Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:
"İçinizde!.. Görmüyor musunuz?" buyuruyor. (Zâriyât: 21)
O'ndan başka mevcud yok. Ötesi hep kabuktan ibarettir.
Bir ağaç var, dışı kabukla örtülmüş. Ona kabuk mu diyorlar, yoksa ağaç mı diyorlar? Tabi ki ağaç diyorlar. O kabuk da ağaçtandır. Üzerindeki âsâr olsun, üzerindeki hâreler olsun hep ağaçtandır.
Sen de bir kabuksun, kâinat da bir kabuktur. İçinde O var. Fakat insanoğlu o kabuğu görüyor da içindekini görmüyor. Yani perdeyi görüyor da tutanı görmüyor. Halbuki Âyet-i kerime'sinde "İçindeyim!" buyuruyor. Senin de içinde, kâinatın da içinde. Fakat sen görmüyorsun. Çünkü ilmin de, aklın da o noktada değil. Hiç şüphesiz ki içinde olduğunu gören de var bilen de var.
Mârifetullah ehli Allah-u Teâlâ'nın öğrettiğini bilir. O öğrettiği için ve herkese ayrı ayrı tecelli ettiği için o bilgi kimsede bulunmaz.
Her şeyi O'nun yarattığını ve her şeyin O'nunla kâim olduğunu ancak hakikat ehli bilir ve görür. Amma sizin bildiğiniz göz ile değil de, O'nun gösterdiği göz ile hem görülür, hem bilinir. Yoksa bir beşer gözü ile değildir.
İnsan Allah-u Teâlâ'nın yarattığı ve donattığı bütün âlemlerin "Lâ"dan ibaret olduğunu görmedikçe hiçbir zaman "İlâh"ı, yani Allah-u Teâlâ'yı göremez ve lâyık-ı veçhile bilemez. Bilgileri zandan ibarettir, bu böyledir.
"İçinizde... Görmüyor musunuz?" (Zâriyât: 21)
Bu bir Allah kelâmı değil midir?
Sen bu hakikati anlamıyorsun diye bu Âyet-i kerime'yi beyan etmeyelim mi? Senin gözün körse güneşin suçu nedir? Hakikat budur, ilâhî hüküm böyledir.
Bu hitâb-ı ilâhî yalnız insana değil, zerreden kürreye kadar yarattığı ve donattığı bütün âlemlere O'nun hitâb-ı ilâhî'sidir.
Gerçek Mürşid-i kâmil O'nu gördüğü zaman, kâinatın bir maske olduğunu görür. Maskeyi de görür, maskeyi kaldıranı da görür.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer siz süflî arza bir ip sarkıtmış olsanız Allah'ın üzerine düşerdi." (Tirmizî)
Demek ki Allah-u Teâlâ kime gösterirse o görüyor.
O'ndan başka hiçbir şey yok ki düşsün! Ötekiler "Ol!" ve "Öl!", işte bundan ibarettir. Düşen O'nun üzerine düşer.
O her şeyin takdirini dürmüş, şeklini şemâlini vermiştir, ondan sonra "Böyle ol!" demiştir, o da dilediği şekilde oluvermiştir. O görünenleri öyle murad ettiği için öyle göstermiş. Demek ki O var, O'ndan başka bir şey yok, O'nun hükmünden başka bir şey yok.
Her şeyi O tutuyor, O yaratıyor, O öldürüyor. Fakat insan tutulanı görüyor da tutanı görmüyor. Yani yaratılmışları görüyor da Yaratan'ı görmüyor...