta da:

"Allah'ın adı ile. Allah'ın Resul'ü Muhammed'den Ebu Şimr oğlu Hâris'e.

Kurtuluş doğru yolu bulanlara. Seni Allah'ın birliğine inanmaya dâvet ediyorum. O'nun şerîki yoktur. Dâvetimi kabul edersen memleketin yine senin elinde kalacaktır." buyuruyordu.

Hâris Bizans'ın bir valisi idi. Mektubu okuyunca hiddetle yere attı. "Ben şimdi onun üzerine geliyorum!" dedi. Elçiye de fena muamelede bulundu. Müslümanlara karşı harekete geçebilmek için askeri hazırlıklara kalktı. Hatta Bizans imparatoru'ndan izin bile istedi.

İşte bu sebepten Resulullah Aleyhisselâm, Medine'nin kuzey tarafı olan Suriye'ye karşı daima ihtiyatlı bulunuyordu. Mûte ve Tebük seferleri bundan ileri geldi.

Hâris, Mekke'nin fethi sırasında öldü. Bir müddet sonra da İslâm orduları Gassan diyarını zaptederek Gassan idaresine son verdiler.

Resulullah Aleyhisselâm'ın bu uygulaması gösteriyor ki, müslümanlar hangi vâsıta ve imkânla olursa olsun, dünyanın her köşesinde İslâm dâvetini yaymak mecburiyetindedirler.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR