Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI - Hazret-İ Ebu Bekir Sıddîk -Radiyallahu Anh- (33) - Ömer Öngüt
Hazret-İ Ebu Bekir Sıddîk -Radiyallahu Anh- (33)
ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI
Dizi Yazı - Ashâb-ı Kiram -r. anhüm-
1 Şubat 2016

 

ASHÂB-I KİRAM -Radiyallahu anhüm- HAZERÂTI'NIN HAYATI

"Ashâbım Yıldızlar Gibidir. Hangisine Uyarsanız Hidayeti Bulmuş Olursunuz." (Beyhâkî)

HAZRET-İ EBU BEKİR SIDDÎK -Radiyallahu Anh- (33)

 

Zâhirî Cennet, Bâtınî Cennet:

Mukarrebler Cennet-i alâ'nın bâtınına vâristirler.

Onlar dünyada iken cennet için çalışmadılar. Hazret-i Allah ve Resulullah için çalıştılar.

Bir Hadis-i şerif'te:

"Kim Allah için olursa, Allah da onun için olur." buyurulmaktadır.

Ebu Bekir Sıddık -radiyallahu anh- Hazretleri bir gün düşünceye dalmış; kıyamet, mizan, cennet, cehennem, meleklerin dizilmeleri, göklerin katlanışı, dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülmesi ve yıldızların parçalanışı hakkında fikir yürütmüş ve:

"Arzu ederdim ki, ben şu yeşilliklerden bir yeşillik olsaydım, hayvanlar gelip beni yeselerdi ve ben yaratılmamış olsaydım." demişti.

Bunun üzerine Allah-u Teâlâ'nın huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet verileceğine dair Âyet-i kerime nâzil oldu.

"Rabb'inin huzurunda durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır." (Rahman: 46)

Ki birisi cismânî cennet diğeri ruhânî cennet. Dünyada iken gönül cennetine girmektir, ahirette ise dilediği lütfunu onlara bahşeder. Onlar dünyada iken bu cennete girmişlerdir, bu halleri böylece ahirete intikal eder.

Yani bir iç cenneti, Allah-u Teâlâ'nın varlığı içindedir. Diğeri dış cenneti, yani Cennet-i alâ.

Marifetullah ehli ile diğerlerinin ayrılma noktası burasıdır. Birinin güzeli içindedir, diğerinin dışındadır.

Çünkü zaten O'nunlaydılar. Eğer O'nunlaysan zaten sen dünyada cennettesin. Niçin? O'nunla olduğun için.

Cennet-i alâ'yı güzel yaratmıştır, amma yaratan senin içinde olursa o daha güzeldir.

Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde:

"İçinizde... Görmüyor musunuz?" buyuruyor. (Zâriyat: 21)

İşte bunlar Allah-u Teâlâ'nın içte olduğunu görür. Bu Âyet-i kerime'ye mazhar olanlar bu zümredir.

Marifetullah ehli Allah-u Teâlâ lütfederse Naim cennetinin vârisleridir. Orada da Hazret-i Allah iledir. Çünkü o Cennet-i alâ'ya kendisine yaklaştırdığı kimseleri koymuştur. İçinde O var, her zaman da O'nun iledir.

Ve bu iki cennet "Mukarrebler" e mahsustur.

Nefis putuna dayanan için de iki cehennem vardır.

Birisi cehennemliklerin gönüllerinde duydukları iç nedâmet, diğeri ise ateştir. Aynı zamanda kalpleri sâlim ve itminan olmadığı için ne kadar varlıkları da olsa, dünyada daima huzursuzdurlar. Allah-u Teâlâ'nın zikri boğazlarından aşağı geçmemiştir.

Allah-u Teâlâ'ya yakın olanlar O'nun ile karşı karşıyadır. Onlar o anda yok olmak ister ve yok olurlar. Bir zerresi mevcut olsa varlıktır. O saha Hazret-i Allah'a mahsustur.

Bu noktayı şöyle tarif edelim:

Allah-u Teâlâ'nın bir şey buyuracağı, bir emir ve hüküm çıkacağı zaman veya herhangi bir hitabı ile karşı karşıya kaldığı zaman, nefsinin müdahale etmemesi için, kendisinin yerin dibinde olmasını ister.

İşte o anda yok olur, orada Allah kalır. O yok, Allah var. Hüküm ancak yücelerin yücesi Allah'ındır. O; Allah-u Teâlâ'dan, O'nun azâmetinden korktuğu için o anda yerin dibindedir ve orada bulunmak ister. Velev kendisi hakkında hüküm çıksa dahi yine öyledir.

Bunun temsilini arzedelim:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"Allah-u Teâlâ bir emrin infaz olunmasını hükmettiği zaman, melekler düz bir taş üzerine zincir çeker gibi, kanatlarını çırparak, korktuklarını belirtirler. Gönüllerinden bu korku gidince Cebrâil ve Mikâil gibi mukarreb meleklere; 'Ne var? Rabb'imiz ne buyurdu?' diye sorarlar. Onlar ise; 'Hak ve hakikati buyurdu. Allah yücedir, Allah büyüktür!' derler." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1709)

Bir melek ki, bir fermân-ı ilâhi çıkmadan evvel bu kadar korkuyor. Çıkacak bir fermân-ı ilâhi karşısında bir beşerin ne kadar korkması gerekir? Onun bir tek yapacağı iş yok olmaktır ve yok olur. Hüküm O'nundur, O nasıl hükmederse öyle olur. Ortada O var sen yoksun.

Gerçek mânâda Allah-u Teâlâ'nın huzurunda durmaktan korkanlar işte bunlardır. Âyet-i kerime'nin bâtınî mânâsı da budur...


  Önceki Sonraki