Ebeveynler ve eğitimciler çocukların "Dil"inden anladıkları ölçüde onların eğitiminde ve kişilik gelişiminde başarılı olurlar.
"Çocuk dili" deyince akla iki şey gelir:
İlki çocukların konuşmayı öğrenme döneminde kendilerini ifade etmek için kullandıkları çocuksu konuşma dilidir.
İkincisi ve daha önemlisi "çocuğun ruh dilinden" anlamak, özellikle 0-6 yaş çocuklarının eğitiminde en önemli şeyin "oyun" olduğunu bilmektir.
"Çocuk dili" denilince birçok insanın aklına ilk gelen şey, çocukların çocuksu konuşma dilidir. Zira çocuk ilk önce sesleri duyar, daha sonra duyduğu sesleri kayıt eder. Dilin gelişim aşamaları ile her gelişim döneminde de, daha ustaca taklit ederek 5 yaşına kadar dil gelişimini tamamlar.
Yalnızca birçok ebeveynin çocuğun işitme döneminin dünyaya geldikten sonra başladığına inanması yanlış bir bilgidir. İşitme dönemi ile ilgili çok önemli bir püf noktası, bebeğin sesleri duyma sürecinin, anne karnında 3 aylık iken tamamlanan kulak gelişimi ile başlamakta olduğudur. Zaman zaman kendimizin yahut yanımızdaki bir başka kişinin iç organlarından gelen sesleri duyabiliyorsak, anne karnında gelişmiş bir kulağın da aynı derece bizi duyduğuna inanmamız ve bunun için de o kulağı güzel seslerle ve sözlerle beslememiz gerektiği aşikârdır.
Dünyaya gelen bebek zaman ilerledikçe kendince ses denemeleri yapmaya başlar, zaman geçtikçe de kendince ürettikleri sesleri bir amaç için çıkartmaya başlarlar.
Örneğin; suya "Ma" gezmeye "Adda" gibi kelimeler kullanırlar. Bu süreç ebeveynleri heyecanlandırmakla birlikte, bütün aileyi de eğlendirmektedir. Ebeveynin çıkarılan sesin hangi amaç için çıkarıldığını anlayıp, çocuğu amacına ulaştırması; dahası ebeveynin de günlük kullandığı dil yerine bu çocuksu dili kullanması, örneğin; "Hadi adda titiyoruz" gibi geri bildirimler yapması çocuğun sağlıklı dil gelişimini farkında olmadan engellemektedir.
Oysa ki "Anne ma!" diyen çocuğa "A sen benden su istiyorsun. Buyur sana su" diyerek yeni ve doğru sesler ve sözler ile çocuğun haznesine çok büyük bir zenginlik katabiliriz. Başka bir zenginlik sağlayan teknik de konuşurken virgüllü konuşma tekniğidir.
Örneğin; yere düşmüş bir yastığı işaret ederek "Şunu yerden kaldırır mısın?" demek yerine "Köşe koltuğumuzun mavi, sarı, yeşil yaprak desenli yastığını yerden kaldırıp diğer yastıkların yanına koyar mısın?" gibi cümleler kullanmaktır.
Ve tabii ki çocuğu; 3 yaşından önce TV karşısına oturtmamak; ona bol kitap okumak; duygusal ve sosyal paylaşımlar ile desteklemek; dil ve yüz kaslarının gelişmesi için püre ağırlıklı beslememek de dikkat edilmesi gereken önemli hususlardır..
"Çocuk dili "denilince akla gelen ikinci şey ise "çocuğun ruh dilinden" anlamaktır. Bunu anlamanın yolu da 0-6 yaşta çocuğun ruhuna hitap eden en önemli ve tek şeyin "oyun" olduğunu bilmektir. Çocukla gönülden oynamak, oynarken oyuna ve oyuncağa saygı göstermektir. Çünkü saygı sevgiyi getirir. Sevginin olduğu yerde bir güven ortamı oluşur. Ve karşılıklı bir iletişim başlar. Sağlıklı bir iletişimin olduğu yerde ise artık hiçbir engel yoktur.
Oyuncak, çocuğun dilidir. Çocuklar ancak oyun sırasında günlük hayatında ifade etmekte zorlandığı öfke, üzüntü, kıskançlık gibi olumsuz duyguları özgürce yaşarlar. Oyuncaklar ve oyunları birebir iç dünyalarını yansıtır.
Ancak bunun gerçekleşmesi için çocuğun doğru oyuncakların yer aldığı bir odada, koşulsuz bir kabul ve şefkatle oyun oynaması sağlanmalıdır.
İşte bu ortamı sağlayan ebeveyn ve eğitimciler, artık bir nakış gibi, işlenmesini bekleyen en değerli varlığı istedikleri renk, şekil ve model işleyebilirler.
Hiç şüphesiz "Ağaç yaş iken eğilir".
Özellikle gelecek nesli elinde tutan ve ümmet ruhu taşıyan eğitmenlerin ve ebeveynlerin bu dili çok iyi bilmeleri ve bilinçli şekilde de uygulamaları gerekir.
Çocuk dili; meleklerin dili gibidir. Günahsız, saf ve temiz.
Çocuk diline kulak verenlerden olmak duası ile…