Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (187) - Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (35) - Ömer Öngüt
Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- (35)
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (187)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Şubat 2016

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (187)

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî
-kuddise sırruh- (35)

"ANKÂ-İ MUĞRİB FÎ MA'RİFETİ HATMÜ'L-EVLİYÂ ve ŞEMSÜ'L-MAĞRİB" KİTABI

 

[76] Önceki Yâkut'un Gerçekleşmesi İle İlgili İlâve Bir İnci:

Onlarla ilgili olan üç asrı değerlendirdikleri esnada, ne zaman ki onu küçümseyerek kestirip atarlar; değerlendirme üstüne değerlendirmede, atıf üstüne atıfta bulunurlar. Nihâyetinde de: "O (devirde) artık herhangi bir hayır ve emir kalmaz!" diyerek neticeye ererler.

Zira onlar, ona eriştikleri an, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in;

"Gelecek her zaman sizin için bir öncekinden daha kötüdür." (İbn-i Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye, c. 9, s. 135)

Hadis'ine tutunurlar. [Çünkü] onlar; Mehdi, Hâtemü'l-velî ve İsâ Peygamber'in -salavatullâhi aleyh- nüzûl edeceği zamandan ibaret olan, üçüne tâbî olunduktan sonra gelecek dördüncü devri bilmezler. Halbûki beşer içinde [asıl] fesad, Safer [ayı] girip de [bu] üç devir nihâyete erdiği zaman zuhûr eder.

Sayılanların üçünün ilkine giren ferd, tâ ki Recep ayına girip de ashâbıyla biraraya gelinceye ve mânevî verâseti hususunda farkedilinceye kadar, sürekli sıkıntılı ve zor devirler başgösterir. Ârifler ehline tâbiliklerin ve mağfiretin yerleştiği ay vâr olduğunda ise, büyük ayların en büyüğü olur. Muharrem'in üçünün ortasında [55a] "Hüccet sâhibi"ni meydana çıkardığı vakit, meydana gelen sırların zuhûru ile ilgili devirler de bitişir. O üstünlüğü itibariyle evvel, zamani devresi itibariyle ortadır. Zira ıstılâhî hikmet, onun rûhânîliğini daha önde tutar. Bu ise muhkem olmayan hikmet bâbındandır. Dolayısıyla o hem evveldir, hem de orta olur. Bu hususta yanlış ve tutarsız bir açıklamadan söz de edilemez.

Diğeri çok daha büyük bir yücelikle vâredildiği vakit, daha da ileriliğe sahip kılınması nedeniyle, "Hüccet sâhipliği" nin en ulu ve yücesine de ilhâk ettiği için, onun ilâhî hücceti ayakta tutması daha da kuvvetli olur. Zira o, üç kişiye; işi kararlaştırıp sağlamlaştıracak gizli bir mahrem olarak katılmıştır. O her ne kadar cisim itibâriyle geciktirilmiş olsa da, hükümde evvel olması itibâriyle daha da öne geçirilmiştir.

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in dünyevî neşetinde tehir edilirken, uhrevî neşetinde öne alındığını görmez misin? Üstelik daha öne geçmesi sahih olunca, ecri de [onlarla] denkleşecektir. Bunun içindir ki bu ecir sahipliğini elde eden kimseye dair bir işaret verilmiştir.

Resulullah Aleyhisselâm'ın, ashâbına:

"Onlardan sizin amelinizi yapan bir kimse için, sizden yetmiş kişinin ecri vardır." şeklindeki açıklamasını görmez misin?

"Bilâkis, onlardan [yetmiş kişinin bizden bir kişi kadar ecri vardır, değil mi]?" demeleri üzerine:

"Hayır, sizden [yetmiş kişinin ecri kadar, onlardan bir kişiye ecir vardır]." buyurdu.

[77] Değer verme husûsundaki bir atıfla [onların] üstünlüğünü tekid etmiştir. Şu ayırımın büyüklüğünü ve ortaya çıkan şu üstünlüğü görmez misin? Geçip giden sürenin üstünleşmesiyle, karşı tarafı zayıflatması dahi sana bir hüccettir!

Bil ki, üstünlük için, kendisiyle ilgili sebeplerin üstünlüğüne göre birtakım bâblar (kısımlar) vardır. Istılâhî hüküm ve açıklamalarla düşüklük ve noksanlığa mürâcaat edildiği vakit; bir kimse Allah'ın kendisiyle kelâm edişine sahip olma üstünlüğü, bir başkası ölüleri diriltme ve kötülüklerden sakınma ile ilgili üstünlüğe erişebilir. Sözün düzgünlüğü ve sahihliği âşikâre olup sirayeti görünür hale gelince, biz onunla onları peygamber cihetinden başka bir yönden de üstün sayarız ve onların delil olmaksızın da bilinebileceğini biliriz. Nitekim sıfat hususunda aramıza iştirâk edildiği ve bazı marifet mertebelerinde bir araya gelindiği vâki olmuştur. İşte bu üstünlüğü tahakkuk ettirdiğin zaman, ayırt etmen hususunda senin için bir anahtar olacak ve onun tevilini peş peşe sana verecektir.

Müminlerin senelerine nispetle, aylardan sonra, bizim hamlettiğimiz ayırım ve tayin anlarında bir "Hüccet sâhibi" meydana çıkar.

O, sesli harflerden "Hâ"nın sona erişinden hemen sonra doğmuş olur.

O'nun miladı ise, cüzlerin inşâsının ve intizâmının ardından; "Sâd" ve "Se"nin sona erişinden hemen sonra olur.

İlim hususunda da, peşinen yediye girmesi umulur.

Buna, şiirde zikri geçen tek sayıların yok oluşuna göre; [55b] O'nun "Hatm-i evliyâ" sının varlığının yok olmasına karşılık, onun zuhur etmesiyle, büyük bir devlette hükmünü yürüteceği anlardır da diyebilirsin.

"Allah hakkı söyleyen ve doğru yola hidâyet edendir." (Ahzâb: 4)

"Ankâ-i Muğrib" isimli kitap Allah'a hamd olsun; O'nun güzel tevfîki ile tamamlandı.

 

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbnü'l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin
Ankâ-i Muğrib fî Ma'rifeti Hatmü'l-Evliyâ' adlı eserinin son satırları.
Süleymâniye Ktp. Şehid Ali Paşa, nr.: 1287, vr. 55b.

 

"Ankâ-i Muğrib" kitabının matbû nüshasının son sayfaları.
Muhammed Alî Sabîh Matbaası, Mısır-Ezher 1954, s. 76-77.


  Önceki Sonraki