Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TARİHTEN SAYFALAR - Orhan Gâzî'nin Oğulları ve 749/1348 Târihli Beratı Üzerine Yeni Tespitler (2) - Ömer Öngüt
Orhan Gâzî'nin Oğulları ve 749/1348 Târihli Beratı Üzerine Yeni Tespitler (2)
TARİHTEN SAYFALAR
Hakan Yılmaz
1 Kasım 2015

 

Orhan Gâzî'nin Oğulları ve 749/1348 Târihli Beratı Üzerine Yeni Tespitler (2)

 

Mülk-nâme Hakkında Ortaya Atılan İddiâlar:

Orhan Gâzî'nin 749 Rebî'u'l-âhir/Temmuz 1348 tarihli mülk-nâmesinin Topkapı Sarayı Arşiv Kataloğu'nda yayınladıktan kısa bir süre sonra ilim âleminin dikkatini celbettiğini belirtmiştik. Nitekim mülk-nâmenin içeriği ve sıhhatine yönelik ilk yorumların Paul Wittek tarafından yapıldığı görülmektedir. Belgeyi Arşiv kataloğundaki fotoğrafı üzerinden inceleyen Wittek'e göre mülk-nâme "beklenmedik türden oldukça eski bir belge" dir ve yalnız bu belgenin değil, Orhan Gâzî'ye atfedilen bu türden tüm belgelerin sıhhatinin toplu hâlde incelenmesi gerekmektedir. Berattaki şâhid adlarının nişâncı tarafından altına yazılmasının kuşku uyandırıcı bir durum olduğunu düşünen Wittek, belgenin sahte olmasa bile en azından bir kopya olduğunu ve mevcut şekliyle XV. yüzyılın sonlarında, eski Osmanlı vesîkalarını açığa çıkarmaya yönelik romantik bir yaklaşımın ürünü olduğunu iddiâ etmiştir7.

Wittek ile aynı tarihlerde beratın Arşiv kılavuzundaki fotoğrafını farkeden ikinci isim Helmuth Scheel olmuş, o da belgenin sahteliği konusunda Wittek'le hemfikir olmakla birlikte, orijinal olmadığını ispatlamaya çalışırken daha farklı görüşler ortaya koymuştur. Scheel, yayınladığı makâlelerde belgenin üzerinde bulunan tuğra ile metnin yazılış tarzının birbiriyle uyuşmadığını, son kısmının belgenin bir kopya olduğunu kanıtladığını, bu nedenle mülk-nâmenin arşiv inceleme metodlarına uygun olarak incelenmesi gerektiğini öne sürerek "sahte" olduğunu savunmuştur8.

Scheel'le hemen aynı tarihlerde mülk-nâme üzerindeki en titiz ve önemli çalışmaya imzasını atmış olan İ. Hakkı Uzunçarşılı, Hüseyin Hüsâmeddîn'in Türk Târîh Encümeni Mecmû'ası' nda neşrettiği Orhan Gâzî'nin 761/1360 tarihli vakfiyesinde ilk Osmanlı vezirleri hakkında yaptığı değerlendirmeden9 yola çıkarak, Orhan Gâzî döneminden kalma en eski belgelerden biri olan bu beratın, dönemin benzer diğer örnekleriyle eşdeğer olduğunun altını çizerek, onu Kuruluş devri Osmanlı tarihini aydınlatmadaki önemi açısından ayrıntılı olarak değerlendirmiştir10.

Uzunçarşılı, Hüseyin Hüsameddîn'in eski vakfiye ve mülknâmelere dayanarak çıkardığı vezîriâzamlar çizelgesine, bu yeni belgeye dayanarak Ahmed bin Mahmûd'la Sinânü'd-dîn Yûsuf Paşa arasında Hacı Paşa'nın da bulunduğu bilgisini eklemekle kalmamış, belgeyi bilimsel açıdan geniş bir biçimde analiz etmiştir. Ona göre mülk-nâme, sadece vezirler hakkında yeni bir bilgi vermekle kalmaz; üzerinde yer alan Orhan Gâzî tuğrası, oğullarının adları, hakkında "Hüdâvendigâr" unvânının kullanılması, şâhidler kısmında devrin önemli ricâlinin isimlerinin sıralanmış olması, vakfedilen arâzî hudutlarının tavsif tarzı, vezirlere bağışlanan eşyanın evsâfı… gibi konularda da kroniklerdeki bilgilerle büyük ölçüde uyuşan önemli tarihî malûmâtı içerir11.

Konu ile ilgili makâlesini yazdığı sırada, Scheel ve Wittek'in yorumlarından habersiz olan Uzunçarşılı, her iki tarihçinin de belgenin sahte olduğuna yönelik yukarıdaki iddialarını sonradan haber almış ve bunlardan, hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduğu ve kendi makâlesine yönelik birtakım eleştirilerin de bulunduğu Scheel'in makalesindeki iddiâları, Orhan Gâzî'nin 1324 tarihli mülk-nâmesi vesilesiyle yazdığı yeni makalede12 titizlikle cevaplandırmıştır. Ortaya çıkan daha eski tarihli bu yeni ve benzeri belgelerin, ortaya atılan bu gibi iddiâları yavaş yavaş silmeye başladığını makalesinin başında özellikle belirten Uzunçarşılı, öncelikle Scheel'in tuğrayı yazan hatla metni yazan hattın ayrı olması yönündeki şüphesini, tarihî teamüllere göre ikisinin aynı kişi tarafından yazılmasının zaten şart olmadığını, bu belgeye benzer tarzda hattın ve tuğranın farklı olduğu başka belgeler de bulunduğunu söyleyip, buna ilişkin örnekleri sıralamak sûretiyle tamâmen ortadan kaldırmıştır. Beratın bir sûret olduğu yönündeki iddialara da eğilen müellif, sûretin üzerine eski hükümdar adına tuğra çekmek gibi bir uygulamanın Osmanlı inşâ literatüründe hiçbir zaman yer almadığını, çıkarılan eski belgelerdeki tuğraların yerine "mahall-i nişân-ı şerîf" ifâdesi yazıldığını ya da yerinin boş bırakıldığını, yeni padişahların ibkâ ettikleri yerlere ait belgelerde dâimâ kendi alâmetlerini kullandıklarını önemli birer delil olarak açığa çıkarmıştır13.

Uzunçarşılı ile Scheel arasındaki tartışmaya ve bu arada Wittek'in iddialarına ilk önemli müdâhale S. Adnan Erzi'den gelmiştir. Tıpkı Uzunçarşılı gibi, beratın orijinalliğinde şüphe olmadığını savunan ve bu konuda oldukça çarpıcı kanıtlar ortaya koyan Erzi, bu döneme ait yeni bazı belgeleri neşrettiği makalesinde14, Orhan Gâzî'ye ait bir Münşe'ât Mecmû'ası' nda rastladığı yeni bir mülk-nâme vesilesiyle 1348 tarihli mülk-nâme ile ilgili tartışmalara da değinmiştir. Erzi, Uzunçarşılı'nın ortaya koyduğu bilimsel delilleri takviye edecek yeni bir tespitte bulunarak, müellifin yayınladığı her iki belgedeki tuğraların birbirine aşırı derecede benzemesinin, iki belgenin de orijinalliğine kesin bir delil teşkil ettiğini belirtmiş; ayrıca tuğraların basit şekilde çizilmiş olmasının da tuğra metinlerinin orijinalliğini ispatladığına, belgeler kopya edilmiş olsa bile aslî belgelerdeki mizanpajın korunduğuna dikkati çekmiştir15.

Adanan Erzi'den iki yıl sonra berat hakkında görüşlerini izhar eden diğer bir isim G. Elezovic olmuş; Sırp tarihçi, Orhan Gâzî'nin oğlu Süleyman Paşa adına düzenletmiş olması gerektiğini düşündüğü belgeyi yazan kâtibin imlâ konusunda pek çok hatalar ve yanlışlıklar yaptığını öne sürerek, burada "Hundkâr" diye sözü edilenin Orhan Gâzî olarak anlaşıldığını söylemiştir16.

Mülk-nâmenin sıhhatinde şüphe etmeyen Uzunçarşılı ve Erzi, tarihî önemini büyük bir ustalıkla vurguladıkları belge ile, kuruluş devri araştırmalarına farklı bir veçhe kazandırmışlardır. Ancak belgenin sahte olduğu iddiasının savunan tarafın uzun süren sessizliğinin ardından, âdetâ sudan bahânelerle çürütülmesi yönündeki asıl önemli iddiâlar, bu makâlelerden çok sonraki bir tarihte İrene Beldecieanu Steinherr tarafından ortaya atılmıştır. Osman Gâzî, Orhan Gâzî ve I. Murad dönemi vakfiye ve mülk-nâmelerini şeklî açıdan ve içeriği bakımdan toplu hâlde tetkik amacıyla bir eser yazmış olan17 Steinherr, kendisinden önce bu konuda ortaya atılmış tüm iddiâları geniş bir çerçevede ele alarak, belgenin ana şablonu itivâriyle 3 bölümden oluştuğunu doğru olarak dile getirmiştir. Bununla birlikte o, belgede mülk bağışı ile ilgili ilk bölümün Sultan Orhan'ın ağzından kaleme alınmışken, ikinci kısmın farklı bir şahsın ifadelerini içerir tarzda yazılmış olmasını ve üçüncü kısımda bir hüccet gibi şâhid adlarının alt alta sıralanmasını çelişkili bir durum olarak görür. Ayrıca belgede Orhan'ın diğer oğullarıyla birlikte Sultan ve Kâsım adlı oğullarının adlarının yer almayışını şüphe uyandırıcı bir durum olarak nitelendirerek, at ve elbise verilmesine ilişkin ikinci kısmın belgeyi anlaşılmaz hâle getirdiğini, burada mülkün vakfedilişine karşılık verilmiş bir hediye mi, yoksa takas durumunun mu söz konusun olduğunun anlaşılamadığını söyleyerek, sahteliği yönündeki kanaati zımnen de olsa sürdürür. Hattâ değerlendirmenin sonunda bu düşüncesini açıkça belli edecek şekilde, Orhan Gâzî zamânında nişancılık kurumunun mevcut olmadığını öne sürerek, mülk-nâmenin I. Murad döneminde tuğra çekilerek hazırlanmış basit bir kopya olduğunu iddiâ eder18.

(Devamı)

 

7. P. Wittek, "Les Archives de Turquie", Byzantion, XIII (1938), p. 667.

8. H. Scheel, "Compte rendu de Topkapı Sarayı Arşiv Kılavuzu, fasc. 1 (İstanbul 1938)", Zeitschrift der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft, 93/2-3 (1939), p. 410.

9. Krş. Hüseyin Hüsâmeddîn, "Orhân Beg'iñ Vakfiyyesi", TTEM, XVI/17 (94), Eylûl 1926, s. 292-298.

10. Krş. İ. H. Uzunçarşılı, a.g.m. (1939), s. 99-102.

11. Krş. Uzunçarşılı, a.g.m. (1939), s. 103-106.

12. İ. H. Uzunçarşılı, "Gazi Orhan Bey Vakfiyesi", TTK Belleten, V/19 (Temmuz 1941), s. 277-288.

13. Krş. Uzunçarşılı, a.g.m. (1941), s. 277-279.

14. S. Adnan Erzi, "Türkiye Kütüphanelerinden Notlar ve Vesikalar I.", TTK Belleten, XIV/53 (Ocak 1950), s. 85-105.

15. Krş. A. Erzi, a.g.m., s. 101-105.

16. G. Elezovic, Turski Spamenici, Beograd 1952, I/1, pp. 1107-1110; I/2, pp. 218-220.

17. Irene B. Steinherr, Recherches sur les Actes des régnes des Sultans Osman, Orkhan et Murad I, München 1967.

18. I. Steinherr, a.g.e., s. 106-110.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR