• Bir uzvun tamamına değil de, bir kısmına güzel koku veya yağ sürmek.
• Saç veya sakalın, yahut başka bir uzvun dörtte birinden daha az kısmını tıraş etmek.
• Bir el veya ayağın tırnaklarından bir kısmını kesmek veya bir el yahut ayağın tırnaklarının tamamını ayrı ayrı yerlerde, yahut değişik zamanlarda kesmek. Ancak her bir tırnak için ayrı cezâ gerekir.
• Başı bir gündüz veya gece süresinden daha kısa bir zaman örtülü tutmak.
• Bir gün veya bir geceden daha az bir süreyle dikişli elbise, topukları kapatan ayakkabı giymek veya başı örtmek.
• Kudüm veya vedâ tavafını, yahut herhangi bir nafile tavafı abdestsiz olarak yapmak.
• Vedâ tavafının veya Sa'y'in dördüncü şavttan sonraki şavtlarını eksik bırakmak. Eksik kalan her şavt için ayrı cezâ gerekir.
• Cemrelere eksik taş atmak. Eksik kalan her taş için ayrı cezâ gerekir.
• Başkasını tıraş etmek. Tıraş ettiği kimse ister ihramlı olsun, ister ihramsız olsun.
• Üçten çok haşere, bit, çekirge vs. öldürmek.
• Üçten az haşere, bit veya çekirge öldürmek.
• Vücudundan kıl koparmak. Bunları yapan bir kimse uygun bir tasaddukta bulunur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Hacc'da ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin! Sizden avı kasten öldürenin cezası; içinizden adâlet sahibi iki kişinin vereceği hükme göre ehlî hayvanlardan, öldürdüğüne denk ve Kâbe'ye varacak bir kurbanlıktır. Yahut onun kıymeti kadarıyla kefâret olarak yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır. Tâ ki yaptığının vebalini tatmış olsun.
Allah daha önce olanı affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse, Allah da ondan karşılığını alır. Allah Aziz'dir, intikam sahibidir." (Mâide: 95)
"İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzurunda haşrolacağınız Allah'tan korkun!" (Mâide: 96)
• İster kasten ister yanılma ile, bilmeyerek veya unutarak olsun, ihramlı iken karada yaşayan av hayvanlarını avlamak, avlayanlara yardımcı olmak veya yaralamak, kanadını kırmak, tüylerini yolmak, yumurtalarını almak... gibi davranışlarla bu hayvanlara zarar vermek haramdır, cezâ gerektirir.
Avlanan bir hayvan sebebiyle ödenecek kefaretin bedelini belirlemek için, bu hayvanın öldürüldüğü yerdeki kıymeti, adaletli iki kimsece takdir olunur.
Yasağı çiğneyen kimse; belirlenen bu bedeli dilerse her birine bir fıtır sadakası miktarından daha az veya daha çok olmamak üzere istediği yerde fakirlere dağıtır. Dilerse her fıtır sadakası miktarı için bir gün oruç tutar. Bir fıtır sadakasını iki ayrı fakire vermek veya birkaç sadaka miktarını toptan bir fakire vermek câiz değildir. Bu gibi kimse dilerse takdir edilen kıymette bir kurban satın alabilirse, Harem bölgesinde bir kurban keser. Bu durumda takdir edilen kıymet, kurban değerinden fazla da olsa, artan miktarın sadaka olarak verilmesi gerekmez.
Tilki ve arslan gibi eti yenmeyen hayvanlara, koyun ve keçi bedelinden daha çok kıymet belirlenmez. Eti yenen hayvanların kıymetleri ise koyun veya keçi bedelinden daha çok olabilir. Av hayvanı ölmeyip herhangi bir zarara uğramışsa, sağlam durumu ile zarara uğradığı durum arasındaki kıymet farkı belirlenir. Verilen zarar, hayvanı kendini savunamayacak duruma sokmuşsa, ölü hükmünde tutulup, tamamının kıymeti belirlenir, verilen zarar iyileştikten sonra hayvanda herhangi bir eser bırakmazsa ceza ödemek gerekmez.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Harem hudutları içinde zararlı olan beş türlü hayvan öldürülür: Karga, çaylak, akrep, fare ve saldırgan köpek." (Buhârî. Tecrid-i sarîh: 866)
Bunları Harem'de ve ihramda iken öldürene günah yoktur, herhangi bir cezâ gerekmez...